8 Şubat 2022 Salı

MEB İlk Atama *

MEB, eylül ayında ilk atama yoluyla aldığı 20 bin öğretmenin ardından şubat ayında da çeşitli branşlardan 15 bin öğretmenin atamasını yaptı. Öncelikle atanan öğretmenlere ve öğretmenlerin atandığı okullara hayırlı olsun.

İlk atamalarda dikkatimi çeken, birkaç seferdir MEB, 2021-2022 öğretim yılı hariç, şubat ayında yani eğitim ve öğretimin yarısında öğretmen alımı yapar oldu. Bu alımlar niye eğitim ve öğretimin başladığı eylül ayında değil de şubat ayında yapılıyor? Acaba öğretimin başında öğretmen ihtiyacı yoktu da bu ihtiyaç şubat ayında mı ortaya çıktı? Eğer şubat ayında ihtiyaç ortaya çıktı ise MEB’in bu şubat ataması doğru ve yerinde. Şayet bu ihtiyaç eylül ayından beri vardı da MEB, 4-5 ay sonrasında bu atamaları yapıyorsa, burada oturup bir düşünmek lazım.

35 bin öğretmen ihtiyacı olmasına rağmen MEB'in, 20 binini eğitim ve öğretimin başında, geri kalan 15 binini ise dönemin ortasında atamasında, öyle zannediyorum, Hazine ve Maliye Bakanlığının 35 bin kadroyu aynı anda vermemesinden kaynaklanıyor olsa gerek. Çünkü bütçe imkanları elvermemiş olabilir. Bu anlaşılabilir ama 4-5 ayda ne değişiyor? Pekala, iyi bir planlama ile zamanında bütçe ayrılarak bu öğretim yılında ihtiyaç duyulan 35 bin öğretmenin ataması aynı anda, eğitim ve öğretimin başında yapılabilirdi.

Burada, öğretmen ihtiyacının bir kısmının şubat ayına sarkmasının ne zararı var diye düşünebilirsiniz. Bence şubat atamaları başlı başına bir sorundur ve eğitim ve öğretimin mantığına terstir. Çünkü eğitim ve öğretim demek; hedef, amaç, plan, program ve uygulama demektir. Daha işin başında öğretmen, derslik, donatım, ders malzemelerinin hazır olması gerekir.

15 bin öğretmen zamanında yani eğitim ve öğretimin başında atanmadığına göre bazı okullar eğitim ve öğretime öğretmensiz başlamış demektir. Öğretmen ise bir inşaatta kullanılan harç gibidir. Harç yoksa inşaat paydos olur. Okullar inşaat gibi paydos olmamıştır ama bu ihtiyaç çoğu okullarda ücretli öğretmen görevlendirilmek suretiyle giderilmiştir. Ücretli öğretmenlere verilen ücret ise girdikleri her bir dersten aldıkları ders saati ücretinden ibarettir. Yani bugünün şartlarında asgari ücretin altında bir rakama çalışıyor bu ücretliler. Hem ücretleri yetersiz hem geçici çalışıyorlar. Üstelik haydi deyince taşrada branşında ücretli öğretmen bulmak da zor. Çoğu zaman branş dışı kişilere görev verilmek suretiyle eğitim ve öğretim devam ettirilmeye çalışılıyor. Öğretmen atandı mı işlerine son veriliyor. Ek ders ücreti karşılığında ve geçici olarak çalışan bu ücretli öğretmenlerin -istisnalar hariç- girdikleri derslerde ne kadar ehil ve verimli oldukları tartışılır. Bunu ancak sahada olanlar bilir.

Ehil olmasından geçtim, ücretli öğretmenlere nöbet ve sınıf öğretmenliği görevi de verilemiyor. Düşünün ki bir okulda az sayıda öğretmenle eğitim ve öğretim yapmaya çalışan bir okulda birden fazla ücretli görevlendirilmişse bu okul müdürü nöbeti kime tutturacak, sınıf-rehberlik görevini kime verecek?

Burada olan kime oluyor? Üzerinde titrediğimiz öğrencilerimize oluyor. Sonra da bu çocuk niye başarılı değil diye çocuklarımıza kızıyoruz. Çocuklarımıza kızmaya hiç hakkımız yok. Çünkü bu çocuklar çoğu yerlerdeki çocuklar gibi eşit şartlarda yarışmıyorlar.

*25/02/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

7 Şubat 2022 Pazartesi

Hatasız Dost Arayan Dostsuz Kalır *

—Bir zamanlar yanında çokça arkadaşın vardı. Arkadaşlıktan da öte bir kardeşlik hukuku idi sizdeki. Herkes gıpta eder, rakiplerin ise şaşırırdı bu dostluğunuza. Arkadaşlarının çoğu da şu ya da bu şekilde tanınmış kişilerdi. Şimdi kahir ekseriyeti yanından uzaklaştı. Mesela falan niye uzaklaştı sizden? 

—O mu? Boş ver. Yaramaz o. 

— Ya şu? 

—Hain o. 

—Ya bu? 

—O, nankör. 

—Şuna ne dersin? 

—O makam düşkünü. 

—Bu? 

—Beklentileri gerçekleşmedi de ondan. 

—Ya falan? 

—Rakiplerimi tercih etti. 

—Buna ne dersin?

—Ona ben yol verdim. 

—Şu? 

—Sözümü dinlemedi. 

—Bu? 

—Dediğimi yapmadı. 

—Eğer böyle ise arkadaşlarının çoğu kötü kişilermiş. 

—Aynen öyle. 

—Arkadaş seçiminde tercihlerin isabetli değilmiş o zaman. İnsan sarrafı değilsin sanki. 

—Ne münasebet. 

—Baksana, ya kötü diye sen yol vermişsin ya da senden uzaklaşıp gitmişler. 

—Nankörler de ondan. 

—Peki, bunda hiç senin suçun yok mu? 

—Niye olsun ki... Benim yaptığım iyiliği onlara kimse yapmaz. İyilik yaramıyormuş demek ki. 

—Ha ne bileyim. Tüm suçu bir tarafa atmak insafsızlık olur. Çünkü bir yerde anlaşmazlık varsa yüzde yüz bir taraf suçlu olmaz. Suçun oranları farklıdır, o kadar. 

—Yani siz bana da suç yüklemek istiyorsunuz. Bunu asla kabul etmem. 

—İster kabul edin, ister etmeyin. Görünen bu. Bu kadar arkadaşınızdan birkaç kişi sizden uzaklaşsa, dersin ki bunlarda bir sorun var. Ama çoğu sizden uzaklaşmışsa, burada acaba bende de bir sorun var mı diye sorgulaman gerekir kendini. 

—Bunu asla yapmam.

—Sen bilirsin ama şunu bil ki hatasız dost arayan dostsuz kalır.

*21/03/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

6 Şubat 2022 Pazar

Yetki Devri

—Nere giden habersiz. 

—Hiç, şöyle dolaşıp geleceğim. 

—Dolaşma zamanı değil. Şu yazdıklarım alınacak. Alışverişi de yap gel. İnsan çıkarken alınacak bir şey var mı der. Giderekten değişip gidiyorsun. 

—Dün yaptım ya alışverişi. Hem o dediğin sormalar eskidendi. 

—Dün sadece çay aldın. Çay, bir şeyler yendikten sonra içilir. Tek başına karın doyurmaz. 

—Bu yazdıkların acil mi? 

—Hem de çok acil. Akşama yemek istiyorsan hemen al gel. 

—Bu yazdıklarını alırsam, biterim. Bütçemiz sarsılır. Biraz azaltamaz mısın? 

—Yağın, tuzun, mercimeğin, pirincin hangisini çıkarayım? Hem ne oldu sana böyle? Ne zaman alışveriş desem, suratın asılıyor. 

—Hanım, benden duymuş olma da durum bildiğin gibi değil. Ne kadar kaçarsam kâr diyorum şimdi. 

—Ne varmış durumda? Aile reisi sensin. Gelecek ki ben de pişireceğim. Madem öyle, ver alışverişi ben yapayım bundan sonra. 

—Canıma minnet. Al şu kredi kartını. Şu da dünden aldığım dört paket çaydan kalan 20 kuruş. Bu ise benim maaş kartım. 

—Tamam. 

—Bundan sonra ben alışverişe karışmayacağım. Eve ne ihtiyaç bundan sonra senin işin. Evin tüm geliri ve gideri sende. Faturaları ödemeye gitmene gerek yok. Hepsi otomatik ödemede. Yalnız gelir ve gider dengesini bozup da aile huzurumuzu bozma. Her ay gelir ve gider dengesini dengele. Senden bir şey istemem. Sen de benden bir şey isteme. Şu lazım, bu ihtiyaç diyerek, nasılsa karta çektireceğim deyip kartı doldurma. Bil ki son ödeme tarihinde hepsinin ödenmesi lazım. Öyle asgarisini ödemek yok. Benim gibi yapacaksın. Gelir, gideri karşılayacak. Asla öbür aya sarkmış borç hele Türkiye bütçesi gibi bir bütçe istemiyorum. Ayağını yorganına göre uzatacaksın. Alışverişe giderken de bir isteğin var mı diye sormanı isterim. Bir ay sonra da al, ben bu işi yapamayacağım mazereti istemiyorum. Şimdi ve bundan sonraki alışverişlerinde sana başarılar diliyorum.

—...

—Oh be dünya varmış. Bu devir benim çok hoşuma gitti. Zira üzerimden büyük bir yük kalktı. Bundan sonra Karadeniz'de gemin batmış gibi düşün dur. Şimdiden Allah yar ve yardımcın olsun. Bu da benim son sözüm.