23 Mart 2020 Pazartesi

Sonumuz İtalyanlara Benzemesin! *

Dünyayı kasıp kavuran salgın virüs gecikmeli de olsa ülkemizi de vurdu. Her gün, gece saatlerinde virüse yakalananların sayısını Sağlık Bakanı açıkladıkça salgının her gün arttığını, test yapıldıkça daha da artacağını göstermektedir.

Dünyada ve Türkiye'de ölenlerin kimliğine bakıldığı zaman virüs, öncelikli olarak yaşlıları ve ilaca bağlı yaşayan kronik hastaları vuruyor. Başta çocuk ve gençler olmak üzere bağışıklık sistemi güçlü olanlar bu virüsü kapsalar bile hastalığı ayakta iken atlatıp iyileşebiliyor.

İnsandan insana sirayet eden bu virüsü az hasarla atlatmak ve birbirimize bulaştırmamak için devlet ve işin uzmanları "Evde kal" seferberliği başlattı ve çoğunluk evlerine kapandı. Sayıları az olsa da söz dinlemeyenlerimiz var. Çarşı-pazar, park demeyip dolaşmaya, sere serpe oturmaya devam ediyorlar. Söz dinlemeyenlerin başını da yaşlılarımız çekiyor. Niye evde değilsiniz dendiğinde "sıkıldım çıktım", “hanımla kavga ettim”, “alışveriş için çıktım”, “şurada oturuyorum, kimseye temas etmiyorum” sözlerini izliyoruz ekranlarda. Bazı belediyeler uyarılara rağmen banklarda oturanlardan kurtulmak ve onları evlerine göndermek için bankları kaldırıyor. Kim sıkılmaz ki günlerdir evde kapanıp kalmaktan…kim zevk alır günlerce evde oturmaktan… İşin garibi, yaşlarıyla orantılı olarak bağışıklık sistemleri zayıf olduğu için virüsten en fazla etkilenen yaş grubu olmalarına rağmen yaşlılarımız söz dinlemiyor.

Diyelim ki yaşlılarımız evlerinde yalnızlara oynuyorlar, yalnızlık ölmekten beterdir. Ha öyle ölmüşler ha böyle deyip dışarı kendilerini atıyorlar. Gençlere ne demeli? Kimi, oltasıyla balık tutuyor, kimi pikniğe gidip mangal yakıyor, kimi eski günlerde olduğu gibi otogarlarda asker uğurlama merasimleri yapıyor, kimi parklarda sosyal mesafeye dikkat etmeden sere serpe oturuyor, kimi yurtdışından gelmiş olmasına, evde 14 gün boyunca çıkmayacağına ve kimseyle görüşmeyeceğine dair imza vermesine rağmen süresini doldurmadan dışarıya çıkıyor… Polis ve zabıta onca işinin arasında bir de bu tiplerle uğraşıyor.

Söz dinlemeyip dışarıya çıkmaya devam edenlerde mantık “Bize bir şey olmaz” sendromudur. Doğrudur. Kötüye bir şey olmaz. Bunların zararı tüm millete olacak. Cahil cesareti ve aymazlıktır bu yaptıkları. Bunlara bir şey olmasa da evlerine gittikleri zaman kaptıkları virüsü ailelerine bulaştırabilirler. Göz ardı ettikleri nokta bu. Bunlar sanıyorlar ki kendileri çok sağlıklı ve virüs taşımıyorlar. Ne biliyorlar? Belki virüsü kaptılar, daha etkisini hissetmiyorlar veya bağışıklık sistemleri güçlü olduğu için hastalığı hissetmeden ayakta geçiriyorlar.

Gencinde, yaşlısında bir söz dinlemezlik... Ne ara böyle söz dinlemez, inatçı bir toplum olduk, anlamadım gitti. Bu aymaz durumumuz İtalyanları andırıyor. Sokaklarda gezen gençler, kaptıkları virüsleri eve gelince büyüklerine bulaştırıyorlar. İtalyanlar, söz dinlememelerinin ceremesini büyük bedeller ödeyerek çekiyorlar. Her gün rekor seviyede ölümler oluyor İtalya’da. Şimdiden ölü sayısı Çin’i geçti. Buna rağmen İtalyanlar eve girmemekte direniyor. İnşallah sonumuz İtalyanlar gibi olmaz.

*27/03/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



22 Mart 2020 Pazar

Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlenir?

—Üstat! Uzmanlar virüs salgınından korunmak için bağışıklık sistemini güçlendirin, diyor. Nasıl güçlenir bu bağışıklık sistemi?

—Uzmanlar ne yapacağını da söylemiştir.

—Söylediler de o kadar çok şey söylediler ki hiçbiri aklımda kalmadı.

—Vücudunu güçlendireceksin kısaca.

—Yani?

—Yemene, içmene dikkat edeceksin.

—Herkes gibi yiyip içiyorum. Can boğazdan gelir deyip yiyor ve içiyorum. Daha ne yapayım.

—Öyle değil.

—Nasıl?

—Hangi birini sayayım şimdi ben sana? Saysam da yine aklında kalmayacak.

—Ne yapacağım bu durumda?

—Kısaca bugüne kadar yiyip içtiklerini terk edeceksin.

—Eee, ne yiyeceğim ya...

—Bugüne kadar yemediklerini yiyecek, içmediklerini içeceksin.

—Ama benim midem onları götürmez ki...

—Miden götürecek. Yoksa o yemediklerin seni götürecek. Başka türlü bağışıklık sistemin güçlenmez.

Sağlık Çalışanlarına Alkışlı Destek *

Türkiye, birkaç gündür koronavirüs salgını ile mücadele eden sağlık çalışanlarına moral desteği vermek amacıyla akşam 21.00’de alkışlı destek eylemi başlattı. Eylem kısa zamanda tüm Türkiye’ye yayıldı. Başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının görevlerini yaparken bu morale ve alkışlanmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaçları var. Çünkü herkesin salgın dolayısıyla birbirinden kaçtığı olağanüstü bir durumdan geçiyoruz. Biz virüs kaparız diye birbirimizle temastan kaçıp sosyal mesafeyi korurken önlerine gelen hastaya teşhis koymak ve tedavi etmek amacıyla sağlık çalışanları, hasta ile yakın temas ediyorlar. Bu da kendi canlarını ve ailelerini riske atmak demektir.

Sağlık çalışanlarına verilen bu moral alkışını destekliyorum. Ama isterdim ki bu destek salgınla yüz yüze geldiğimiz ve ölümü soluduğumuz zaman dilimiyle sınırlı olmamalıydı. Her daim olmalıydı. Yazımdan, sağlık çalışanlarına her akşam saat 9.00’da alkış yapalım anlaşılmasın. Sair zamanlarda da sağlık çalışanlarının görevlerini iç huzuru içinde yapmalarına imkân vermeliydik diyorum. Maalesef başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarına, görevleri esnasında uyguladığımız şiddet yönünden sicilimiz iyi değil, hayli kabarıktır. Uğradıkları şiddetten dolayı hekimler çok eylem yaptı geçmişte. Sağır sultan duydu bunu. Hastane koridorlarına gittiğimiz zaman hastanelerin görünür yerlerinde “Şiddete hayır” afişlerini hepimiz görürüz. Bu salgını atlatırsak hekimlere uyguladığımız şiddet, kaldığı yerden devam eder. Çünkü bundan önce “Efendim! İlgilenmedi, al dayak. Yanlış teşhis koydu, vur. İyi davranmadı, al gününü.” dedik durmadan. Sözlü tacizi, tehdidi ve en ufak bir şeyde şikâyeti saymıyorum bile.

Temennim odur ki bugün, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz sağlık çalışanlarına, bundan önce uyguladığımız şiddetlere bir son veririz. Başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm meslek gruplarına umarım gereken önemi veririz. Kamu çalışanlarına emir erimiz muamelesi yapmaktan vazgeçeriz.

Canlarını tehlikeye atarcasına her türlü riski göze alarak virüse yakalanan kişileri, tespit/teşhis ve tedavi etmek için gecesini gündüzüne katan sağlık çalışanlarının bugünkü durumunu görünce bugün kaçımız sağlıkçı olmak ister? Evet, hekimlerin aldığı ücret sair meslek gruplarına göre daha dolgun. Çoğumuzun gönlünde hekim olmak yatar, oğlumuz-kızımız hekim olsun ister. Bu yüzden her yıl üniversite yerleştirmelerinde bu ülkenin başarılı çocuklarının çoğu tıp fakültelerini tercih eder. Ama bugün kaçımız tıp fakültesini tercih etmek ve hekimlerin aldıkları bu para için bu mesleği ifa etmek ister? Öyle zannediyorum, şimdi yapılacak bir araştırmada tıp fakültesini tercih etmek isteyenlerde büyük düşüş olur. 2020 YKS’si yapılırsa bu yılki tıp tercihlerindeki azalmayı daha iyi görürüz. Çünkü şu anda hekim ve sağlık çalışanı olmak ve bu görevi yapmak büyük fedakarlık ister. Her babayiğidin de harcı değildir bu.

Ezcümle, sağlık çalışanlarına verdiğimiz moral alkışı mevsimlik olmasın. Bugün ve her daim onların vazifelerini daha iyi koşullarda yapmalarına biz vatandaş olarak destek olalım, destek olmasak da köstek olmayalım. Bugünleri unutup gitmeyelim. Herhangi bir mağduriyetimizde hakkımızı medenice arayalım, kaba kuvvete asla başvurmayalım. Başta sağlık çalışanları olmak üzere bu salgından Allah hepimizi korusun. İnşallah en az hasarla atlatırız. Allah yar ve yardımcımız olsun.

*23/03/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.