Partiler,
eskiden kısaltmalarının içinde "Nizam, Selamet, Halk, Adalet, Demokrasi,
Millet, Doğru Yol, Güven, Hareket, Cumhuriyet..." isimlerine yer verirken
80'den sonra kurulan partiler kısaltma olmadan partilerine "Refah,
Fazilet, Saadet..." isimlerini verir oldu. 2000'den sonra kurulan partiler
ise partilerinin kısa adını genel geçer kelimeler ile kurmaya başladı. Bunlara
AK, İYİ ve DEVA partileri örnek olarak verilebilir.
İsim
önemli elbet bir parti için. Bir anlam ifade etmesi de önemli. Ama tek başına
isim partiler için bir anlam ifade etmez. Partilerin parti programları da
vardır. Hepsi teoride güzellikleri ifade eder ve sorunlara çözüm yolları sunar.
Parti programları güzel olsa da yine tek başına bir anlam ifade etmez. Çünkü
teori başka, pratik başkadır.
Partileri
parti yapan aslında ekiptir. Ekip demek istişare demektir, sorumluluk demektir,
aralarında bir iş bölümü yapmak demektir. Her düşünceden insana, partilerinde
yer veren partiler bir taban bulur, er veya geç seçmenden vize alır.
Son
kurulan DEVA partisi ile birlikte Türkiye'deki parti sayısı 84'tür. Böyle
giderse parti sayımız yüz rakamını bulursa şaşırmam. Çoğu tabela partisi olsa
da ülkemizde aktif veya pasif faaliyette bulunan partilerin hemen hemen hepsi,
ekibinden ziyade liderleriyle anılır. Liderleriyle doğar, liderleriyle ölür
veya zayıflar. Sonrasında bir varlık gösteremez. Çünkü adları parti olsa da
partiyi kuran, çekip çeviren, tabandan tavana teşkilatlandıran parti lideridir.
Delegesinden belediye başkanı ve milletvekiline varıncaya kadar lider belirler.
Aşağıdan yukarıya varıncaya kadar partide mutlak bağlılık vardır. Çünkü
hepsinin bulunduğu yerde olması liderin eseridir. Lidere bağlılık olmaz, parti disiplinine
uyulmaz ise partilerin yüksek disiplin kurulu devreye girer, partiden ihraç
edilir. Lider kurduğu veya bir vesile başına geçtiği partinin genel başkanlığı
kendisi bırakmadığı müddetçe partide lider değişmez. Parti ister başarılı olsun
veya olmasın, lider koltuğunu korur. Siyasi tarihimizde partilerin olağan veya
olağanüstü seçimlerinde parti liderinin değiştiği nadirdir. Zaten çoğu partide
genel başkanın karşısına aday bile çıkmaz. Formaliteden yapılan kongrede lider,
tek aday olarak yeniden genel başkanlığa aday olarak gösterilir ve seçilir.
Lider partisinde güven tazelemiş olur. Liderin karşısına kongrede rakip çıkarsa
bu, rakibin siyasi hayatına mal olabilir.
Gördüğüm,
CHP'de birden fazla partili, kongrede genel başkanlığa aday olur ve aralarında
yarışırlar. Bu yarışta genellikle mevcut genel başkan hep avantajlı olur ve
kazanır.
Lider
eksenli partilerimizde parti liderine mutlak itaat şart olduğu için
partilerimizde parti içi bir demokrasi olduğu söylenemez. Partiler arasında tam
olmasa da parti içinde demokrasinin işletildiği tek parti, halihazırda CHP
görünüyor. Bu parti için lider partisi denemez. Türkiye'nin en eski tek partisi
olması da bundan olsa gerek.
Parti
içinde demokrasi var mı bilmiyorum ama lider partisi olmayan bir diğer parti
bana göre HDP'dir. Eş başkanlık modeli uygulanan bu partide, bayrağı hangisi
alırsa alsın bu parti lider ve genel başkan sıkıntısı çekmiyor. Genel
başkanları cezaevine girerse yerine biri geliyor veya getiriliyor. Yeni gelen
öncekini aratmayacak şekilde inandığı davası uğruna mücadelesini sürdürüyor. Bu
başkanla olmayacak diye seçmenleri, partilerinden desteklerini kesmiyor.
Lider
endeksli doğan partilerimiz maalesef uzun soluklu olmuyor. Liderle doğup
liderle ölüyor. Bu da parti kültürünün oturmadığını gösteriyor. Görüşlerine
katılmasam da lider partisi görünümü vermeyen HDP'nin, diğer siyasi
partilerimize örnek olması gerektiğini düşünüyorum.
Bizde
olduğundan fazla siyasi parti olmasını ben, değişmeyen liderlere bağlıyorum.
Kendine biraz güvenen, yeni bir parti kurarak partisinin başına geçiyor. Bu da
hepsinin baş olma sevdasına giriştiğini ortaya koyuyor. Bu da siyasetin önünü
tıkayan kronik bir sorunumuz olduğunu gösteriyor.
***11/06/2020 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.