17 Temmuz 2023 Pazartesi

ÖTV Zammı Sonrası Ben

15 Temmuz gecesi saatler 00.13'ü gösterdiğinde, her camiden toplu sela verilmeye başlayınca, yılda bir rutin uygulama olmasına rağmen bir an için ne oluyoruz, öldük de selamız mı veriliyor dedim. İçimi bir üzüntü kapladı. Ne de olsa ölümü hatırlattığı için selalarda hep bir hüzün vardır. 

Sendelemeyi şimdi atlatırım derken Whatsappıma akaryakıt ÖTV zammı düştü. Bir düşüncedir kapladı içimi. Sen ne üzülürsün. Gören de hep arabaya biner sanır. Bırak hep binmek zorunda olanlar düşünsün desem de kendimi ikna edemedim. Tamam, arabayla pek işim olmaz. Ne kadar binmesem o kadar rahat ederim dedim ama gel sen bunu bana anlat. Çünkü arabaya binmesem de akaryakıta zam geldi mi iğneden ipliğe her şeye zam gelir. 

Gelmekte olan uyku gitti. Yatağa girdim. Sağa sola derken olmadı. Sırt üstü ve yüzü koyun yatmayı da denedim. Sair zamanlarda uyumak için denediğim tüm uyku seanslarını bir bir uyguladım. Gözlerim kapalı hayal alemine daldım. Kendini kandırma. Bu zamlarla hapı yuttun. Uyusan da uyumasan da bu gerçek değişmez damdı içime. 

Bu haletiruhiye içinde uyu da göreyim. Karadeniz’de batan gemi neyse oyum. Olmayacak, telefonu açıp yazı yazayım. Gözlerim yorulur, uyuya kalırım dedim. Ne mümkün. Ne elim gitti yazmaya ne de gözüm kesti sanal alemde gezinmeye. Arada bir, depoyu bari doldursaydın dedim ama bu ah ve vahin ne faydası olacaktı.

Saate baktım. İmsake 10 dakika var. Kalktım abdest alıp namaza hazırlandım. Vakit girdikten bir 20 dakika sonra sabah namazını kıldım. Zam geldiyse geldi. Dünyanın sonu değil. Yat zıbar dedim ama nafile. Belli ki diğer zamlardan daha fazla etkiledi bu ÖTV zammı beni. Biri vah yazık dese, sesimi salıp ağlayacağım.

Beş suları, uyku vücuduma galebe çaldı. Uyumuşum mışıl mışıl hem de hiç kabus görmeden. Rüyada ne ÖTV vardı ne de zamlar. Tedaviyi buldum böylece. Uyanık kalmayacaksın. Uyuyacaksın sadece. Ne dert kalıyor ne de tasa. Sabaha da dinç uyanıyorsun.

Dinç uyansam da kahvaltıda yine bu ÖTV zammı aklıma geldi. Ye de göreyim. Uyanmamak ve hep uykuda kalmak varmış dedim içimden. İçime desem de içim dışıma, özellikle yüzüme vuruyor.

Acı zulüm kahvaltıyı yaptım. Az oyalandım. Bir meşgale bulmak için yazmaya çalıştım. Baktım olmayacak. Bana geceyi unutturacak bir uğraşı bulmalıydım. Muhacir pazarına gideyim. Böylece kaç gündür marketten getirdiğim sebze için iyi değil, pazara gitmek lazım tekerlemesinden de kurtulmalıydım. Pazardan hem tazesini alacaktım hem hesaplı hem de rutin yürüyüşümü yapacaktım. Öyle ya devir hesap devri idi. Ne alınacağını öğrendim. Oğlana bodrum kattan pazar arabasını çıkarıvermesini istedim.

Pazar 20-25 dakikalık bir mesafedeydi. Hava sıcak. Arabayla git deseler de gecesinde yediğim ÖTV zammından sonra kolay kolay biner miydim arabaya. Pazar arabası neyime yetmezdi. Üstelik masrafı da yok.

Pazar arabasını sol elimle çeke çeke, sağ elimle de telefon karıştırma karıştıra pazara vardım.

Fiyatları pahalı gördüm. Bizim pazarcılar gecenin ÖTV zammını yansıtmışlar dedim. Ne alaka demeyin. Adamlar pazara sebze meyveyi sırtında getirmediler. Patates ve soğanın dışında ürünlere pek fiyat da yazmamışlar. Buradan belliydi ürünlerin cep yaktığı. Fiyat uygun olsaydı, esnaf zaten yazardı. Alıcı ve bakıcı etikete bakar, bir de ürüne. Alıcı ise yanaşır. Pek fiyat yazılı olmayınca gelip geçen domates kaça, patlıcan kaça sorup geçiyor. Öğle öğle esnafın yorgunluğu da böylece anlaşılmış oldu. Demek ki her sorana fiyat söylüyorlar. Yorgunluktan mı başka bir sebep mi yüzleri de pek gülmüyordu. Belki de ürün elimde kalacak endişesi vardı kendilerinde.

Birkaç pazarcı geçtikten sonra fiyatlar hakkında az buçuk malumatım oldu. Çok dolaşmaya gerek yok. Alacağım sebzenin en serti arabanın altına gelecek şekilde alışverişimi yapayım dedim. Salatalıktan başlayayım dedim. 20 lira imiş. Bir kilo ver dedim. Al kendin seç dedi esnaf. Poşeti uzattı. Koydum poşete biraz. Elimle tartar gibi yaptım. Gelir bir kilo dedim. Uzattım. Pazarcı teraziye koydu. Tam bir kilo deyip uzattı. Bir kilo olup olmadığını görmedim. Çünkü arkasındaydı terazi. Ben onun yalancısıyım ama bir kilo gelmesi beni sevindirdi. Elim terazi dedim. Denk gelmiştir dedi. Yanında elemanın yok. Adam lazımsa geçeyim yanına. Kaçırma beni. Teraziye de ihtiyacın olmaz dedim. Yok kardeşim, kendim kazanmıyorum. Seni nasıl doyuracağım. Bir başına yeterim. Sana nasıl para vereceğim? Öğle yemeğin var dedi. Öğle yemek yemem. Gerekirse oruç da tutarım dedim ama pazarcı ne şakadan anladı ne de muhabbet etmek istedi. Halbuki pazarlarda bazen muhabbet pek eksik olmazdı. Belli ki kendi derdi kendine yetiyordu.

Patlıcan almaya yöneldim. 12 lira imiş. Uygundu fiyatı. Öğün savardı ayrıca. Hem de kaç çeşit yemeği yapılırdı. Salatalığı ise salatada kullanırsın, bir de zevkine. Hepsi bir nimet ama patlıcanın diğer nimetler arasında yeri ayrıydı. Her gün evde patlıcan yemeği olsa, etten bıkarsın ama patlıcandan asla. Adama, 20 liralık ver dedim. O da al kendin seç dedi. Salatalığın ardından patlıcanı da seçtirmesi Konya pazarcı adına bir mesafe. Çünkü çoğu yerlerde seçtirmezler. Karnıyarık için uzun, kısa, kalın, ince nasıl seçeyim dedim. Ne bileyim kardeşim ben. Mutfakta yapacak olan sensin dedi. Ben alıcıyım. Mutfaktan ve yemekten anlamam. Biraz kopya ver desem de pazarcı inadım inat dedi. Belli ki bunun da keyfi yoktu. Belli ki bugün kafa dağıtmak için esnafın da ağzının tadı kalmamıştı.

Diğer alacaklarımı da alıp bir iki yüz lirayı bayıldım. Arabam tam dolmadan geldiğim yolu geri teptim.

Kapının önünden aldıklarımı verdim. Oğlana seslendim. Oğlum, İşin kolay tarafı bitti. İşin zoru sana kaldı. Şu pazar arabasını aldığın yere götür dedim. Bunda da ciddiydim. Km’lerce yürüyeyim, pazara gidip alışveriş yapayım. Zoruma gitmez. İzbeden bir şey almak, izbeye bir şey götürmek bana çok zor gelir.

Akşamında, çay içmek için evde demlediğim çayı termosa koyup bahçe senden, bohça benden diyen bir arkadaşın kamelyasına gittim. Çay içerken bekledim ki dün geceki ÖTV zammından bahsetsin de içimi dökeyim. Nuh dedi peygamber demedi. Tuzu kuru belli ki. Herkes ben mi?

ÖTV zammı sonrası ve ertesi günü yaşadığım haletiruhiyemi ve yaptıklarımı anlatmaya çalıştım. Elime bir şey geçmedi bilirim. İstedim ki yükümü alasınız. Çünkü insanlar paylaştıkça dertleri azalırmış. Bizim yükümüz bize yeter, başka kapıya derseniz, kimseye gönül koymam. Yalnız elime fırsat geçerse, şu kadının yaptığını yapacağım: Gecenin geç vakti olmasına rağmen sağa sola dönüp bir türlü uyuyamayan kocasına kadın sorar: Neyin var senin? Kocası, hanım, şu yan komşudan aldığım borcun vadesi yarın. Borcu denkleyemedim. Yarın ona ne söyleyeceğim bilmiyorum. Gözlerimin uyku tutmaması da bundan demiş. Kadın, üzüldüğün şeye bak. Dur ben o işi çözerim der ve evin duvarına vurarak komşu komşu seslenir. Ne oldu komşu der komşusu. Bizim yarın ödememiz gereken borcumuz var ya demiş kadın. Komşusu evet demiş. İşte o borcu vermeyeceğiz demiş. Ardından kocasına haydi yat, biraz da onlar uykusuz kalsın demiş. Vurup kafayı mışıl mışıl uyumuşlar. Kıssadan hisse derim ki elime imkan geçerse, beni uykusuz bırakanları uykusuz bırakma gibi bir niyetim var. Dost düşman herkese duyurulur. 

16 Temmuz 2023 Pazar

Annenin Taksimatı

Bir anne çocukları için sabah kahvaltısına yumurta haşlamış. Yumurtayı gören çocuklar bir sevinmiş bir sevinmiş. Anneciğim, yaşa var ol, bir tanesin. Bizim için kendini heder ediyorsun. Hangi bir anne yapar bu yaptığını. Bulunmaz annesin. Hint kumaşı ne ise sen osun demişler.

Tüm bu tespiti gören anne, benim biricik çocuklarımsınız. Sizin için yaşıyorum. Size yumurta pişirmeyip de kime pişireyim. Size hizmet, sizin karnınızı doyurmak bir nevi ibadettir.

Annelerindeki bu ibadet aşkına çocuklarının gözü dolar. İçleri kıpır kıpır olur.

Bu konuşmanın ardından, anne pişirdiği yumurtaların her birini teker teker çocuklarına verir. Yiyin çocuklar, afiyet olsun der.

Ama çocuklar yemeye başlayamazlar. Çünkü bir gariplik var. Annelerine yumurta kalmamıştır.

Anne, hani sana hani sana demişler.

Anne, evet bana kalmadı. Ama sorun yok. Bunu çözeriz. Yeter ki adaletime güvenin demiş.

Adaletinden ne şüphe anne. Söyle şu çözümünü demişler.

Yavrularım, şimdi her biriniz yumurtasını ortadan ikiye bölsün. Yarısını bana versin. Kardeş payı pardon anne-çocuk payı yapalım demiş.

Çocuklar, yumurtalarını bölerek annelerine vermişler. Kendileri yarım yumurta yerken biricik anneleri kaç yarım yumurtayı tüm tüm midesine indirmiş.

Yarım yumurta ile karnını doyuran çocuklar, yumurtaları tüm tüm götüren annelerine teşekkür etmeyi ihmal etmemişler. Çünkü yumurtayı pişiren odur, masaya servis eden odur, bu hakça paylaşımı yapan odur. Anne kaç tüm yemiş. Yesin o kadar. Helali hoş olsun. Zira hak etti. Anne olmasaydı, çocuklar yarım yumurtayı nereden bulabileceklerdi? O yüzden anneye ne kadar teşekkür etseler, hakkını ödeyemezler.

Herkes afiyetle kahvaltısını yemiş yemeye. Bir kişi hariç hepsi memnun olmuş bu mükellef sofradan. Hanenin yaramazı açmış ağzını, yummuş gözünü. Anne, bu yaptığın taksimi kurt yapmaz. Zira bu taksimatında bir haksızlık var. Senin bu yaptığın dokuz kişiye bir pul, bir kişiye dokuz pul taksimine benziyor demiş. Demiş ama başta annesi olmak üzere diğer kardeşlerinden zırgıcı yemiş. Bu devirde yarım yumurta buldun da bunuyorsun. Annemiz olmasaydı, yarım da yiyemeyecektik. Nankörlük yapma. Bil ki bu taksimatı başkası kıskanıyor. Sen bu kafayı değiştir demişler.

Yaramaz çocuk, bakar ki karşısı çok güçlü. Bu itirazına devam ederse, sair zamanlarda yarım yumurtadan da mahrum kalacak. En iyisi sesimi çıkarmayayım. Porsiyonumu küçülterek hayatıma devam edeyim. Zaten sesimi çıkarırsam, huzur bulamayacağım. Şu kardeşlerim gibi ben de mutlu olayım demiş ve söylediklerinden nedamet duymuş ve koroya katılmış.

Yaramaz da olsa akıllı çocukmuş vesselam. Öyle ya bu devirde böyle anne bulunur mu?

Tilki ve Horozlar Alemi

Demişler ki, şu tilki var ya şu tilki. Harika bir hayvan, kurnaz mı kurnaz. Baksana zeka fışkırıyor.
Nereden belli zekası?
Başkasının bir planı bile yokken bunun 100 planı varmış.
Neymiş onlar? Söyleyin de biz de plan yapalım.
99 tanesini söyleyebilirim.
Neymiş onlar?
Horozu haklamakmış 99'u da. Üstelik bunun için geceleri de mesai yapıyormuş. Bu gece mesaisinden dolayı durmadan çalışıyor, hiç dinlenmiyor diye takdir de alıyormuş. 
Hepsi mi horoz üzerine?
Evet. 
Ya diğeri?
Onu kendisi de bilmiyor. Düz hesap yüze tamamlamış sanırım.
Ama bu 99 plan, plan değil ki. Düpedüz hile.
Tilkinin planı hiledir. Ötesi işlemez. Aklı başkasına basmaz. Ama bu zekasının yanında bayıldığım bir yönü daha var. İnatçıdır. Bugüne kadar 99 planından hiç ödün vermemiş. Vurucu darbesiyle her defasında karnını doyurmuş.
Ya horozlar. Bu planın parçası olmaktan, tilkiye yem olmaktan dolayı kendileri hiç plan yapıp kurtulamıyor muymuş?
Onlar da bunu kanıksamış. Vardır bir hikmeti diyorlarmış. Hayatlarına mal olsa da helal olsun yediğin horozlar diyerek hayranlıklarını gizleyemiyormuş. Yaratılış gayelerinin tilkiye hizmet olduğuna kani olmuşlar. Başka tilki mi var sanki diyorlarmış. Hatta benim ömrümden al, tilkiye ver diyenleri bile varmış.
Vay be!
Bununla da kalmamış tilki. Hakladığı her horoz için son vazifesini de yerine getirmeye başlamış.
Ne yapıyormuş?
Toplu selalarını verdiriyormuş.
Desene tilki de olsa insanlık ölmemiş...
Takip etmeye devam edelim. Belki başka insanlığını da görürüz. 
Başka tilki yok muymuş? Hepsi bir tilki için mi? 
Var başka tilkilerde. 
Onlar ne yapıyormuş? 
Horoz yerine birbirlerini yiyorlarmış. Hasılı ortalık tek tilkiye kalmış. 
Sonra? 
Masal pardon fabl pardon intak burada biter diyeceğim ama her şeye rağmen hayat devam ettiğine göre tilki tilkiliğini, horozlar da horozluğunu yapmaya devam ediyormuş. Yani her iki taraf da hayatından memnunmuş. Alan razı, veren razı. Kime ne?
Not: Adı üzerinde masaldır. Gerçek hayatla ilgisi yoktur. Lütfen başka bir tarafa çekmeyelim. Hayal gücümle masal denemesi yapıyorum. İlgi ve iltifat olursa, bir masal yazarı olmaya adayım. 

Gecenin Sürprizi

Resmi Gazetede yayımlanan karara göre akaryakıtta ÖTV tutarları arttı. ÖTV artışıyla ilgili yapılan açıklama şu şekilde:

"Uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurundaki değişimden kaynaklı akaryakıt ürünlerinde meydana gelen maliyet artışının, tüketicinin kullandığı akaryakıt ürünlerine yansımaması ve enflasyonla mücadeleye destek vermek amacıyla ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listedeki malların (akaryakıtlar ve akaryakıt harici petrol ürünleri vb.) maktu ÖTV tutarlarında 2016 yılından itibaren bugüne kadar neredeyse hiç vergi artırımı yapılmamıştır.

Bunun sonucunda benzinde, motorinde ve diğer ürünlerde vergi yükleri %50'leri aşan oranlarda düşmüştür.

Ancak günümüzde, deprem afetleri nedeniyle ortaya çıkan ilave finansman ihtiyacının karşılanması ve Hazine nakit rezervinin güçlü seviyede tutulabilmesi için akaryakıt ve akaryakıt harici petrol ürünlerinin ÖTV tutarlarının Cumhurbaşkanına verilen yetki sınırları içerisinde güncellenmesi ihtiyacı doğmuştur.

Bugün yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile akaryakıt ürünlerinden alınan ve yaklaşık 7 yıldır artırılmamış olan maktu ÖTV tutarları; benzinde ve motorinde 5 TL, LPG de 4 TL, diğer ürünlerde de bu ürünlerin ÖTV tutarlarında yapılan artış oranları esas alınarak artış yapılmıştır."

ÖTV artışındaki bu zamma;

Birileri,"oh olsun" diyecek.

Ötekisi, "yandım Allah" diyecek.

Başkası, "gelen zam 5 lira. Çay parası bile değil" diyecek.

Öbürü, artışı görmezden gelecek.

Kiminin çenesi açılacak, "bu daha iyi günlerimiz" diyecek.

Kimisi, Avrupa akaryakıt fiyatlarıyla kıyaslayarak “Biz hala ucuz kullanıyoruz” diyecek.

Diğeri, "beklenen bir şeydi, büyütülecek bir şey değil" diyecek.

Bir başkası, "pahalı ama olsun. Eskiden paranla alamıyordun. Paranı peşin verip yakıtın gelmesi için sıraya giriyorduk. Biz ne günler atlattık" diyecek.

Bir öteki, "ülke asrın depremini atlattı. Elbette olacak bunlar" diyecek.

Bir diğeri, "kontağı kapatma zamanı geldi geçiyor" diyecek.

Bir başkası, "15 Temmuz gecesi öpüldük" diyecek.

Bir felaket tellalı da çıkıp "bununla kalsa iyi. Bu ÖTV güncellemesinden dolayı iğneden ipliğe tüm ürünlere zam gelecek" diyecek.

Bir başkası, "akaryakıttan dolayı zaten KDV alınıyor. ÖTV de neyin nesi? Bir üründen aynı anda iki ayrı vergi kesilir mi" diyecek.

Bir diğeri, "arabası olanlar düşünsün. Benim arabam yok" diyecek.

Yazımı okuma gafletinde bulunan birileri, sen ne yazdığının farkında mısın diyecek. (Derim ki ben ne dediğimin farkında mıyım?) 

Diyecek oğlu diyecek. Kimsenin ağzını büzemezsin ki. Varsın konuşsunlar. Yalnız bu konuşanların içinde en iyisi belki de en mutlusu, gelen zamma gerekçe üretip makul göstermeye çalışanlar, bir de zammı görmezden gelenler. Ötekilerin bol bol çenesi yorulacak. Aslında çok konuşan ve her şeyi eleştirip çenesini yoranlardan da çene vergisi alınsa fena olmaz. Bu vesileyle deprem kaynaklı ilave finansman ihtiyacını karşılaşmasına ve hazinenin nakit ihtiyacını güçlü seviyede tutabilmesine katkı sunmuş olurlar.

Kim ne derse desin ama bilin ki bardağın boş tarafından bakanlardan olmayacağım. Dolu tarafından bakacağım:

Akaryakıttan alınan ÖTV şu miktara çıkarılmıştır denip pompaya yansıtmak varken yazımın başında verdiğim gibi bu güncellemeye niçin ihtiyaç duyulduğunun ayrıntılı bir şekilde izah edilmesi takdire şayan. Bu açıklamayla kendimin adam yerine konduğunu düşündüm ve hiç olmadığım kadar kendimi değerli hissettim. Değerli hissetmeye ise paha biçilmez.

Açıklamanın satır aralarına devam edelim. Uluslararası petrol fiyatlarının yükselmesine ve döviz kurundaki değişikliğe rağmen enflasyonla mücadele adına 2016 yılından beri yani 7 yıldır neredeyse ÖTV artırımı yapılmamış. Zam yapılmayınca, haliyle akaryakıtta yüzde elliyi aşan oranda bir indirimden faydalanma durumu söz konusu. Eleştirelim ama bunu da görelim. Çünkü burada özveri var, tüketiciyi korumak var. Sorarım size, yedi yıldır hangi ürün yerinde saydı? Burada neredeyse zam yapılmayan ÖTV’ye zam geldiğine göre birileri enflasyonla mücadeleye destek vermekten vaz mı geçiliyor sorusunu sorabilir. Boş verin bu tip boş tenekeleri. Aslında bu tür soruyu soranlardan da gereksiz soru vergisi almak lazım.

Devlet vergiyle yaşadığına göre vergilerle hazinesi güçlü bir devletimiz olmayı kim istemez.

Sonra deprem afetlerinin ortaya çıkardığı ilave finansman ihtiyacı karşılanmasın mı? Açıklandığına göre toplanan bu vergi hayırlı bir işte kullanılacak. Burada yine birileri madem bu vergi konacak. Niçin deprem olur olmaz konmadığı da beş ay sonra kondu diyebilir. Bunlara da keyfimin kahyası mısın demenin tam zamanı.

Tüm bu yazdıklarımdan ben ikna oldum. Sizin de ikna olmanızı isterim. Bütçeme dokunacak derseniz, kapatın kontağı. Düşün peşime: Gideceğimiz her yere yürüyerek gidelim. Böylece maliyeti sıfırlamış olursunuz. Sağlık yönünü söylemeye gerek var mı?

Bu arada 00.13'te okunan selalar cenaze selası değildir. Ölmüşüz de haberimiz yokmuş demeyin. Bu selalar 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Gününün yılda bir okunan rutin selasıdır. Hem bu gününüz hem de gecesinde gelen bu ÖTV sürprizi hayırlı olsun. Bir de yeni sürprizlere hazırlıklı olun. 

Utansın!

Umutları tüketenler,

Umut veremeyenler,

Güveni yok edenler,

Güven veremeyenler,

Sureti haktan görünenler, 

Üzümü çifter çifter yiyenler, 

Alternatif bırakmayanlar, 

Alternatif olamayanlar, 

Omurgası olmayanlar, 

U dönüşünü tek kriter edinenler, 

En son söyleyeceğini ilk başta söyleyenler, 

Kırıp dökenler, bundan dolayı bedel ödemeyenler,

Ba'dü harabil Basra'dan nice sonra dönenler, 

Dönerken pardon bile demeyenler,

Hiçbir şey olmamış gibi davrananlar,

Burnundan kıl aldırmayanlar,

Kendisini mükemmel görenler,

Her şeyi ben bilirim ben diyenler,

Her şeye burnunu sokanlar,

Devlet malını har vurup harman savuranlar, 

Eleştirinin yapıcı olanına dahi gelmeyenler, 

Eleştirenleri düşman belleyenler, 

Birbirine zıt iki ayrı davranışın ikisini de alkışlayanlar,

Başına buyruk olanlar,

İstişareye yanaşmayanlar,

Şeffaf olmayanlar,

Üslubu bozuk olanlar, 

Ayıpladığı her şey başına gelenler, 

Eleştirip tiye aldığı her şeyi yapanlar,

Her şeyi midesi götürenler... 

Utanma duyguları kaldıysa tabi. 

15 Temmuz 2023 Cumartesi

Emeklilik Yaşı

Avrupa emeklilik yaşını halletmiş. Seçim öncesi ve seçim sonrası hiçbir siyasi parti emekli yaşıyla oynama yoluna gitmiyor. Olmayacağını bildiği için hiçbir seçmen de böyle bir talepte bulunmuyor. Ülkeden ülkeye fark etse de 65 yaşından önce kimse emekli olamıyor. Sistem böyle işlediği için bütçeleri de emekli yüzünden açık vermiyor.

Bizde ise emeklilik yaşı bir zamanlar yaşı kaç olursa olsun, memur emekliliği kadınlarda 20, erkeklerde 25 yıl idi. Bağ-kur'lu ve SSK'linin emekliliği için ise belli bir süre çalışma ve prim gerekiyordu. 

Erken yaşta emeklilikten dolayı bir çalışan üç emekliyi sırtlama noktasına gelince, Özal emeklilik yaşını kadınlarda 58, erkeklerde 60'a çıkarmıştı. 

Özal'ın çıkardığı bu kanun fazla devam etmedi. İki muhalefet partisi, seçim öncesi erken emeklilik sözü verdi. İkisi koalisyon kurunca da erken emekliliğin önünü açtı. 32 yaşında emekli olanlar oldu. 

Bunun sonucunda Bağ-kur ve SSK yürümez oldu. Bundan dolayı Bağ-kur'lu ve SSK'li mağdur oldu. 

Sonrasında tüm çalışanlar SGK adı altında birleştirildi. Emeklilik yaşı kadınlarda 60, erkeklerde 65 oldu. 

Bu kanun hala yürürlükte.

Ama kanunu bypass etmede üstümüze yok. Yine bir seçim öncesi emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) adı verilenlere emeklilik imkanı verildi. Milyonlarca kişi emekli oldu. Emekli olanlar hiç ara vermeden aynı işlerinde çalışmaya devam ediyorlar ve şimdilerde onlara çift maaşlı deniyor.

Daha önce asgari ücretle kıt kanaat geçinen EYT'liler çift maaş almak suretiyle nispeten rahatladılar ise de bu erken emeklilikle devlet sırtına büyük yük aldı. Çünkü emekli olanların sayısı, bu beklenmeyen yeni emeklilerle 15 milyonu geçti.

Emeklilerin bir kısmı çalışmaya devam ederek daha rahat yaşarken önemli bir kısmı sadece emekli maaşına talim ediyor. Önemli bir kısmı da 7500 TL almaya devam ediyor. İşçiye, memura verilen zam ve seyyanen ödeme emeklilerden esirgendi. Gerekçe de bütçeye getireceği yük gösteriliyor. Bugünün şartlarında alınan bu 7500 TL kira parası bile değil. Bu para ile emekliler nasıl geçinir, varın siz düşünün. Emekliler düşüne dursun, devlet bu ağır yükün altından nasıl kalkacak? Ya ek vergilerle vatandaştan toplayacak ya da şimdiki yaptığı gibi emekliye insanca yaşayabileceği bir maaş vermeyerek.

Ümit ediyorum ki devlet 60-65 emeklilik yaşından ödün vermez, bu kanunu bir daha delmez. 

Buraya kadar olup biteni ve herkesin bildiğini yazdım. Emeklilik yaşı kaç olmalıdır? Yaşına bakmaksızın işinde verimli olanın emekli olması taraftarı değilim. Ne zaman ki sağlığı el vermez, verim düşüklüğü başlarsa, kişiler o zaman emekli olmalıdır. Bunun nesnel ölçüsü olmaz denirse, 60-65 yaş taban olmak üzere gençlere taş çıkartacak şekilde dinç olanlar çalışmaya devam etmelidir.

Ne kadar geç emekli olunursa, SGK  sosyal güvenliği daha kolay döndürür. Emekliler de insanca yaşayabileceği bir maaşla geri kalan ömrünü geçirir.

Emeklilik yaşıyla ilgili bir öğretmenimin bir kriterine yer vererek yazımı sonlandırmak istiyorum. “Lavaboda abdest alırken elini sağa sola tutmadan abdest alabiliyorsan, çorabını tek ayak çıkarıp giyebiliyorsan, çalışmaya devam et. Sağa sola sendeliyorsan hiç oyalanmadan emeklilik gelmiş demektir”.

14 Temmuz 2023 Cuma

Küllerinden Yeniden Doğanlar

Bir zamanlar bir siyasi parti ile organik bağınız vardı. Müntesipleriniz de çoktu. Gençlik hareketinin nabzını tutuyordunuz. Çoğu yerde öğrenci evleri ve yurtlarınız vardı. Çıkardığınız dergi en fazla satan dergiler arasındaydı.

Evet böyleydi. 

Sonra bağınız olan siyasi parti ile aranızda bir sorun çıktı. Sorunu çözemeyerek köprüleri attınız. Ev ve yurtlarınızda kalanları ya o ya biz demek suretiyle tercihe zorladınız. Sonunda sizi tercih etmeyenleri ve ortada kalanları gece vakti kapı dışarı ettiniz. Bu ayrışmanın sonucunda hareketiniz küçüldü.

Evet öyle oldu.

Başka siyasi partiye destek verdiniz.

Evet. 

Gün geldi, dini lideriniz vefat etti. Yerine oğlu geçirilmesine rağmen sizin hareket pek varlık gösteremedi. Hareketinize yeniler gelmediği gibi eskileri de tutamaz oldunuz. Küçüldükçe küçüldünüz.

Öyle oldu. 

Eskisi gibi siyasetin içinde değilken bir seçim öncesi, içeriği hakaret dolu bir manifesto yayımladınız. Seçimde başka bir partiye destek vereceğinizi açıkladınız. 

Aynen öyle oldu. 

Manifestonun ardından 4 yıl sonraki seçimde aleyhinde manifesto yayımladığınız partiye destek verdiniz. 

Evet. 

Benim garibime giden manifesto yayımladığınız parti hatalarını düzeltti mi ki destek verdiniz? Bildiğim kadarıyla destek verdiğiniz parti aynı parti. Hatta hatalarından vazgeçmediği gibi yanlışlarını artırdı. Ne değişti? 

Büyüklerimiz böyle istedi. 

Destekle kalmadınız. Bir ara siyaseten ve dinen pek sesiniz çıkmazken şimdi tam siyasetin göbeğindesiniz. Durmadan siyaset yapıyorsunuz. Siyasetle de kalmayıp savunuyorsunuz. Hayırdır, hidayete erip hak yolu mu buldunuz ya da destek verip savunduğunuz parti yola mı geldi? 

Bu bir anlaşma işi. Kazan kazan prensibinin gereği yapıldı. Sonunda onlar da kazandı, biz de. 

Siz ne kazandınız? 

Doğrusunu söylemek gerekirse, kazanmakla kalmadık. Adeta küllerimizden yeniden doğduk. Bu sayede hareketimiz dağılmadığı gibi yeniden büyümeye başladık. Kenetlendik yeniden. Çoğu yerlerin bürokrasisi bize teslim edildi. Şimdi çoğu koltuklarda bizim abilerimiz var. Kısaca bürokraside bizim ağırlığımız var.

Şimdi anlaşıldı niçin destek verdiğiniz. Tüm mesele koltuk kavgasıymış.