17 Mayıs 2024 Cuma

Tanıyamadığım Tanıdığım

Cuma namazı çıkışı, Allah kabul etsin Ramazan Hocam diyerek biri geldi yanıma. Ne arıyorsun burada dedi. Şu okulda çalışıyorum dedim. Ben de o okulun güney tarafında tek katlı evde oturuyorum dedi. Ne zamandan beri buradasın dedim. 2000 yılında geldim buraya. Şu kadar koyunum var. Onlarla uğraşırım. Yakınmışız. Eve de beklerim dedi. Ayrıldık.

Ayrıldıktan sonra beni bir düşüncedir aldı. İyi de bu konuştuğum kimdi? O beni tanıyor hem de ismimle cismimle. Üstelik hiç değişmemişsin dedi.

Kendimi ne kadar zorladım ise de bir türlü kim olduğunu bilemedim. Acaba tanışıklığımız neredendi? Beni iyi tanıyan kişiye seni tanıyamadım da diyemedim. Desem, nasıl tanıyamazsın derse, işin ucunda mahcup olmak da vardı. Ayıp olurdu üstelik. 

Ertesi hafta yine cuma sonrası karşılaştık. Uzaktan selamlaşıp ayrıldık.

Bir iki hafta böyle geçti. Gelip giderken aklımda hep o beni tanıyan vardı. Sair zamanlarda bu tür ilk etapta çıkaramadıklarımla, geçmiş hukuku bir şekilde hatırlardım. Tamam ya bu o derdim. Ama bu sefer sert kayaya çarptım. Belli ki geçmişte çok hukukum olmayan biri. Belki de bir kalabalık ortamda oturmuşluğumuz, orada tanışmışlığımız olabilir. 

Bir gün lise son bir sınıfın dersine girdim. Bu civarda oturan var mı dedim. İki öğrenci bu mahallede oturduğunu söyledi. Tek katlı evin sahibini tanıyıp tanımadıklarını sordum. Tanımıyoruz. Niçin sordunuz dediler. O beni tanıyor ama ben onu tanıyamadım. O değilden adını ve soyadını öğrenme imkanınız var mı? Öğreniriz dediler. Yalnız benim onu tanıyamadığımdan haberi olmasın dedim. Tamam, hocam, o iş bizde dediler.

Bir hafta sonra aynı sınıfa derse girdim. Tanıyan iki öğrenciden biri "Hocam, o evin sahibini öğrendim” dedi. Kimmiş dedim.” İsmi neydi, galiba Hasan'mış” dedi. İsmi hiçbir çağrışım yapmadı. Soyadı neymiş dedim.” Bilmiyorum” dedi. Nasıl öğrendin dedim.” Kendine sordum” dedi. Ne diye sordun dedim.    "Hocamız sizi tanıyamamış. İsminiz ne dedim” . İyi, sağ olasın dedim.

Dedim ama gıyabında adamdan utandım. Bir daha karşılaşırsam, bu tanıdığımın yüzüne nasıl bakacaktım. Bu aşamadan sonra yanına varıp Hasan Bey desem, hadi len oradan. Beni tanımayanı ben hiç tanımam dese, adamın hakkı var. 

Ne ummuştum ne buldum. Güya adamın haberi olmadan tanıyamadığım tanıdığımı öğrenecektim. Ne bilirdim benim son sınıf öğrencinin öğrenmek için böyle bir yol izleyeceğini. Bileydim, simanız yabancı değil ama çıkaramadım sizi. Tanışıklığımız nereden derdim.

Vah benim kafam vah benim aklım. Baltayı taşa vurdum hem de ne vurma. Gel de tamir et bu işi. Tanıyamadığım tanıdığımla karşılaşırsam hele bu aşamadan sonra yüzüne nasıl bakarım. Herhalde karşı kaldırıma geçer, boynumu eğer, görmezden gelirim.

Bir daha öğrenciyi araya koyarak bu işi sessizce halletmeye çalışır mıyım? Tövbe tövbe.

Siz siz olun, insanlık hali çıkaramadığınız tanıdığınıza, kardeş kusura bakma. Af buyur, çıkaramadım. Nereden tanışıyoruz deyin. Deyin ki olacak olan o anda olsun. Sonrası benim gibi sarpa sarar, Arap saçına döner.

Sakın, niye ayıp olsun, sorulmaz mı demeyin. Sordum zamanında. Başıma gelmedik kalmadı. Fi tarihinde Adıyaman’da çalışırken bir arkadaşla adımlayarak bir yere gitmiştik. Yanında da biri vardı. Başka da bir daha bir araya gelmedik.

İplikçi Camiinin önünde biri, ooo Ramazan Hocam, burada mısın, ne var ne yok dedi. Buradayım deyip tokalaştık. Gençten biri idi. Bıyıkları sanki yeni terlemiş. Mezun öğrencilerimden biri sandım. Bakışımdan tanıyamadığımı anlayınca, Adıyaman’dan dedi. Hangi dönem mezunusun dedim. Dedim ama dediğimle kaldım. Ne öğrencisi ya ben öğretmenim, falan okuldayım. Bir zaman falanla beraber adımlamıştık demez mi? Kusura bakma dedim ise de o da bozuldu. Benimle konuştuğuna pişman oldu. Görüşürüz dedi. Ayrıldık ama bir daha da görüşme imkanımız olmadı.

16 Mayıs 2024 Perşembe

Ülkenin FETÖ ile Sınavı (5)

FETÖ ile mücadele edilecekse gerçek FETÖ’cü olanlara devlet göz açtırmamalı. Gerekli cezayı vermeli. 15 Temmuzdaki can havli ile hareket etme ve herkesten ve her şeyden şüphelenme dönemi sona ermeli. Mücadelede soğukkanlılık devlete hakim olmalı. Uzun yıllar açık ve ihracın ardından göreve iade gecikmiş adalettir. Buna da adalet denmez. Devlet toptancı davranmaktan kaçınmalı. Bir arkeolog sabrıyla gerçek suçluları ortaya çıkarmalı. Herkesi suçun içine atmamalı. Eğer suçlu aranıyorsa toplumsal bir vakıa olan bu konuda, suçun büyüğüne ve sorumluluk durumuna göre en tepeden en aşağıya herkes ceza almalı. Bu konuda ilk taşı en temiz olanlar atmalı. Tereyağı gibi suyun üstüne çıkanlar değil.

Sonuç itibariyle FETÖ ile ilgili birçok konuya bu yazımda değindim. Özetlersem,

FETÖ bir ABD projesidir. Merkezi ABD, ülke içindeki aktörler ise ABD adına bu ülkede vekalet savaşı veren DEAŞ, PKK gibi piyonlardır.

FETÖ bir derin devlettir. Güçle birlikte hareket ederek derin devlet olan Ergenekon’u temizleyerek kendisi derin devlet olmuş, bu sayede askeri vesayet sona ermiştir. FETÖ derin devlet olduktan sonra daha önce derin devletten temizlenen Ergenekon ile birlikte FETÖ derin devletten temizlenmektedir.

15 Temmuz darbesi bir İngiliz yapımıdır. Bu darbe teşebbüs ile 80 ihtilali ile ABD’den rövanş alınmıştır. Biliyorsunuz 60 ihtilali bir İngiliz yapımı bir darbe iken 80 ihtilali ABD yapımı idi. Aslında 15 Temmuz ve diğer darbeler, dış güçlerin darbeyle veya darbe teşebbüsü ile gücünü göstermesinden ibarettir. 17-25 Aralıktan itibaren ortada ve bir arayış içerisinde olan devlet, 15 Temmuz ile birlikte İngiltere tarafına yönünü döndürmüştür.

Gerçek FETÖ ABD’dir. ABD adına vekalet savaşı veren Gülen ve yurtdışına kaçan ihanet şebekesi bu yapının piyonlarıdır. Bu ülkenin ekmeğini yiyip bu ülkeye ihanet edenlerdir.

FETÖ konusunda ülkesine kaçan FETÖ’cüleri koruyup kollayan Batı’dır.

Başka gerçek FETÖ aranacaksa -ki ben bunları gerçek FETÖ kabul etmiyorum. Bunları ABD’nin oyununa gelen kimseler görüyorum- ABD’nin oyununa alet olan FETÖ ile birlikte hareket edenlerdir. Ne istedilerse verenlerdir. Devletin tüm kurumlarını bu örgüte teslim edenlerdir. Dün FETÖ’yü yere göğe sığdıramayıp bugün küfredenlerdir. Ellerinde imkan ve yetki varken FETÖ’nün gerçek yüzüne zamanında farkına varamayanlardır. Onların yaptıklarına göz yumanlardır.

Tüm bunlar hesap verdikten sonra FETÖ’cü diye sıra ibadet kesimine gelmelidir. Bunlar belki de bunların içinde en masum olanlarıdır. Bu kesim kanmış, kandırılmış ve yapının iç yüzünü bilemeyen kişiler. Tıpkı devlet gibi. Gücümüz de bunlara yetmesin. Altta kalanın canı çıkmasın.

Son sözü de bu yapının ticaret kesimi için söyleyeyim. Bunlar fifty fifty çalışanlarıdır. Kazan kazan politikasını güdenlerdir. Bunların dinî, imanı paradır. Nereden bol para gelirse onlarla iş tutarlar. Ticaretin raconu da budur.

ABD veya başka güçler adına vekalet savaşı verecek yeni örgütlerin çıkmaması için devletin bir yapıya tüm kurumları teslim etmemesi gerekir. Her kurumda bu ülkenin tüm mozaiklerine yer vermelidir ki yeni FETÖ’ler çıkmasın ve analar ağlamasın.

Ülkenin FETÖ ile Sınavı (4)

Devlet FETÖ ile mücadele edecekse, gücü yetiyorsa ABD ve yardımcılarıyla mücadele etmelidir. Gerçek FETÖ ile mücadele de budur.

Bunlara gücümüz yetmiyor. Buna rağmen biz FETÖ ile mücadele edeceğiz. Gücümüzün yettikleriyle uğraşırız, bunun adı da FETÖ ile mücadeledir denirse, kendi kendimizi avutmuş ve kandırmış oluruz.

İlla bu ülke içinde kalmış kişilerden gerçek FETÖ’cü çıkaracaksak, örnekler vererek kimlerin FETÖ’cü olduğuna veya olmadığına dair kararı sizin takdirlerinize bırakıyorum. Karar verirken de insafı elden bırakmayalım.

Mesela, devletin tüm istihbarat bilgileri elinde olması gereken devlete yön verenler, bu yapıyı zamanında keşfedemediği için masum kabul edilebilir mi? Burada istihbaratta da FETÖ elemanları etkindi. Devlet özellikle siyasi irade buradan sağlıklı bilgi alamadığı için göremedi denebilir. Devlet ve devlete yön verenler onca imkana ve yetkiye rağmen bu yapının iç yüzünü göremiyorsa köylü Ahmet ağanın oğlu bu yapının iç yüzünü nasıl görsün? Burada duralım. Bu yapıyı göremeyen devlet yetkililerine FETÖ’cü denemezse köylü Ahmet ağanın oğlu da FETÖ’cü olamaz. Şayet buradan bir FETÖ’cü çıkaracaksak devlete yön verenler FETÖ’cü olur.

Yardım kuruluşu, eğitim sevdalısı görünen bir yapı, devletten izin alıp yardım topluyorsa, okul açmışsa, vatandaş da buralara yardım edince, çocuğunu bunların okulunda okutunca hangisi FETÖ’cü olur?

Bu yapı Bank Asya’yı kurmuş, açılışta devlet erkanı bulunmuş ise burası resmen kapatılmadığı süre içinde buraya para yatıran niçin FETÖ’cü olur da açılışa izin verenler FETÖ’cü olmaz?

Bu yapı sendika kurmuş, bu sendikaya üye olanların aidatı 15 Temmuzda dahi bu sendikaya devlet tarafından üye aidatı aktarılmış ise bu sendikaya üye olanlar niçin FETÖ’cü olur da bu sendikaya para aktaranlar FETÖ’cü olmaz?

Bu yapı ile ticaret yapanlar veya bu yapı ile şu ya da bu şekilde irtibatı olanlar FETÖ’cü oluyor da bu yapıya mensup kişileri devletin en üst mertebesine getirenler, bu yapı ile birlikte hareket edenler, bu yapının baş aktörünü ziyaret için Pensilvanya’ya gidenler, bu yapı ile birlikte olup Ergenekon’u derin devletten temizleyenler, askeri vesayeti bu yapı ile kıranlar, bu yapı ne istediyse verenler niçin FETÖ’cü olmuyor?

Diyelim ki okul, askeriye, mülkiye, üniversite vb. yerlerde bu yapı ile şu ya da bu şekilde bağı olanlar FETÖ’cü oluyor, bu yapıyı tanıyamadıkları için pişman olanlar, hapis, ihraç, dışlanma gibi durumlara maruz kalırken her istediklerini verdim. Allah beni affetsin diyenlerin herhangi bir bedel ödememesi ne derece hakkaniyete uygun? Devlete yön verenler kandırılırken devlette olmayan siviller kandırılamaz mı?

Alt kesim ve köylü Ahmet ağanın çocukları bylock iletişim aracı vasıtasıyla örgüt üyesi olurken devletin kademesinde bu örgüte mensup kişiler hangi araçla aralarında iletişim sağlıyordu? Bu yapı sadece alt kesimden mi ibaret? Niçin üst mertebeden kimse yok?

Bir FETÖ borsasından ve dönen yüksek meblağlardan bahsediliyor. Parayı bastıran kurtuluyor deniyor. Eğer böyle ise parası ve arkası olmayanın suçu ne? Eğer bir kişi suçlu ise para bastırarak bu suçtan kurtulması ne derece adalete uygun? (Devam edecek)