31 Aralık 2019 Salı

Olmadı Kar!

Kış geldi geleli, ha bugün ha yarın yağar diye bekledik seni kar. 
Çiftçi bekledi, çünkü mahsulü ekti. İstedi ki doğal yoldan bağı, bahçesi, tarlası sulansın. Zira kuraklıktan toprak yarıldı neredeyse.
Esnaf bekledi, özellikle kışa dönük çalışan esnaf. Çünkü mont, bot gibi kışlık ürünlerini satacaktı.
Başta belediyeler olmak üzere devlet de bekledi. Çünkü barajlar boşaldı neredeyse. Su kıtlığı kapıda çünkü.
Arabası olanlar bekledi. Ne de olsa kış lastiklerini taktırmışlardı. Boşa gitmemeliydi. 
Okullar bekledi hele bir yağsın. Ne güzel kartopu oynarız dedi öğrenciler. Hele bir de arkasından kar tatili gelirse ne de güzel olurdu. Onların büyümüş şekli olan öğretmenleri de çok bekledi karı. Belli etmeseler de arkasından gelecek tatilini. Hizmetliler, tatil ile birlikte kirlenmeyeceği için sınıf ve koridor temizliği yapmayacaktı. Okul yönetimleri öğrenci ve öğretmensiz okul bekleyecek, birbiri ile çaylarını yudumlarken muhabbetin dibine vuracaklardı.
Hamile ve engelli olanlar da karı beklerken meteorolojinin sayfasına girdi durdu. Onlar da karın yağmasını bekledi.
Büyük çoğunluk civara kaç santim kar yağdı. Bize de yağsa ah bir keşke dedi durdu.

Biz gözümüzü havaya, sayfamızı da meteoroloji sayfasına çevire duralım. Beklenen kar gelmedi bir türlü. Siz az daha bekleyin dedi kar. Ben civarlara bol bol yağarken siz de ayazımdan çekin bir süre dedi. Çektik. Allah daha fazla çektirmesin!

Biz, yeni yıla anlaşılan böyle kurak gireceğiz derken yılbaşına ramak kala kar yüzünü gösterdi. Önce yağmur, arkasından sulu sepen şeklinde yağan kar, sonrasında lapa lapa kar bizim ilimize de geldi. Küsmemişti bize belli. 

Zaman zaman kesilen bazen artan kar, tüm kar bekleyenleri sevindirdi. Bir mutluluk bir mutluluk...sormayın. Ama bu sevinç kursağımızda kaldı. Çünkü doğru dürüst yerleri ağartmadı. En azından kaç santim olduğunu ölçmeye, bu konuda yorum yapmaya zaman kalmadı. Ucunu pazartesi gösteren kar, şimdilik dursa da gece bastırır, sabaha her yeri doldurur, dedik. İçimizden yine bir sevinç bir sevinç. Zira bekledik bekledik. Ha bir gün daha bekleriz dedik. Maalesef arkası gelmedi. Haliyle karla beraber gelir diye beklenen kar tatil de gelmedi.

Hasılı tatil yüzü görmeden yılbaşına kavuştu Konyalı. Arkasında beraberinde tatili getirmeyen karı ben ne yapayım. Halbuki ne de güzel olurdu yaşadığımız yılın son gününü, yeni yılın ilk tatil günüyle bağlamak. Olmadı işte. Alacağı olsun karın. 

Neyse kar ve tatil beklentimizi, kazasıyla beraber yeni yılda bekliyoruz kar. Bizi daha fazla bekletme olur mu?

Mezarım Nerede mi Olsun? *

—Yanlış anlamazsan bir şey soracağım.
—Buyur evlat!
—Kimin ne zaman öleceği belli olmaz. Zira ölüm sıra takip etmiyor. Allah geçinden versin ama şayet bizden önce vefat edersen cenazeni nereye defnedelim? 
—Gönlüm, Üçler Mezarlığından yana. Orası olmazsa Musalla Mezarlığı diyeceğim ama buralar dolmaya başladı. Sanırım şu anda daha önce aileden biri vefat edip buralara defnedilmişse defin için izin veriyorlarmış. Bu mezarlarda bizim soyadımızı taşıyan olmadığına göre bana kenar mahalle mezarları görünüyor gibi.
—Anladım. Doğup büyüdüğün ilçene götürmemizi ister misin?
—Yok evlat! Öldükten sonra gömmek için 75 km öteye gitmenize gerek yok. Gerçi ölüm yer ve zaman da seçmez. Nerede yakalarsa hak vuku bulur. Siz en iyisi nerede ölürsem en yakın mezarlığa defnedin. Ama yok yok. İzin alabilirseniz en iyisi beni mezar özelliği olmayan kenar, köşe, havadar bir yere gömün. Mesela meskûn mahal olmayan ücra bir tepenin başı olabilir.
—Niye ki?
—Bir zaman sonra ziyaretime çok kişi gelsin istiyorum.
—Ziyaret? Biz, resmi bir mezarda seni ziyaret ederiz.
—Öyle demeyin evlat! Şimdi böyle dersiniz de bir iki gelir, sonra iş-güç derken unutur gidersiniz. Zaten ben, sizden ziyade mezarıma başkalarının da gelmesini istiyorum. Bu dünyada yaşarken çok uzun soluklu olmasam da öldükten sonra uzun soluklu olmak istiyorum.
—Başkaları niye gelsin ki? Uzun soluklu olmak derken?
—Siz dediğim gibi beni bir tepeye defnedin. Sonrasını merak etmeyin. Gerisini bizim insanımız yerine getirir. Yalnız mezarıma mezar taşı istemiyorum. Sadece gören, burada bir mezar desin yeter.
—Hiçbir şey anlamadım.
—Bir şey anlamaya senin ömrün kifayet eder mi bilmiyorum ama yıllar sonra tepedeki mezarımı gören gelip geçenler, "Acaba bu mezar kimin? Burada ne işi var? Niçin kabristana değil de buraya gömüldü? Buradaki metfun, önemli ve derin biri olmalı. Belki de Allah'ın veli bir kulu. Bir İslam büyüğü" şeklinde konuşur durur. Böyle üç beş kişi konuşsa, bu halim dilden dile dolaşsa, biri veya olur olmaz her işe burnunu sokan bir belediye, bakarsın mezarımın üzerine bir türbe dikiverir. Ondan sonra sen gör, ziyaretçi akınını. Kurbanını kapan gelir bana. Adağını keser yanımda. Bana dua eder. Ne de olsa derin bir hocayım onların nezdinde. Hatta benden bir şey isteyenler bile çıkar. Ünüm, o bölgeyi de aşar; yakın-uzak civardan insanlarımız akın eder. Melekler de amma seveni varmış der, benim için.
—Geç de olsa anladım. Ama mezar taşı yaptırmazsak seni tanıyamazlar ki...
—Bu dünyada ismim vardı, pek faydasını görmedim. Burada ismimi halk koyacak. Onlar ne isim verirlerse ben oyum. Ayrıca ismimi yazdırırsanız halkın ilgisini çekmez.

*04/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

2020'ye Girerken 2019 *

Dikeni fazla olan bir yıl idi 2019. Durmadan bize dikenini batırdı durdu. Gidişi, beni 2020’de de görün! Size daha gününüzü göstereceğim der gibiydi. 2019’un akılda kalanları:

*Yılın altı ayından fazlasını yerel seçimlerle geçirdik. Yaptık, iptal ettik, sonra yeniledik.

*2012 yılında kadını korusun, kadına şiddeti önlesin ve kadın cinayetleri son bulsun niyetiyle çıkarılan 6284 Sayılı Kanun, kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda zirveye çıktı. Kanun bu şekil yürürlükte kalmaya devam ederse 2020 yılında da kendi rekorunu egale edeceğe benziyor.

*2018 yılında ülkemiz sınırları içerisinde, Suud Konsolosluğunda işlenen Kaşıkçı cinayetinin faillerine nihayet Suud yargısı ceza yağdırdı: Beş idam ve diğer üç kişiye de toplamda 24 yıl hapis cezası verdi. Mahkeme, suikast timinin başındaki Suud el Kahtani’yi anasından doğmuş gibi suçsuz buldu. Öyle ya! Adamın suçu yoksa koskoca Suud şeriat mahkemesi ceza verecek değildi ya. Sonra bu adalet anlayışı dünya adalet anlayışıyla uyumlu. Zira gerçek suçlulara ceza vermek bu dünyanın adalet anlayışına terstir.

*Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Mursi, mahkeme salonunda yargılanırken yere yıkılarak öldü. Dünyanın sesi çıkmadı. Niye çıkarsın ki... Koskoca dünya, mahkemede yargılanan suçlu birini savunacak değildi ya…

*2019 Aralık ayı boyunca yapılan toplantılarla, asgari ücretin 2.324 lira olarak tespit edildiğini açıklayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Selçuk, 2021 asgari ücretinin belirlenmesinde  “İşçi ve işverenin anlaştığı rakamlar üzerinden konuşulacağı” müjdesini vererek gönüllere su serpti ve taraflara moral verdi. Merakımız, taraflar bu sene hangi rakamlar üzerinden konuşup anlaştılar?

*2019 yılı Türkiye ABD ilişkileri, 2018 yılında olduğu gibi tansiyonu yüksek bir yıl oldu, tüm sene boyunca çeşitli konularda görüş ayrılıkları yaşandı ve yaptırımlar söz konusu oldu.  ABD, söz de “Ermeni soykırımını” kabul etti. Tüm bunlar Trump-Erdoğan dostluğuna rağmen oldu. İyi ki bu ikili dost! Düşünün ki bir de dost olmasalardı halimiz nice olurdu… Aklıma bile getirmek istemiyorum.

*Kendi ülkesinde azli istenen suçları işlediği Temsilciler Meclisinde kabul edilen Trump, Golan Tepelerini İsrail’e babasının malı gibi resmen verdi.

*Alışveriş poşetlerini 25 kuruş karşılığında satın alır olduk. Bir yıl boyunca kasada satılan poşetler ile manav reyonundaki ücretsiz poşetlerin ve tereklerdeki naylon ambalajlı gıda ürünlerinin, çevreye verdiği zararı yaşayarak öğrendik: Kasada satılanlar zararlı, diğerleri ise faydalı.

*Siyanürle ölümler hayatımıza girdi. Peşi peşine birkaç siyanür vakasından sonra -bereket- arkası kesildi.

*Hayat pahalılığını vatandaş iliklerine kadar yaşadı.

*Suriye’ye “Barış Pınarı Harekatı düzenlendi. Akıbeti, Türkiye’nin tam istediği gibi olmasa da Türkiye, dünyaya kararlılığını gösterdi.

 *Yeni askerlik sistemine geçildi, askerlik süresi kısaldı, bedelli askerlik hayatımıza sürekli olarak girdi.

*Geleceğe nefes olsun diye 14 milyona yakın fidan dikildi.

*2022 yılında seri üretim yapacağı açıklanan Türkiye’nin elektrikli ve yerli otomobili tanıtıldı. Halkın çoğunluğundan tam puan aldı.

*Çılgın proje olarak bilinen Kanal İstanbul tartışması 2020’ye sarkarak devam edeceğe benziyor.

*Bekleye bekleye koruk olacağız derken Konya’ya az da olsa kar yağdı ama öğrenciler sevinemedi. Zira kar yağışının ardından bir tatil çıkmadı.

Perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğu gibi 2019’da yaşadıklarımız da 2020’de yaşayacaklarımızın habercisi gibi. Ümit ediyorum ki altından kalkamayacağımız bir yıl olmaz 2020. Nice mutlu ve huzurlu yıllara…

*01/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.