17 Kasım 2022 Perşembe

Farz edin ki Öldüm

Dostlarım! Bir vefat haberini aldığımız bir tanıdığımız hakkında, ardından yazar, çizer, hakkında yorum yazarız. Bilirim ki ardından yazdıklarımızı mevta okuyamaz ve haberi olmaz. Beni en fazla ilgilendiren ve meraklandıran yön de burası.

Şimdi sizden istediğim,

Beni bir an için ölmüş bilin. Duydunuz ve hakkımda ne yazardınız?

Lütfen içinizden geldiği gibi yazın. Allayıp pullamayın, vurun dedimse de öldürmeyin. 

Öldükten sonra neye yarar demeyin. Zira ben hakkımdaki yorumlarınızı okuyacağım. Ölü taklidi yaparak size cevap vermeyeceğim. Bunun bana faydası, size göre iyi biri isem, öbür alemde "Dostlarıma göre ben böyle biriyim" diyeceğim. Yok, kötü biri isem -ki ben bu durumumu biliyorum- ölmeden önce geri kalan ömrümde kendime ve yaşantıma dikkat edeceğim. 

Gördüğünüz gibi her iki görüş de benim lehime olacak. Sana bu iyiliği yapmayacağım demeyin. Dost acı söyler ama yüze söyler deyip bağrıma taş bastırıp içime atacağım. 

Umarım yazacaklarınız beni öbür aleme gitmemi hızlandırmaz. Özellikle sayfamda hiç iz bırakmayan sanal arkadaşlarım ne yazar? Bari ölümümün ardından bir iz bıraksınlar isterim. En azından yaşadıklarını bilmiş olurum.

Haydi dostlar, göreyim sizi! Beni nasıl bilirdiniz? (14/11/2020)

*

Sevgili ve saygıdeğer sanal arkadaşlarım!

14 Kasım günü “Beni bir an için ölmüş bilin. Duydunuz ve hakkımda ne yazardınız?

Lütfen içinizden geldiği gibi yazın. Allayıp pullamayın, vurun dedimse de öldürmeyin” demiştim ve paylaşımımı “beni nasıl bilirdiniz” şeklinde bitirmiştim.

Ölümüme; 14 kişi haberim oldu anlamında beğenirken 1 kişi gülmüş, 2 kişi inanamamış, 4 kişi üzülmüş. 1 kişi de yanındayım seçeneğini işaretlemiş. 24 kişi de taziyelerini ifade etmişler. Bir an için öldüğümden, ölü insan cevap veremez düşüncesiyle yorum yazan arkadaşlara bilerek cevap yazmadım.  Güzel dilek ve temennileri için hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İnşallah dedikleri gibi olurum. Yine sayfama işaretleriyle katkı sunan arkadaşlara da teşekkür ediyorum.

Gördüğüm kadarıyla dibime pek ışık vermemişim. Pek sevenim de yokmuş. Zira aynı gün paylaştığım bir başka vefat haberine daha fazla işaret kondu ve daha fazla taziye yorumu yazıldı. Sayfamdaki sanal arkadaşlarım, “paylaştığın vefat haberine eyvallah ama senin için bir hayır dileğimiz olamaz” demek istemişlerdir.  

Görünen köy kılavuz istemez. Sayfama iz bırakanlarla cenazem musalladan kalkmaz. Çünkü yazan ve işaret bırakanların bir kısmı da şehir dışından. Öldüğüme üzülen 4 kişi gördüm. Bunların da 2’i Konya dışından. Bu durumda kalan iki kişiden biri, salımın önünden diğeri de salın arkasından tutmuş olacak. Yani bütün yük bu iki arkadaşın üzerinde. Ama üzülmesinler. Bugünlerde epey bir kilo verdim. Naaşım size pek ağır gelmeyecek. 

Şayet bu iki arkadaşın da işi çıkar veya maazallah benden önce vefat ederlerse bu durumda cenazem orta yerde kalır. Öyle zannediyorum, B planı olarak kimsesizlerin kimsesi olan belediye mezarlıklar müdürlüğüne iş düşecek. Cenazemi, sessiz ve kimsesiz bir şekilde kimsesizler mezarlığına defnedecekler. Katılım olmayacağı için belediyenin ayrıca mezar çıkışında şeker dağıtmasına ve gül suyu dökmesine gerek kalmayacak.

Hasılı, yazılıp çizilenlerden, sayfama konan işaretlerden ölmeden önce gerekli mesajı çıkarmış bulunmaktayım. Anladım ki pek sevenim yok, arkamdan gözyaşı dökecek de. Sanal arkadaşlarımın kahir ekseriyetinin gözünde ha varım ha yokum. Yani yok hükmündeyim. Bu durumda bana düşen, ölümüm de bile yanımda sanal olarak dahi görünmek istemeyen arkadaşlarla sanal arkadaşlığımı sonlandırmak. Bu yapacağım onları da rahatlatacaktır. Ben de böylece temizlik imandandır düsturu gereğince sayfamı temizlemiş olacağım. 

Bu durumda yani temizlik işinde bugüne kadar benim onlara, onların da bana bir şey veremediği sanal arkadaşlarımdan istediğim, temizlik konusunda bana yardımcı olmaları. Ben onları temizlemeden onlar beni temizlesinler. (17/11/2020)

*

Arkadaşlar! Sayfamda sosyal mesafe gereği sayfamda epey bir sadeleştirme yaptım. Bu işi kolay sanmıştım. Gördüm ki zormuş. Silerken zaman zaman uykum geldi. Koyduğum kriterlere göre silmem gerekirken silinmemiş, silmemem gerekirken silmiş olabilirim. Gönül koymayın. Şimdiden hakkınızı helal edin. 

Eğer sizin için bir anlam ifade ediyorsam, yeniden arkadaşlık isteği gönderebilirsiniz. Arkadaşlık istekleriniz, kendimden oluşacak OHAL komisyonu tarafından değerlendirmeye tabi tutulacaktır. 

Silmem konusunda kendinize haksızlık yapıldığını düşünüyorsanız iç hukuk yollarını tükettikten sonra AHİM'e gitmeden önce kendimden ibaret komisyonuma gerekli belgelerle müracaat edebilirsiniz.

Masum isteğiniz yerine gelmez ise sayfam, yakın-uzak herkese açık. Daha önce göremediğim emojiler bırakabilir, yorumlar yazabilir ve paylaşabilirsiniz. Ama tavsiye etmem. Zira kıyametin kopması demektir bu. Şöyle ağız tadıyla biraz yaşayalım. (17/11/2020) 

16 Kasım 2022 Çarşamba

Bamyanın Faydaları *

Bugünlerde yazı yazma şevkim pek kalmadı. Gündemi zaten nicedir takip etmiyorum. Yazdığım her yazı bir tarafa çekiliyor, birileri nem kapıyor. Kendi kendime, ne yazsam ucu kimseye dokunmaz, fincancı katırlarını ürkütmem dedim ve aklıma bamyanın fazileti geldi. Hah dedim, buna kimse bir şey demez. Böylece bayram seyran ve Konya düğünlerinin vazgeçilmez menüsü bamyanın faydalarını da öğrenmiş olurum. Bamyaya dair tek bildiğim, sıcak içilmesi, boşta bulunan kimselerin ağzını yakması. Sizler için “haberturk.com” sitesinden derledim.

“Bamya yaz mevsiminin en besleyici ve lezzetli sebzelerinden biridir. Kalorisi oldukça düşük olması sebebiyle diyet listelerinin de vazgeçilmez yemeklerinden biridir. A vitamini bakımından zengindir. Faydaları:

1.Mide Problemlerini Önler: Bamya suyu emmeye yardımcı olur ve aşırı kolesterol, metabolik toksinler ve aşırı safrayı yakalayıp dışkı yoluyla dışarı atar. İçeriğindeki büyük su yüzdesi kabızlık, gaz, şişkinlik ve mide problemlerini önler.

2.Diyabet Tedavisine Yardımcıdır: Yeterli lif alımının sindirimi artırdığı ve açlık hissini azalttığı gösterilmiştir. Lif yönünden zengin besinler özellikle şeker hastalığı olan hastalar için önerilmektedir.

3.Kalbi Korur: Bamyadaki lif, kötü kolesterol seviyelerini düşürmeye yardımcı olabilir ve bu da kalp sağlığına katkıda bulunur. Bamya gibi yüksek lifli gıdalar da kalp-damar hastalıkları ve felç riskini azaltır. Pektin, bamyadaki önemli liflerden biridir. Bağırsaklardaki safra üretimini değiştirerek kan kolesterol seviyesini düşürür.

4.Kanseri Önlemeye Yardımcıdır: Bamya bir çeşit protein olan lektin içerir. Bir araştırma, bu proteinin meme kanseri hücreleriyle savaşabileceğini, ayrıca kanser hücresi büyümesini % 63 oranında azaltabildiğini göstermiştir.

5.Görmeyi Geliştirir: Bamya; özellikle A vitamini ve beta karoten bakımından zengindir. Bu ikisi mükemmel görüşü destekleyen iki besin maddesidir.

6.Yaşlanmayı Geciktirir: Bamya; içerdiği bol miktarda C vitamini sayesinde ciltte deforme olmuş hücrelerin yenilenmesini destekler. Aynı zamanda ciltte bulunan genç hücrelerin oranını artırarak yaşlanmayı yavaşlatır.

7.Anemi: Kansızlığı olan bir kişi bu sebzenin faydalarını suyundan alabilir. Bamya suyu vücudun anemi tedavisine yardımcı olan daha fazla kırmızı kan hücresi üretmesine yardımcı olur. Bamya suyu birçok vitamin ve mineral içerir. A vitamini, C vitamini, magnezyum vb., vücutta daha fazla kırmızı kan hücresi üretilmesinde yardımcı olur.

8.Boğaz Ağrısı ve Öksürüğü Geçirir: Bamya suyu ayrıca boğaz ağrısı ve şiddetli öksürük tedavisinde kullanılır. Boğaz ağrısı ve öksürüğü olan kişi, antibakteriyel ve antiseptik özellikleri nedeniyle bamya suyu tüketerek bu problemlerden kurtulabilir.

9.İshal Tedavisinde Yardımcıdır: İshal, birinin yaşayabileceği en rahatsız edici sağlık koşullarından biridir. Vücutta çok miktarda su ve temel mineral kaybına neden olur. Bamya suyu ishal tedavisinde kullanılır ve ayrıca vücudun yenilenmesine yardımcı olur.

10.Saçların kabarmasını önlemek için bamyadan faydalanabilirsiniz. 100 gram bamyayı kaynatıp suyunu soğumaya bırakın. Daha sonra bu suyu kullandığınız şampuana ekleyiniz. Bamya içerdiği zengin mineraller sayesinde saçınızın kabarmasını engelleyerek, hacmini ve parlaklığını artıracaktır.

11.Böbrek hastalığı olan kişilerin sıvı oranı yüksek besinler tüketmeleri gerekir. Bu yüzden böbrek hastalarının su oranı yüksek bamya sebzesini düzenli tüketmelerinde fayda vardır.

12.Güçlü antioksidan özelliği de vücutta oluşan ödemleri idrar yoluyla kolayca atmaya yardımcı olur.

13.Bamya sivilceleri önlemeye yardımcı olur ve pürüzsüz bir cilt sağlar.

14.Bamya yaz sıcakları ve güneş çarpmaları için çok iyidir.

15.Bamya ateroskleroz ve astım için iyidir."

Gördüğünüz gibi bamyanın faydası pek çökmüş. Say say bitmiyor. Bir an için gidip biraz bamya alayım diye düşündüm. Cebime güvenemedim. Siz cebinize güveniyorsanız, kaçırmayın derim. 

*25. 11. 2022 günü Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

15 Kasım 2022 Salı

Kim Dosttur, Kim Değildir?

Aynı arabadasın veya surat yapan bir tanıdığını görüyorsun. Ona, kaza yapacaksın demek düşmanlık değil, dostluktur.

Sevip saydığın ve de desteklediğin kişi iyi yönetemez hale gelmiş ise; ona yanlış yapıyorsun. Gittiğin yol, yol değildir, çıkmaz sokaktır. Böyle gidersen duvara toslayacaksın demek, düşmanlık değil, dostluktur. 

Dostun nicedir dün dündür, bugün de bugün söylemini düstur edinmiş, dün savunduğunu bugün nakzeder duruma gelmiş, durmadan U dönüşü yapar hale gelmişse, bunu görmezden gelmek, dostluk değildir. Dosta düşmanlıktır. Bu durumda ona bu gittiğin yol yanlıştır demek dostluktur. Çünkü dost yüze söyler. 

İyi günde dostun yanında yer alıp kötü günde dostunun elini tutmayan dost değildir. Bu kişiden ancak iyi gün dostu olur. 

Dostun sürekli yanlış yaptığı halde ona sesini çıkarmamak, yanlış yapıyorsun diyememek, üstüne üstlük o dostu desteklemeye devam etmek ve alkışlamak dosta yapılan en büyük kötülüktür. Çünkü her halükarda alkışlanan, hata ve yanlışlarını göremez. Gerçek dost, dostunu yanlışlarından vazgeçirmeye çalışandır. 

Dostun kendini, yaptıklarını ve yapacaklarını anlatacağı yerde devamlı bir başkasını kötülüyor ve ağzını bozuyorsa, o kişiye boş ver başkasını, sen kendini anlat. Zira sen doğru yolda isen bir başkasının kötülüğü sana zarar vermek demek, düşmanlık değil, dostluktur. 

Dostunun çelişkisini görmek, bunu ona söylemek, düşmanlık değil, dostluktur. 

Dostunun uyarı ve ikazlarına kızıp köpürmek, onu düşman bellemek ham insanların işidir. Aksine, haklısın demek pişmiş insanın hasletidir. 

İnsan sarrafı olan, kendisine güvenen ve gittiği yolun doğru olduğuna inanan, kendisini kayıtsız şartsız destekleyenleri yanından uzaklaştırır. Çünkü onlardan dost olmaz. 

Yanlışlara imza atan, yanlış kişilerle yol yürüyen, beraber çıktıkları yolda yol arkadaşını değiştiren kişilerden dost olmaz. Bu tipler dediğim dedikçidir. İstişareye açık değildirler. Güç zehirlenmesi yaşıyorlar. Kendilerini mükemmel gördükleri için en ufak bir eleştiriye gelmezler. Çareyi seni düşman bellemede ve yanından uzaklaştırmada bulurlar. Etrafındaki kalabalıklardan gerçekleri göremezler. Sahte sevgi ve saygı ile yetinirler. 

Yaptığı iyiliği başa kakmak dostluk değildir.

Geçmişte birlikte çalıştığı insanlar yanından uzaklaştıktan sonra onlar şöyleydi, onlar böyleydi diyerek onların aleyhinde konuşmak dostluk değildir. Gerçek dost öküz öldükten sonra da karşısına rakip çıksa da geçmiş hukuk adına dostluğu halel getirmeyendir.

Bazılarının Banyo/Tuvalet Fobisi/Hobisi *

Toplumumuzda tuvalet ve banyolarda normalinden fazla oyalanma ve bu mekanlarda konuşma iyi sayılmaz. Buralarda ölçünün makul bir sürede bu ihtiyaçların giderilip çıkılmasıdır. Buna rağmen tuvalete ve banyoya girdi mi çıkmak bilmeyen insanımızın sayısı da az değil. Banyoda fazlaca kalanların çoğunda, acaba şuramda kuru yer kalmış olabilir mi şüpheciliğinin yattığını, bundan dolayı üç defa yıkanması yeterli görülen vücut organlarını bu tiplerin dönüp dönüp sabunlayıp yıkadıklarını düşünüyorum. İyice yıkanmalarına rağmen bu tiplerin banyodan çıksalar da hala içlerinde bir acaba tereddüdün olduğunu söylersem abartmış olmam. Bu tür şüpheciliğe düşenlerin psikolojik durumlarının yanında gusül veya boy abdestini anlatan bazı hocaların da payının olduğu söyleyebiliriz. Sağ olsun hocalarımız guslü öyle bir anlatıyorlar ki “İğne ucu kadar dahi kuru bir yer kalmışsa, guslünüz olmaz” diyorlar. Böyle anlatılırken vücutta kuru yer bırakmayın, adam gibi yıkanın, vücudunuzu güzelce ovun” murat edilmektedir. Doğru mu, doğru. Çünkü sabun kullanılmazsa, vücut ovulmazsa ve alelacele su dökünüp çıkılırsa vücutta iğne deliğinden de büyük kuru yerlerin kalması ihtimal dahilindedir. Ki iyice ovalandığı halde kuru yer kalamaz mı, kalır. Çünkü vücudun ön tarafı iyice ovulduğu halde özellikle yaşlıların ve kilo sorunu olanların sırtlarını iyice ovabilmeleri mümkün değil. Burada bir mazeret söz konusu. Kasıtlı olarak kuru yer bırakılmadığı zaman bu durumun gusle mani olacağını düşünmüyorum. O yüzden banyoda sürt babam sürt yapan bazı insanımızın içleri rahat olsun. Ne olur, banyoda fazlaca kalmasınlar. Özellikle ortak kullanılan ve nüfusu kalabalık kişilerin banyoda durma sürelerini gözden geçirmelerinde fayda var. Çünkü evde yaşayan diğer fertlerin de banyo ihtiyaçları söz konusu olabilir. Yok, ben üzerimdeki şüpheciliği atamıyorum ayrıca banyoda uzun süre kalmaktan zevk alıyorum diyenlere de evde tek yaşıyorsanız, bir başkasını bekletmiyorsanız, tavsiye etmem ama dilediğiniz kadar kalın hatta banyoda yatın.

Gelelim tuvalette uzun süre duranlara. Çoğunluğun ihtiyacını bir hızla giderip terk ettiği bu mekanlarda normalinden fazla duranların mazeret veya gerekçesi ne olabilir? Kimsenin ne için durduğunu bilemem ama tasası bana düştü. Ucu da bana dokunmuyor değil. İzninizle tuvaletlerde niçin uzun kaldıklarını irdelemeye çalışacağım. 

-Kabız olanlar kolay kolay ihtiyaçlarını gideremezler. 

-Kabızlık hali geçici değil, sürekli ise kuvvetle muhtemel hemoroid rahatsızlıkları da vardır. Zorlamadan kaynaklı kanama durumları da söz konusu olabilir. 

-Kimi sigara ihtiyacını tuvaletlerde gideriyor. Buralarda sigara içmekten zevk alırlar. Zevk hali de üç beş dakikada bitecek değil ya.

-Kimi tuvalet ihtiyacını giderdiği halde taharetlenmeye epey bir zaman ayırıyor. Hem su kullanıyor hem de taharet yapıyor. Acaba tam temizlenmemiş olabilir mi diye sürtünüp dururlar. Bu tipler WC’de durmaktan pek haz almazlar ama temizlik fobisidir onları tuvalette tutan. Tuvalete girerken ellerinde peçete ile girerler. Kapı kollarına çıplak elle dokunmazlar.

Tuvalette uzun süre vakit geçirenlerin sebepleri her ne ise onlara da söyleyeceğim şudur: Kendilerine ait özel bir tuvaletleri varsa WC’de diledikleri kadar kalsınlar. Birden fazla kabini olan umum tuvaletlerde de diledikleri kadar kalsınlar ama umumun kullandığı tek kabin varsa, işte burada düşünmek lazım. Daha doğrusu dışarıda bekleşenleri düşünmeleri gerekir. Millet saatlerce onları sırada beklemek zorunda değil.

Hasılı banyo ve tuvalete girdikleri zaman dışarıda kendilerini bekleyenlere dokuz doğurtan insanımıza son söz olarak şunu demek isterim. Bu yaptığınız hobi ise Allah rızası için bu keyfinizden vazgeçin. Tuvalet ve banyo fobiniz varsa, Allah rızası için bu fobinizi yenin. Bir hastalığınız varsa tedavi olun. Temizlik hastası iseniz, Allah sizi bildiği gibi yapsın. Çünkü bu hastalığın tedavisi yoktur.

*19. 11. 2022 günü Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Yeni Okuyucum

Hiç müşterim olmasa da nicedir yazar dururum. Ben yazarım. İsteyen okur isteyen okumaz derim ama siz böyle dediğime bakmayın. Yazdıklarım okunsun hem de çok okunsun isterim. Ne kadar okunsun diye çabalasam da her konuda olduğu gibi bu konuda da başarılı olamadım. 

Birileri, durmadan yazıyor, okuyanı da yok. Vah yazık! Eline ve gözlerine yazık. Harcadığı zaman da cabası. Gazete köşelerini işgal ettiği de aşikar. Buna gazetenin sahibi iyi sabrediyor. Biri kalkıp ne olur, Allah rızası için yazma dese de bir bakmışsın elim yazmaya gidivermiş. Alışkanlık öyle kolay kolay bırakılmıyor. Zira alışmış kudurmuştan beterdir. Bakmayın okuyucu bulamadığıma. Kedi olalı bir fare tutmak umuduyla yazmaya devam edeceğim. Yazar yazarım. Baktım olmadı mı, vermeyince Mabut, ne yapsın bu kul bir başına der, gazetedeki köşemden köşeme çekilmesini de bilirim. Ama şimdilik değil. Ne der bu diye ayıplamaya kalkmayın. Ne yapıp ne edip aylar yıllar geçse de bir kişi de olsa bulup yazdıklarımı okutacağım. Bu konuda okuyucuya güveniyorum. Nasılsa şaşıp dönüp biri okuyacak. Haliyle sizleri de bu konuda mahcup edeceğim. 

*

Mahcup olmaya hazır mısınız? Zira geç oldu ama nihayet buldum bir okuyucu. Keyfime diyecek yok. Üstelik bu okuyucu üstünkörü bir okuyucu değil. Bilinçli biri. Didik didik okuyor yazılarımı. Hangi yazımın hangi cümlesinde neyi, kimi kastettiğimi yorumluyor, hakkımda hükmünü veriyor. Yazının çıktısını alıyor, yayım tarihini ve başlığını bir yere not ediyor. Hasılı bilinçli bir okuyucuyla karşı karşıyayım. Bu durumda ben sevinmeyeyim de kimler sevinsin. Başıma talih kuşu kondu dense yeridir. Zira ben de hangi yazımda neyi, kimi kastettiğimi, kimlere sataştığımı bu vesileyle ben de öğrenmiş oluyorum.

Aldığı notları ne yapıyor dersiniz? Yazdığı yerde kalmıyor tabi. Bir suç delili bulmuş biri edasıyla bir seviniyor bir seviniyor. Bütün bu suç delillerini üst üste koyuyor. Üzerine de bir yazı ekliyor ve hakkımda suç duyurusunda bulunuyor. Sorumlu vatandaşlık da bunu gerektiriyor. Suç duyurusunda bulunurken de sorumluların işini kolaylaştırıyor ve onlara yol gösteriyor: Şu tarih ve başlıklı yazıda şunun düşmanlığını yapıyor, bu yazıda bunu hedef gösteriyor, o yazıda şurayı kötülüyor, falan yazıda genelleme yapıyor diyor. Niyet okumalı bu kadar suç deliline kim ne diyebilir? Keşke her vatandaş böyle olsa, muhakkiklere pek iş düşmez. 

Böyle takip edilmemi çekemediniz tabi. Bence kıskanmayın. Siz de yazın. Sizin de olsun böyle bilinçli bir okuyucunuz.

Şimdi o, ben ve herkes akıbetin ne olacağını bekliyoruz. Bu kadar suç delili idam cezası kalkmasaydı beni ipe götürürdü. Ama idam cezası yok. Beyzadem acaba müebbete razı olur mu? Keseceğini pek sanmıyorum ama bununla yetinecek artık. Maalesef kanunlar suçluyu korumaya yönelik. Zaten bundan cesaret alarak yazıp çiziyor birileri.

Ya deliler yeterli görülmeyip bir de ceza almazsam, bu durum bilinçli okuyucumu üzecek ama üzülüp pes etmesin. Ben akıllanmayı yine yazmaya devam edeceğim nasılsa. Yeni okuyucum da yazılarımı okumaya ve notlar almaya devam etsin. Pes etmesin. Yeni misyonunu sürdürsün. Bakarsın bugün olmaz, bir başka gün muradına erer.

Kazanırken Kaybetmek

—Babacığım, bir dediğin diğerini tutmuyor. Bu ne yaman çelişki böyle? 

—Bir tane çeliştiğimi söyle. Mahcup olmaya hazırım. Zira dün ne isem, bugün de oyum. 

—Mesela, şu konuda şöyle diyordun, bugün ise böyle. Yani 180 derece tezatlık var. 

—Ben mi öyle söylemişim bu konuda? 

—Evet. 

—Allah Allah. Nerede yazıyor böyle? 

—Sanal aleme bakarsan öncesi ve sonrası söylediklerin karşına çıkar. Videoların bile var. 

—Montaj olmasın onlar. Rakiplerimin tuzağına sen de düşmüşsün. 

Başına taş düşse rakiplerinden biliyorsun. Montaj falan değil. Ki sanal alemde olmasına gerek yok. Seni sürekli takip ediyorum. Hep çelişiyorsun. 

—Sürekli gelişim ve değişim halindeyim. Hiç değişmeyeyim de yerimde mi sayayım. 

—Değişmek istemen ve kendini geliştirmen güzel

—O zaman doğru yoldayım. 

—Yeni görüşünü söylerken bu konuda eskiden şöyle düşünüyordum. Yanlışmış. Şimdi böyle düşünüyorum desen bir anlamı olur. 

—Önceki görüşümü unutmuş olamaz mıyım?

—Unutsan, derim ki insanlık hali. Zira insanoğlu nisyan ile malüldür. Ama öyle değil. 

—Ya ne öyleyse? 

—Çünkü geçmiş düşüncelerini hatırlatana kızıyorsun. Unutsan kızar mısın? 

—Kızma da insanlık hali değil mi? 

—Bu da insani bir hal ama aynı şey değil. Lütfen konuyu saptırmayalım. 

—Oğlum, unutamaz mıyım? Bak, dün akşam ne yediğimi hatırlamıyorum. 

—Kendi dediklerini yutuyorsun pardon unutuyorsun da rakiplerinin geçmiş yaptıklarını ve dediklerini hiç unutmuyorsun. Adamların 70 yıl önceki yaptıklarını söyleyip duruyorsun. 

—Mücadele için bu gerekli ama. Hem bu bende Allah vergisi.

—Görüyorum ki söz cambazı olmuşsun. Her söze bir gerekçen var. 

—Dilimin kemiği yok evlat. Hem dün dündür, bugün de bugün.

—İyi de sen bu sözü geçmişte eleştirmiyor mu idin?

—O dündü. Geçmişte kaldı. Yeni şeyler söylemek lazım de mi cancağızım.

—Son sözün bu mu?

—Bu evlat. Yeni felsefem bu. Duyguda, düşüncede ve harekette her güne yeni başlar gibi sıfırdan başlıyorum. Olaylara ve kişilere göre tavır alıyorum. O senin geçmişte tanıdığın baban öldü. Geçmiş yaptıklarımdan dolayı Allah beni affetsin.

—Niye yapıyorsun böyle?

—Kazanmak için. Unutma ki kazanmam için her yol mübahtır bana. 

—Ama sen kazanırken bir zaman savunduğun değerler ölüyor. Vara kazanmasaydın da değerlerin ölmeyeydi. Bazen kaybetmek kazanmaktır, kazanmak da kaybetmektir. Değer miydi kazanmak için değerleri hoyratça kullanmaya. 

14 Kasım 2022 Pazartesi

Lanet Olsun! *

Bir insanın, bir grubun, bir örgütün haklı ve haksız bir davası olabilir. Davasında nihai hedefe ulaşabilmek için önündeki engelleri kaldırmak isteyebilir. İsteklerini yerine getirmek için demokratik yolları kullanabilir. Haklı davasına taraftar bulmak ve haklılığını göstermek için kitlelere kendini anlatabilir. Yani şiddete ve baskıya başvurmadan davasını anlatmak için her yolu deneyebilir. Tüm bu mücadelesine kimsenin diyeceği olamaz.

Ama bu insan, bu grup, bu örgüt, nihai hedefine ulaşmak için korku, şiddet, cebir, baskı uyguluyor; terör estiriyor, pusu kuruyor, kan akıtıyor, gözünü kırpmadan bir cana ve canlara kıyıyor ve katliam yapıyorsa yani başkalarının huzurunu bozarak mutlu olmak istiyorsa, bilsin ki başkalarının huzurunu bozarak kimse huzur bulamaz. Zira bu dünya kimseye kalmaz ve eden bulur.

Diyelim ki birileri haklı davasını kabul etmiyor, sürekli mağdur ediliyor. Bu durumda vuruşma yolunu seçti. Mertçe çıkıp kozunu paylaşması gerekmez mi? Haklı davasına kim engel oluyorsa onu temizlenmeli değil mi? Mesela önündeki engel asker olabilir, polis olabilir, devletin diğer güvenlik güçleri olabilir. Tavsiye edilmez ama başka çaresi kalmadı. Bunları öldürme yoluna gitmesi gerekmez mi? Tüm bunlar bir yere kadar anlaşılabilir. Güvenlik güçleri hedefe ulaşmasını engelliyor. Bunlar da önlerindeki engelleri kaldırıyor dersin. 

Ama haklı davasını ikame etmek için elinde silahı olmayan, çarşı-pazar dolaşan, alışveriş yapan, cadde ve sokaklarda yürüyüş yapan insanların yani hiçbir şeyden haberi ve dahli olmayan sivillerin arasına dalarak canlı bomba olmanın, sivillerin içine girerek bomba atmanın, gelip geçeni taramanın hiçbir haklı ve masum izahı olamaz. Elinde silahı olmayan çoluk çocuğa, yaşlı ve gence hayatı zindan etmenin insanlıkla bir alakası yoktur. Bunun adı Ali'ye kızıp hıncını Veli'den almaktır. Güçlüye gücü yetmeyenin öcünü güçsüzden almasıdır. Korkaklıktır bunun adı. Bu yollara başvuranların hiçbir haklı davası olamaz. Bu tip örgütler kan akıtmanın, masum canlara kıymanın ötesinde hiçbir amaca hizmet edemez. 

Masum olduklarını bile bile sivillerin arasına dalıp bomba yağdırmak düpedüz acizliktir. Ne yaptığını bilmemektir. Birilerinin gönüllü taşeronluğuna soyunmaktır. Birileri adına vekalet savaşı yürütmektir. Kiralık katilliği meslek edinmiştir bunlar. Efendilerinin ağızlarına çaldığı bir parmak bal için dünyayı ateşe verirler. Efendilerinin gözüne girmek için gözlerini kırpmadan topluluklar içerisine dalarak katliam yaparlar. Ben ne yapıyorum sorgulaması yapmadan akıllarını kiraya veriyorlar. Bu yolun yolcusu olanlar, efendilerinin kendilerine vadettiği cennete asla ulaşamazlar. Kullanılıp kullanılıp bir kenara konurlar. Bir devlet de kuramazlar. Çünkü başkası adına vekalet savaşı verenlerin ve kiralık katil görevini üstlenenlerin devleti olamaz. Zorlama ile bir devletleri olsa bile o devleti yönetemezler. Ancak efendilerinin kulu, kölesi ve kuklası olabilirler. Bunu da şeref kabul ederler. Bunlar kimliksiz ve kişiliği oturmamış embesil kişilerdir.

Gel de tüm bunları anlat anlatabilirsen katiller sürüsü canilere. Davasına kan bulaştıranların davasına da kendilerine de lanet olsun.

*16/11/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.