28 Ocak 2022 Cuma

Mehmet Ali ACAR

Halen Mut Sebze ve Meyve Komisyoncuları Derneği Başkanlığı ve galericilik yapan Mehmet Ali ACAR, esnaflığının yanı sıra siyasette de bölgesinde tanınan bir şahsiyetti. Bir zaman MHP Mersin il başkan yardımcılığı ve milletvekili adayı da olmuştu. 27/01/2022 gecesi, daha altmışına merdiven dayamadan hayata veda etti. Ömrü mücadele ile geçen Mehmet Ali ACAR’ı erkenden kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Sevenlerinin, ailesinin ve ülkücü camianın başı sağ olsun.

Yakinen tanıdığım biri hakkında kalem oynatmak zor olsa gerek. Yazmak istiyorum, elim geri çekiliyor ama ne edersiniz ki dünyanın düzeni bu.

Kendisi ile tanışıklığım 1980-1981 öğretim yılına dayanır. Orta ikinci sınıfta iken parasız yatılılık ve bursluluk sınavına girerek aramıza katılmıştı. Acısıyla, tatlısıyla bir beş yılı aynı sınıfta okuyarak geçirmiş, lise son sınıfa geçtiğimizde ise aramızdan ayrılarak son seneyi memleketinde bitirmişti.

Ayrılsak da kopmamıştık birbirimizden. Konya’daki bazı sınıf arkadaşlarımızın gayret ve özverisiyle, temmuz aylarında, piknik yapmak suretiyle 1985-1986, 7/C sınıfı olarak bir araya geldik. Bizim bu pikniğimiz covit-19 salgınına kadar devam etti.

Kendisi Mersin Mut’ta ikamet etmesine rağmen yıllardır devam ettirdiğimiz geleneksel pikniğimize aşağı yukarı hep katıldı. Gelirken de o mevsimde Mut’ta ne çıkmışsa bagajına atar getirirdi, yedirmekten hiç kaçınmazdı. Katılamayacağı zaman da telefonla arayarak mazeretini beyan ederdi.

Hangi yıldı bilmiyorum. Bir defasında yine bir pikniğimizde “Seneye de pikniğimizi Mut’ta yapalım, sizleri misafir edeyim” dedi. Konya’dan bir otobüse binerek topluca Mut’a pikniğe gitmiştik. İlgi, alaka, izzet ve ikramını bizden esirgememişti.

Aramızdan ayrılan ACAR, dört yıl önce de eşini kaybetmişti. Bundan sonra da aramızda hatıralarıyla yaşayacak.

Geriye dönüp bakıyorum. Hatıraları bir bir sıralandı gözümün önünde. Orta üçüncü veya lise birinci sınıfta iken giydiği takım elbisesi benim, benim giydiğim takım elbise de onun hoşuna gitmişti. Şakasından değişelim derken iş sonradan ciddiye bindi. Ben giydiğim elbiseyi ona, o da giydiği elbiseyi bana vererek değişmiştik. Sırtımızda eskiyinceye kadar da giydik değiştiğimiz elbiseleri.

Lise üçüncü sınıfta iken sınıfımızın başkanı idi. Bayrağı bana devretti. Devrederken de o zamanlar her öğretmenin sınıfa girer girmez, sınıf başkanlarına “Başkan, bana bir sınıf listesi hazırla” derdi. O zamanlarda e-okul, matbu sınıf listesi ve fotokopi yoktu. Herkes dersine bakarken sınıf başkanları, tek tek her öğretmen için sınıf listesi hazırlardı. Bayrağı bana devrederken özene bezene yazdığı son sınıf listesini de bana vermişti. Yazısı da çok güzeldi. O listeyi hiçbir öğretmene vermedim. Bende hatıra olarak kalmıştı. Bir pikniğimizde bu listeyi yanımda götürerek sınıf yoklaması yapmış, Acar, bu listeye bak bakalım, yazı kimin bilebilecek misin dedim. Görünce doluksudu. Bu yazı benim dedi. Listeyi hatıra olarak saklamak için istemiş, ben de kendisine vermiştim. Dün akşam vefat haberini alır almaz, sosyal medyayı tarayarak daha önce paylaştığım o listeye ulaştım.

İlerleyen yıllarda, Adana’dan dönüşte Mut’ta kendisini ziyaret etmiştim. Yemek yedirmeden salmamıştı bizi ailecek. Eşinin tedavisi için Meram Tıp Fakültesinde refakatçi olarak kaldığı zaman ziyaretine gitmiştim. Daha sonra anjiyo ve ardından açık kalp ameliyatı olduğu zaman da ziyaretçi kabul edilmemesine rağmen odasını bana açmıştı. Kalpten ameliyat olduktan sonra zaman zaman rutin kontroller yaptırırdı. Kalbi teklemeye başlayınca tekrar kontrol amacıyla Meram Tıp Fakültesine yattığını öğrenince aradım telefonla. Sesi iyi geliyordu. En son 24 Ocak günü beni aramıştı. Sesi derinden geliyordu. Dün akşam sesini duyayım diye aramıştım ki telefonuna ulaşılmıyordu.  7/C sınıf grubuna yazarak görüşen var mı diye bilgi almak istedim. Görüşenler önceki günlere aitti. Acı haberi, sosyal medyada gören bir arkadaş geç vakit paylaştı. Maalesef sınıfımızın güreşçi ferdini kaybetmiş olduk. Allah gani gani rahmet eylesin.

27 Ocak 2022 Perşembe

Gayri Kabili Kıyas *

Bugünlerde ülkede herkes ekonomist oldu. Anlayan da konuşuyor, anlamayan da. Bizi bu duruma sevk eden saik de etkisini derinden hissettiğimiz hayat pahalılığı ve yıllık çıkan yüksek enflasyon. Çektiğimiz bu hayat pahalılığı ve ürünlere gelen yüzde yüzü geçen zamlar, bu ülkenin başına ilk defa mı geliyor? Hükümetler böyle bir hayatı tasvip eder mi? Hayır. Bu ülke askeri darbeler gibi 8-10 senede bir ekonomik krizi çok gördü. Hükümetlerin birinci önceliği hep enflasyonla mücadele ile geçti. Halkımız belli rahatlama dönemleri hariç ömrünü kemer sıkma ile geçirdi. Tencere ve tavanın götüremediği hükümet yoktur sözüne bizim halkımız ve siyasetimiz yabancı değildir. Gerçekten de birçok hükümet ekonomik krizler dolayısıyla iktidarı kaybetti. Haliyle hayat pahalılığını ve yüksek enflasyonu hiçbir hükümet istemese de bu yıllarda adı konmamış bir ekonomik kriz ve hayat pahalılığı ile karşı karşıyayız. Hükümet tarafından alınacak tedbirlerle bir an evvel bu ekonomik dar boğazdan kurtulmayı temenni etmekten başka vatandaş olarak elimizden bir şey gelmiyor.

Ekonomi ile ilgili bu olağanüstü durumu yaşarken bazılarının bugünlerde başvurduğu yöntemlerden biri, mevcut durumu savunmak adına bol bol kıyas yapmakla geçiyor. Hâlbuki mevcut durumun savunulacak, bunun için gerekçe ve bahanelerin ardına sığınılacak ve başka ülkelerle kıyas yapılacak bir durum söz konusu değildir. Hele başka ülkelerle bu ülkeyi kıyaslamak insanımızın sinir katsayısını yükseltmekten öte bir işlevi yoktur. Şayet iki şey kıyas yapılacaksa, bunun kıyas tekniğine uygun olması yani kıyaslanabilir olmasına dikkat etmek lazım. İzninizle bu kıyaslardan bazılarına örnek vermek istiyorum:

-Efendim, ülkede salgın var. (Hâlbuki salgın sadece bizde değil, tüm dünyada var.)

-Salgın dolayısıyla hükümet mağdur olan esnafa yardım etti. Sıkıntı bundan. (Tüm ülkeler esnaf ve işletmelerine yardım etti. )

-Enflasyon sadece bizde değil, tüm dünyada var. ABD ve Avrupa son yılların en büyük enflasyonunu yaşıyor. (Avrupa’da yıllık enflasyon yüzde 5, ABD’de yüzde 7, bizde ise yüzde 36 çıktı. Bizdeki enflasyona göre AB ve ABD’deki enflasyon, enflasyon bile sayılmaz.)

-Hayat pahalılığı Avrupa’da çok yüksek. Birçok ürünlere katlamalı zam geldi. Üstelik onlar tedarik sıkıntısı da çekiyor. Dışa bağımlı olmamıza rağmen bizim ülkemizde doğal gaz, elektrik ve akaryakıt daha ucuz. Almanya’da benzin şu kadar EURO’dur. Bunu bizim paraya vurursan, bizdeki ucuzluğu görürsün. (Dünyada pahalılığı eyvallah. Buna hiç sözümüz olmaz. Ama AB'ye göre bizde daha ucuz kıyası, kıyas değil, kabili kıyas hiç olmaz, olsa olsa gayri kabili kıyas olur. Çünkü kıyaslanan TL ile EURO. Bir defa kıyas iki aynı cins üzerinden yapılır. 1 TL'nin karşılığı 1 EURO ise bu kıyas kabili kıyastır. O zaman Avrupa'daki bir ürünün fiyatını Türkiye'deki ile kıyaslarsın. Böyle yani TL=EURO olmadığını hepimiz biliyoruz. Bir defa bir paraya göre bir başka ülkenin parası; bir ürün, bir mal hükmündedir. Şunu da hepimiz biliyoruz ki bugün 1 EURO almak için yuvarlama 15 (eski parayla 15 milyon) lirayı saymak zorundayız. Bu demektir ki paramız EURO karşısında 15 kat daha değersizdir. Pul olmuş bu paramızı EURO ile yine de kıyaslamak istersek, bu ülke insanının geliri de AB'deki bir bordro mahkumunun geliri ile aynı olmalıdır. Şunu demek istiyorum. Avrupa'daki bir ücretli 1000 EURO alıyorsa, buradaki bir çalışan da bu paranın TL cinsinden karşılığını almalı ki karşılaştırılan ürünlerin bir anlamı olsun. Yeri geldiği zaman bizim paramız TL diyeceksin ama karşılaştırırken 15 katı bir değere sahip parayı unutup bizdeki ürünün fiyatıyla onların fiyatını karşılaştıracaksın. Böyle yapmak tek kelime ile ayıptır. Milletin aklıyla alay etmektir. Evet, tüm dünya hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadele ediyor. Ama şunu unutmayalım ki hayat pahalılığı ve enflasyonda bizim ülkemiz, diğer ülkelere göre depremin merkez üssü mesabesindedir. Biliyorsunuz, depremde en büyük tahribat ve yıkım depremin merkez üslerinde olur. Merkez üssünden uzaklaştıkça depremin yıkıcı etkisi daha az olur. Ekonomik durumumuzu, enflasyon üzerinden depremle karşılaştırırsak, bizim ülkemiz depremde yüzde 36 şiddetinde etkilenirken ABD yüzde 7, AB ülkeleri ise yüzde 5 şiddetinde etkilenmiş olur. 

O zaman kıyas kendi cinsinden yapılmalı ki bir anlamı olsun. Değilse sadece kendimizi kandırmış oluruz. Bir şeyleri korumak adına böyle ucube kıyaslara başvurulacağına, “Bu ülke bugünkü enflasyonlu hayatı bundan 19 yıl önce gördü. Sıkı bir mali disiplin uygulamak suretiyle enflasyon tek haneye indirildi. Üstelik paradan altı sıfır atıldı. Paramızın değeri ve alım gücü arttı. Şu anda salgının tetiklemesiyle birlikte uygulanan ekonomik modeller ve cari açığımız gibi sebeplerle enflasyon yüksek ama bu ülke bunu tekrar tek haneye indirme iradesine sahiptir. Bunu bu hükümet daha önce yaptı. Şimdi de yapacak iradeye sahip” dense inanın daha inandırıcı olur.

Yazımı sonlandırırken yazımın içeriğinde kıyas, kabili kıyas ve gayri kabili kıyas terimlerine yer verdim. Bunların da ne demek olduğunu TDK’den yazarak yazımı nihayete erdirmek istiyorum:

Kıyas: 1-denk sayma, bir tutma, 2-karşılaştırma, oranlama.

Kabili kıyas: Kıyaslanabilir, karşılaştırılabilir.

Gayri kabili kıyas: Karşılaştırılamaz, ölçülemez, bambaşka.

*31/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Evladımın Yırtması *

—Baba, yırttık.

—Neyi yırttık evlat.

—Aile şirketini ekonomik darboğazdan kurtaracağım.

—Nasıl yapacaksın bunu? 

—Öyle bir yol izleyeceğim ki işletmemize müthiş müşteri akacak. Sürümden kazanacağız. İşlem hacmimiz artacak. Paraya para demeyeceğiz. 

—Söyle artık, nasıl yapacaksan bunu. Amerika'yı yeniden mi keşfedeceksin yoksa?

—Şu bizim ürettiğimiz ürün var ya. İşte onu 14 liradan müşterilerimize vereceğim.

—Maliyetin altında değil mi bu?

—Aynen öyle.

—Zararına satış yapacaksın yani.

—Evet.

—Bizi iflasa götüreceksin demek bu.

—Tam öyle denmez. Piyasayı canlandıracağım.

—Sen şu dilinin altındaki baklayı çıkar hele.

—Şöyle: Şimdi biz ürünümüzü 14 TL'den vereceğiz. Verdiğimiz bu ürünü 26 liradan geri alacağız.

—Nedin lan sen? Sarhoş musun yoksa diyeceğim ama bilirim, içki içmezsin. Sen kendinde misin oğlum yoksa biri kafana mı vurdu? Sana işletmeyi bıraktım, sana kredi açtım diye beni pişman etme. 

—Kızma baba. 

—Kızdığım yok. Yalnız macera peşindesin. Maceradan maceraya koşuyorsun. Yetmedi mi üzerimize karlar yağdırdığın. Hele bu yeni macera tam bir felaket. Bitip tükenmemiz demektir bu. Bitmekle de kalmayız, ödeyemeyeceğimiz borç batağının içine saplanmaktır bu. 

 —Yav baba! 

—Yav deme bana. Kendinde misin sen? Aynı ürünü 14 liraya vereceksin. Ardından aynı ürünü 26 liraya alacaksın. Nereden baksan -12 içeridesin. Senin kârın nerede burada? Külliyen zarar değil mi bu? 

—Öyle görünüyor ama buradaki ayrıntıyı kaçırmamak lazım. Ben 14'e verirken peşin veriyorum. 26'dan alırken veresiye alıyorum. 

—Sonuç, kar yok ve -12 içteyiz. Bana ve aileme kötülüğün ne oğlum? Güvenmekten başka ne yaptık sana? 

—Daha bitmedi baba. 

—Anlat bakalım şu herzeni. Dinliyorum. 

—Bizden 14'e malı peşin alandan biz, 26'ya geri veresiye aldık. Bizden ürünü 14'e alan müşteri, kendi müşterilerine 20-21 vadeyle verecek. Sonra buradan kazandığını 40 lira vade ile satacak. 

—Dur hele. Yanlış anlamadıysam, senden 14'e alan geri sana 26'ya, başkasına 21'e, bir başkasına 40'a verecek öyle mi? 

—Aynen öyle. 

—Bizim kârımız nerede burada evlat? Sen kendi şirketimizi değil, 14’e verdiğin adamı kâra geçirmek için bu ticareti yapıyorsun.

—Piyasayı canlı tutmak için buna mecburdum.

—Sen piyasayı canlı tutarken kendin canlı kalabilecek misin?

—Deneyeceğim baba. Başka çare yok. Olmadı vazgeçeriz. Bu arada bir şey daha yaptım.

—Ne yaptın?

—14’e verdiğim müşteri karşı tarafa yüzde 21 ile veriyordu ya.

—Eee?

—Bunlar bu yüzde 21’den zarar ederlerse üzerini de ben karşılayacağım.

—Şaka yapıyorsun?

—Hiç bile değil. Anlaşmayı yaptım bile.

—Oğlum, senin yırtman bu mu?

—Bu baba.

—Allah’ım, sen benim aklıma mukayyet ol. Bu oğlana da akıl ver.

*05/02/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.