Ana içeriğe atla

Tilki ve Horozlar Alemi

Demişler ki, şu tilki var ya şu tilki. Harika bir hayvan, kurnaz mı kurnaz. Baksana zeka fışkırıyor.
Nereden belli zekası?
Başkasının bir planı bile yokken bunun 100 planı varmış.
Neymiş onlar? Söyleyin de biz de plan yapalım.
99 tanesini söyleyebilirim.
Neymiş onlar?
Horozu haklamakmış 99'u da. Üstelik bunun için geceleri de mesai yapıyormuş. Bu gece mesaisinden dolayı durmadan çalışıyor, hiç dinlenmiyor diye takdir de alıyormuş. 
Hepsi mi horoz üzerine?
Evet. 
Ya diğeri?
Onu kendisi de bilmiyor. Düz hesap yüze tamamlamış sanırım.
Ama bu 99 plan, plan değil ki. Düpedüz hile.
Tilkinin planı hiledir. Ötesi işlemez. Aklı başkasına basmaz. Ama bu zekasının yanında bayıldığım bir yönü daha var. İnatçıdır. Bugüne kadar 99 planından hiç ödün vermemiş. Vurucu darbesiyle her defasında karnını doyurmuş.
Ya horozlar. Bu planın parçası olmaktan, tilkiye yem olmaktan dolayı kendileri hiç plan yapıp kurtulamıyor muymuş?
Onlar da bunu kanıksamış. Vardır bir hikmeti diyorlarmış. Hayatlarına mal olsa da helal olsun yediğin horozlar diyerek hayranlıklarını gizleyemiyormuş. Yaratılış gayelerinin tilkiye hizmet olduğuna kani olmuşlar. Başka tilki mi var sanki diyorlarmış. Hatta benim ömrümden al, tilkiye ver diyenleri bile varmış.
Vay be!
Bununla da kalmamış tilki. Hakladığı her horoz için son vazifesini de yerine getirmeye başlamış.
Ne yapıyormuş?
Toplu selalarını verdiriyormuş.
Desene tilki de olsa insanlık ölmemiş...
Takip etmeye devam edelim. Belki başka insanlığını da görürüz. 
Başka tilki yok muymuş? Hepsi bir tilki için mi? 
Var başka tilkilerde. 
Onlar ne yapıyormuş? 
Horoz yerine birbirlerini yiyorlarmış. Hasılı ortalık tek tilkiye kalmış. 
Sonra? 
Masal pardon fabl pardon intak burada biter diyeceğim ama her şeye rağmen hayat devam ettiğine göre tilki tilkiliğini, horozlar da horozluğunu yapmaya devam ediyormuş. Yani her iki taraf da hayatından memnunmuş. Alan razı, veren razı. Kime ne?
Not: Adı üzerinde masaldır. Gerçek hayatla ilgisi yoktur. Lütfen başka bir tarafa çekmeyelim. Hayal gücümle masal denemesi yapıyorum. İlgi ve iltifat olursa, bir masal yazarı olmaya adayım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde