11 Mayıs 2023 Perşembe

Pes Dediklerim

Zırcahil de olsa kaybedeceğimi bildiğim halde hendek atlatmaya çalışırım. En azından denedim, olmadı derim. 

Farklı fikir sahipleriyle konuşmaktan gocunmam. En azından o beni, ben de onu anlamaya çalışırız. Neticede anlaşamadık derim. 

Kafa yapıma aykırı, huyu ve suyu, fikri ve zikri mizacıma ters bile olsa düşüncemi dayatmadan her kesimle iletişim yollarını açık tutmaya çalışırım. Çünkü iletişim sosyal varlık olmanın bir gereğidir. 

Kafasında bana karşı önyargısı ve şüphesi olan insana kendimi ifade etmeye çalışırım. Giderebilirsem ne mutlu bana. Olmadı mı, herkesi yargısı kendisine derim.

Bir düşünce, bir fikrin ve siyasi görüşün trolü mü, aynı zamanda eleştiriye açık mı, onunla konuşmaktan ve kanaatlerini paylaşmaktan kaçınmam. 

Şu tiplere gelince;

Konuştuğunu anlamıyor mu?

Gösterdiğin hedefe değil de parmağına bakıyorsa,

Her dediğini yanlış anlıyorsa,

Bütüne odaklanamayıp parçada herkesi boğuyorsa,

Anlamadığını kabul etmiyorsa,

İlla benim dediğim doğru diyorsa,

Olur olmaz her şeye alınan alıngan bir tip ise

Kafasındaki saplantılardan kurtulamıyorsa,

Körü körüne savunmacı hastalığına yakalanmışsa,

Her dediğinden kimsenin anlamadığı anlamlar çıkarıp itham ve niyet okumada sınır tanımıyorsa,

Kendini ifade etmede bozuk, kavgacı, küfürlü ve seviyesiz bir üslup kullanıyorsa...

Bunlarla konuşmak, aynı havayı teneffüs etmek dünyanın en eziyetli işidir. Kişiyi anasından doğduğuna pişman ederler. Akıl sağlığınızı yok ederler. Vücudunuzun tamamını gererler. Bu görüntüleriyle bu dünyaya huzur bozmak için geldiklerini anladığın zaman iş işten geçmiştir. Uzak durayım dersin, burnunun ucunda biterler. Tek kelimeyle bu imtihanın yükü büyük. Ben pes diyorum böylelerine. Kaldırabilene, Eyüp gibi sabrı olanlara selam olsun.

10 Mayıs 2023 Çarşamba

Din Bezirganlığı

Şu kesimi ne yapacağız bilmiyorum. Zira bu kesim,

Dinle yatar, dinle kalkıyor. 

Her şeyi dinle başlatıp dinle bitiriyor. 

Her şeyi dine getiriyor. 

Maç seyredersin. Maça verdiğin önemi beş vakit namaza veriyor musun derler. 

Çocuğunun karnesine anne üzülür. Çocuğunun öbür dünyası nasıl olacak, buna üzülüyor musun derler. 

Çocuğu üniversiteden iyi bir bölüm kazanır, sosyal medyadan çocuğunun bu okuluna sevindiğin kadar ahirete hazırlık yapıyor musun, derler.

Oy vermeye kalkarsın, kendi istedikleri ve savundukları partiye oy vermezsen, Allah düşmanlarına oy veriyorsun, cehennemdeki yerini hazırla derler. 

Kendi savunduklarını eleştiren birini gördüler mi, nankör, hain, FETÖ’cü,  PKK’li derler.

Deprem olur, başımıza bu gelen zinadan şeklinde paylaşım yaparlar.

Sandığa gitmeyeceğim dersin, Allah düşmanları gelsin de gör gününü derler.

Senden zorla oy tercihini öğrenmeye çalışır. Kazara şuna vereceğim dersen, kedi-köpek misali çöpü karıştırırcasına tarih olmuş eski defterleri açar. Doğruluğunu kimsenin bilmediği ezberleri döküverir önüne.

Kendi kafasına uygun aday veya siyasi partiye oy vereceğini söylemene rağmen yapılan yanlışları dile getirsen, önüne İslam tarihinden örnekler koyar. Var mı daha iyisi, getir de verelim derler. Az daha konuşsan, bunca yapılanı görmezden gelemezsin derler.

Bu tiplerin paylaşımlarına bakıyorum. Aslı astarı olmayan şeyleri paylaşmaktan da geri kalmıyorlar.

Hasılı, her şeyi din, iman olan, tüm paylaşımlarında din vurgusuna dikkat çeken bu kesim zannımca iyi bir görüntü vermiyor. Halbuki bu dine yürekten inanıyorlarsa, bilsinler ki din, söylemden ve bir şeyleri savunmaktan ibaret değildir, bir yaşam tarzıdır. Söylemlerini yaşantılarına yansıttıkları müddetçe samimiyetlerini ortaya koymuş olurlar. Yaptıkları güzel şeyler varsa, zaten herkes tarafından görünür, takdir edilir. İnsanlara manevi baskı yapmanın, insanlara dinle yaklaşmanın, dini savunduklarına destek versin diye kullanmalarının bir anlamı yoktur. Bu dini aksesuar olsun diye güçlü bir silah olarak kullanmaktan vazgeçsinler.

Unutmasınlar ki din kimsenin tekelinde değildir. Bu din hayatın her alanına karışan değildir. İnsanların farklı tercihleri o kişinin dindarlığını ve din dışılığını göstermez.

Yine unutulmasın ki bu milletin çoğunluğu yanlışta isabet etmez. Bunun için de birilerinin din bezirganlığı yapmasına gerek yoktur. Şayet yanlışta isabet ederse, bu da din bezirganlarının eseridir.

Dili Tesettüre Girmemiş Bir Tesettürlü

Küfür, küfürlü konuşmak yadırgansa da bu toplumda küfür bir vakıa. Kimi sinirlenince gerçek kimliği ortaya çıkar. İçinde gizlediği ne varsa, karşı tarafa boşaltır kimi de küfürbazlığı meslek edinmiştir. Sözlerine küfürle başlar, küfürle devam eder, küfürle bitirir. Ortamdakilerden tepki de gelmeyince hatta övgü alınca küfrüne devam eder.

Toplumda gördüğümüz küfürler genellikle erkeklerden sadır olur. Kadınlar bu konuda daha hassas iseler de içlerinde erkekleri aratmayanlar çıkıyor. İşte onlardan biri.

Sabah evden çıktım. İstasyon, Feridiye Karakolu, Anıt'tan, Yeni Larende Caddesi boyunca yürüyorum. Menzilim Mevlana Kültür Merkezi.

Karatay Belediyesini soluma alıp kendi halimde yürümeye devam ederken karşımda, giyimi kuşamı tepeden tırnağa tesettürlü, siyah gözlüklü, telefonu kulağında yüksek sesle konuşan bir kadın yürüyerek geliyordu. Ağzından çıkan küfürle irkildim. Telefondakine mi küfrediyor derken, az önce karşımdan beni sollayıp geçen bir erkeğe küfrettiğini anladım. Çünkü küfrü duyan erkek yönünü dönüp onu beklemeye koyuldu. Zaten ondan başka kimsecikler yoktu orada. Yaş durumlarına bakarsak, küfrettiği erkek olsa olsa kocası olur.

Haydi söyleyiver şu küfrü dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Nasıl söyleyeceğimi de edebim el vermiyor. O yüzden top çeviriyorum.

Nasıl söyler, bunu buraya nasıl yazarım bilmiyorum. Bir an için kem söz sahibine ait deyip unutayım dedim. Unutmak ne mümkün. Maalesef en kötü yönüm unutmamak. Tam yazmaya yelteniyorum, bir insana duyduğu her şeyi aktarması günah olarak yeter sözü aklıma geliyor. 

Karşımda olsanız, çaylarımızı yudumlarken aklınıza gelen her türlü küfrü söyleyin, bu kadının küfrünü bulabilecek misiniz derim. Ama yalnızım. Hoş bir ordu karşımda olsa onlara bugüne kadar duyduğunuz her türlü küfrü şu kağıtlara yazın, bana verin desem, yazılan küfürler içinde bu kadının yaptığı küfrün yanına yaklaşamaz. Çünkü bugüne kadar öyle orijinal küfürler duydum ama böylesi küfrü ne işittim ne okudum. Olsa olsa kişiye özgü nevi şahsına münhasır bir küfür olur.

Küfreden kadını ve küfrü yiyen erkeği tanımıyorum. Tesettürlü kadının ağzından çıkanı yazmaya edebim el vermese de toplumun ahlaki seviyesinin geldiği noktayı görmemiz bakımından maalesef bu cümleyi buraya alacağım: “Orospunun a...dan çıkana bak”. Evet, çok da yaşlı olmayan otuz yaşlarındaki kadının sarf ettiği küfür bu. Duyduğum küfürle nutkum tutulunca, sonraki küfürleri duymadım bile. Yazarken utandım. Kusura bakmayın. Ben gün görmedik bu tür bir küfrü ilk defa duysam da küfürle beraber erkek durduğuna göre belli ki bu küfrü hanımından daha önce de duymuş olmalı.

Vücudu tesettürlü ama bu tesettürün t’si dahi diline yansımamış, kaporta Müslümanı bu küfürbaz kadın; evlerden, çevrenizden ırak olsun. Böylesini düşmanınıza dahi vermesin. Ne böylesi kızımız ne gelinimiz ne de eşimiz olsun. Allah kimseyi dilinde fermuar olmayan, edep, haya nedir bilmeyen bu kadınla aynı havayı teneffüs ettirmek zorunda bırakmasın. Bu kocaya da Allah sabırlar ve tahammül gücü versin. Allah kimseyi böylesi ile imtihan etmesin.

Birileri Kazanamazsa

Rakibi yorgun, bitkin ve yıpranmış olmasına rağmen irileri kazanamazsa niçin kazanamamış olur?

Doğu toplumunun istediği karizma lider olmamasından, 

Akıllı ortaklar edinmediğinden, 

Kendisini tam ifade edememekten, 

Çoğunluğu ikna edememesinden, 

Yamalı bohça görüntüsü vermekten, 

Birlikte yola çıktıklarını akşam sabah pot kırmasından, bir türlü ağızlarına fermuar koymamasından,

Zihniyeti öcü gösterildiğinden, çoğunluğun buna inanmasından, 

Devamı saydığı geçmişiyle yüzleşemediğinden, 

Etrafını, çevresini ne kadar dönüştürmeye çalışsa dahi arkasından gidenlerden bazılarının gençlerinden kurtulmak istemediği görüntüsü verdiğinden, 

Çoğunluğa güven veremediğinden, 

Ortaklarının dereyi görmeden paçayı sıvamasından,

Ortaklarının birlik görüntüsü vermemesinden, 

Çoğunluğun değerlerine yabancı olmasından, 

Ne kadar özen gösterse de pot kırmaktan geri kalmadığından, 

Hazır cevap olamamasından,

Kaç defa kaybetmesine rağmen yeniden karşısına çıkmaktan,

Kazanacağı adayları varken kendisini öne sürmesinden,

Bol keseden atmasından,

Acı gerçekleri ifade etmeyi ve gündemde tutmayı becerememesinden...

8 Mayıs 2023 Pazartesi

Meydan Kimlere Emanet?

Efendim! Biliyorsun, bizler ülke yönetimine talibiz. Bizimle ilgili neyiz, ne değiliz hakkında bir şey söyleyebilir misin?

Şaşkınlığıma verin. Sizi böyle bir arada görmek şaşırttı beni. Nasıl bir araya geldiniz böyle? Halbuki aynı kazana atılsanız kaynamazdınız. Her ne ise sevindirici bir durum. 

Oldu bir kere. Sadede gelirsek.

Bana laf düşmez ama ağzı olanın konuştuğu bugünlerde kambersiz düğün olmaz misali birkaç kelam etmek isterim. 

Lütfen!

Baştan söyleyeyim. Her biriniz bu iş için seçilmiş biçilmiş kaftan değilsiniz. Bu açıdan kendinizi dev aynasında görmeyiniz. Vazgeçilmez hiç değilsiniz. Bu millete dayatılmış kişilersiniz.

Görüyorum ki çoğunuzun yaşı geçmiş. Kenara çekilip tecrübelerinizden başkası faydalanması gerek. Torun sevme zamanınız sizin. Buna rağmen hala biz varız, bizden sonrası Tufan demeye çalışıyorsunuz.

Unutmayın ki ağır ve hantal çalışan, çalışanı ve çalışmayanı ayırt etmeyen devlet bile en çok 65'ine kadar kendisinde iş veriyor. Verimli olsa da olmasa da 65'ini dolduranı ıskartaya çıkarıyor. Siz ise bürokraside izin verilmeyen yaşta ülke daha doğrusu devlet yönetimine talipsiniz. 

Ne demek istiyorsun?

Demem şudur ki yaşınız yetmiş, işiniz bitmiş. Sizin bu yaşınızla ülkeye verebileceğiniz bir şey yok. Ülkenin gelişimine bir katkınız olmadığı gibi gelişimin önündeki en büyük engelsiniz. Her biriniz millete rağmen millete dayatılmış kişilersiniz. Bunu siz de adınız gibi biliyorsunuz.

Efendim, tüm bunları biliyoruz. Yine böyle acı konuşmasanız iyiydi. Kötüyüz kötü olmaya. Biz sizden kötünün iyisi hangimiziz onu öğrenmeye geldik.

Sen, yıllar oldu bu işe gireli. Çeyrek asra yakın bir zamandır baştasın. Hala da başta durmaya çalışıyorsun. Yeter deyip bayrağı bırakma gibi bir düşüncen yok. Kararında ve kıvamında bıraksaydın, yıpranmadığın gibi efsane olacaktın. Halihazırda durumun yıpranmanın ötesinde bir kokuşmuşluk hali.

Sana gelince, haydi diyelim ki bu hep kazanıyor, kazandığı için çekip gitmiyor. Sana ne oluyor ki hep kaybetmene rağmen piyasadan çekilip gitmediğin gibi yerini kimseye de bırakmıyorsun. Rakip gibi göründüğüne bakma. Aslında kendine ve sana umut bağlayanlara değil, rakibine çalışıyorsun.

Sana gelelim. Ne yaptığını kendimin dahi bildiğini sanmıyorum. Kah kapıyı çarpıp gidiyorsun, zehir zemberek konuşuyorsun, sonra geri dönüp geliyorsun. Bu alan bunu götürmez. Çıktığın yolda, küstüm, oynamıyorum demen seni bitirir.

Siz iki zıt kutupta hamaset siyaseti yaparak birbirinizden besleniyor ve ayakta duruyorsunuz. Irk üzerinden besleniyorsunuz, birbirinizi taşıyorsunuz durmadan. Ülkeye ve destekçilerinize verebileceğiniz bir şey yok. Hep kendinize çalışıyorsunuz.

Siz irapta mahalli ve siyasette bir ağırlığı olmayanlara gelince, demokrasi şöleni içinde kalabalık ediyorsunuz sadece. Başka da yaptığınız bir şey yok...

Alternatifsizlik Siyaseti

Başarını getiren yollardan bir tanesi de alternatifsizlik siyaseti diyorsunuz. Bildiğim kadarıyla karşınıza birden fazla rakip çıkıyor. Bunlar alternatif değil mi?

Sen onları alternatif mi sanıyorsun? En zayıf halka onlar. Onları gören yine en iyisi bu. Buna vermeyelim de şuna mı verelim deyip dönüyor bana.

Onlar durumlarını bilmiyorlar mı? Kazanamayacaklarını bildikleri halde karşına niye çıkıyorlar?

Yenilen güreşçi güreşe doymaz denileni yerine getiriyorlar.

Madem hep kaybediyorlar. Karşına çıkmayıp tek başına seçime girsen olmaz mı?

Olur mu öyle şey. Bu bir defa demokrasiye aykırı. Mutlaka karşına aday çıkmalı. Bir de tek başına seçime girdiğin zaman kazanmanın pek keyfi olmaz. Karşına çıkacaklar ki onları evire çevire yeneceksin.

Güçlü aday çıkarmıyorlar mı senin karşına?

Çıkaramazlar. Çünkü kendileri bir köşe başı tutmuşlar. Orayı kimseye bırakmak istemezler. Böyle bir adayı ben de istemem. 

Siz ne yapabilirsiniz ki? Sanki adayları sen mi belirliyorsun? 

Aslında kendileri belirliyor da ben belirliyoruz gibi bir şey. 

Nasıl yani? 

En zayıf halka adaya çık karşıma deyip muhatap alıyorum. Bunu gittiğim her yerde söylüyorum. Mecburen çıkıyor karşıma. 

Diyelim ki senden oh alacak, güçlü bir aday çıkarsa? 

Çıkmaya kalkanı dört bir taraftan bombardımana tabi tutarım. Ne olduğunu anlamadan dağılıyor. Bir nevi itibar suikastı yapıyorum. Bir diğer hamlem daha var. Potansiyel aday olursa, onu ne yapıp ne edip yanıma çekiyorum. Bakanlık, vekillik vs. veriyorum. Bir bakmışsın, yanımda. Böylece meydan bana kalıyor. 

Güçlü bir figür iken yanına nasıl geliyorlar? Nasıl beceriyorsun bunu?

Kaçın kurrasıyım. Bu işin içinde iyice piştim. Herkesin satın alınan zayıf bir noktası vardır. Orayı yakaladım mı, hiç kurtuluşu yok.

Tek başına nasıl yapıyorsun tüm bunları?

Tek göründüğüme bakma. Geri planda benim için çalışan bilinen ve bilinmeyen ne güçler var. Onlar geri planda senaryoyu hazırlar, işi pişirirler. Ben de oynarım.

Hasılı geri plandakiler, piyasaya çıkan rakipler hep sana çalışıyor ve meydan sana kalıyor.

Aynen öyle.

İstismar Siyaseti

Başarı ve kazanç yollarından biri de istismar siyaseti demiştiniz. Bununla ne kastediyorsunuz?

Din, iman, Allah, ayet, hadis vs. 

Bayrak, ezan, vatan, millet, Sakarya vs. 

Cami, imam hatip okulları vs. 

Slogan, hamaset vs. 

Başörtüsü, giyim-kuşam vs. 

Milli ve manevi değerler vs. 

Milliyetçilik, ülkenin bekası vs. 

Hizmet vs. 

Hak, hukuk, adalet vs. 

Namus, şeref, haysiyet vs. 

Derviş gibi görünmeye, dinin ve değerlerinin yegane savunucusu ve koruyucusu gibi gösteririm kendimi.

Tüm bunlar ve daha fazlasına söylemlerinde yer verirken rakiplerimi de bunların karşıtı gibi göstermeye çalışırım. 

Onları LGBT savunucusu, teröre destek veren, teröristlerle birlikte hareket eden olarak gösteririm. 

Ülke elden gidiyor, bunlar ülkeyi peşkeş çekecekler, terörist başını serbest bırakacaklar derim. 

FETÖ'cülerle görüşüyorlar derim. 

Diyaneti kapatacaklar derim. 

Derim oğlu derim. 

Rakiplerini itham ettiğine kendin de inanıyor musun?

Benim inanıp inanmamam önemli değil. Önemli olan halkın buna ikna olmasıdır.

İkna oluyorlar mı bari?

Hem de nasıl.

Bu söylemler sana başarı getirecek mi?

Yüzde yüz hem de.

Ayıp değil mi bu yaptığın?

Sonuç aldıktan sonra niye ayıp olsun.

Başarı için izlediğin başka yol var mı? 

Var elbette. Ben eşeğimi sağlam kazığa bağlarım. Bir de alternatifsizlik siyasetin var. 

O nedir? Onu da sonra anlatayım.