—Yanlış
anlamazsan bir şey soracağım.
—Buyur
evlat!
—Kimin
ne zaman öleceği belli olmaz. Zira ölüm sıra takip etmiyor. Allah geçinden
versin ama şayet bizden önce vefat edersen cenazeni nereye defnedelim?
—Gönlüm,
Üçler Mezarlığından yana. Orası olmazsa Musalla Mezarlığı diyeceğim ama buralar
dolmaya başladı. Sanırım şu anda daha önce aileden biri vefat edip buralara
defnedilmişse defin için izin veriyorlarmış. Bu mezarlarda bizim soyadımızı
taşıyan olmadığına göre bana kenar mahalle mezarları görünüyor gibi.
—Anladım.
Doğup büyüdüğün ilçene götürmemizi ister misin?
—Yok
evlat! Öldükten sonra gömmek için 75 km öteye gitmenize gerek yok. Gerçi ölüm
yer ve zaman da seçmez. Nerede yakalarsa hak vuku bulur. Siz en iyisi nerede
ölürsem en yakın mezarlığa defnedin. Ama yok yok. İzin alabilirseniz en iyisi
beni mezar özelliği olmayan kenar, köşe, havadar bir yere gömün. Mesela meskûn
mahal olmayan ücra bir tepenin başı olabilir.
—Niye
ki?
—Bir
zaman sonra ziyaretime çok kişi gelsin istiyorum.
—Ziyaret?
Biz, resmi bir mezarda seni ziyaret ederiz.
—Öyle
demeyin evlat! Şimdi böyle dersiniz de bir iki gelir, sonra iş-güç derken
unutur gidersiniz. Zaten ben, sizden ziyade mezarıma başkalarının da gelmesini
istiyorum. Bu dünyada yaşarken çok uzun soluklu olmasam da öldükten sonra uzun
soluklu olmak istiyorum.
—Başkaları
niye gelsin ki? Uzun soluklu olmak derken?
—Siz
dediğim gibi beni bir tepeye defnedin. Sonrasını merak etmeyin. Gerisini bizim
insanımız yerine getirir. Yalnız mezarıma mezar taşı istemiyorum. Sadece gören,
burada bir mezar desin yeter.
—Hiçbir
şey anlamadım.
—Bir
şey anlamaya senin ömrün kifayet eder mi bilmiyorum ama yıllar sonra tepedeki
mezarımı gören gelip geçenler, "Acaba bu mezar kimin? Burada ne işi var?
Niçin kabristana değil de buraya gömüldü? Buradaki metfun, önemli ve derin biri
olmalı. Belki de Allah'ın veli bir kulu. Bir İslam büyüğü" şeklinde
konuşur durur. Böyle üç beş kişi konuşsa, bu halim dilden dile dolaşsa, biri
veya olur olmaz her işe burnunu sokan bir belediye, bakarsın mezarımın üzerine
bir türbe dikiverir. Ondan sonra sen gör, ziyaretçi akınını. Kurbanını kapan
gelir bana. Adağını keser yanımda. Bana dua eder. Ne de olsa derin bir hocayım
onların nezdinde. Hatta benden bir şey isteyenler bile çıkar. Ünüm, o bölgeyi
de aşar; yakın-uzak civardan insanlarımız akın eder. Melekler de amma seveni
varmış der, benim için.
—Geç
de olsa anladım. Ama mezar taşı yaptırmazsak seni tanıyamazlar ki...
—Bu
dünyada ismim vardı, pek faydasını görmedim. Burada ismimi halk koyacak. Onlar
ne isim verirlerse ben oyum. Ayrıca ismimi yazdırırsanız halkın ilgisini
çekmez.
*04/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*04/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder