Ana içeriğe atla

2020'ye Girerken 2019 *

Dikeni fazla olan bir yıl idi 2019. Durmadan bize dikenini batırdı durdu. Gidişi, beni 2020’de de görün! Size daha gününüzü göstereceğim der gibiydi. 2019’un akılda kalanları:
*Yılın altı ayından fazlasını yerel seçimlerle geçirdik. Yaptık, iptal ettik, sonra yeniledik.
*2012 yılında kadını korusun, kadına şiddeti önlesin ve kadın cinayetleri son bulsun niyetiyle çıkarılan 6284 Sayılı Kanun, kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda zirveye çıktı. Kanun bu şekil yürürlükte kalmaya devam ederse 2020 yılında da kendi rekorunu egale edeceğe benziyor.
*2018 yılında ülkemiz sınırları içerisinde, Suud Konsolosluğunda işlenen Kaşıkçı cinayetinin faillerine nihayet Suud yargısı ceza yağdırdı: Beş idam ve diğer üç kişiye de toplamda 24 yıl hapis cezası verdi. Mahkeme, suikast timinin başındaki Suud el Kahtani’yi anasından doğmuş gibi suçsuz buldu. Öyle ya! Adamın suçu yoksa koskoca Suud şeriat mahkemesi ceza verecek değildi ya. Sonra bu adalet anlayışı dünya adalet anlayışıyla uyumlu. Zira gerçek suçlulara ceza vermek bu dünyanın adalet anlayışına terstir.
*Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Mursi, mahkeme salonunda yargılanırken yere yıkılarak öldü. Dünyanın sesi çıkmadı. Niye çıkarsın ki... Koskoca dünya, mahkemede yargılanan suçlu birini savunacak değildi ya…
*2019 Aralık ayı boyunca yapılan toplantılarla, asgari ücretin 2.324 lira olarak tespit edildiğini açıklayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Selçuk, 2021 asgari ücretinin belirlenmesinde  “İşçi ve işverenin anlaştığı rakamlar üzerinden konuşulacağı” müjdesini vererek gönüllere su serpti ve taraflara moral verdi. Merakımız, taraflar bu sene hangi rakamlar üzerinden konuşup anlaştılar?
*2019 yılı Türkiye ABD ilişkileri, 2018 yılında olduğu gibi tansiyonu yüksek bir yıl oldu, tüm sene boyunca çeşitli konularda görüş ayrılıkları yaşandı ve yaptırımlar söz konusu oldu.  ABD, söz de “Ermeni soykırımını” kabul etti. Tüm bunlar Trump-Erdoğan dostluğuna rağmen oldu. İyi ki bu ikili dost! Düşünün ki bir de dost olmasalardı halimiz nice olurdu… Aklıma bile getirmek istemiyorum.
*Kendi ülkesinde azli istenen suçları işlediği Temsilciler Meclisinde kabul edilen Trump, Golan Tepelerini İsrail’e babasının malı gibi resmen verdi.
*Alışveriş poşetlerini 25 kuruş karşılığında satın alır olduk. Bir yıl boyunca kasada satılan poşetler ile manav reyonundaki ücretsiz poşetlerin ve tereklerdeki naylon ambalajlı gıda ürünlerinin, çevreye verdiği zararı yaşayarak öğrendik: Kasada satılanlar zararlı, diğerleri ise faydalı.
*Siyanürle ölümler hayatımıza girdi. Peşi peşine birkaç siyanür vakasından sonra -bereket- arkası kesildi.
*Hayat pahalılığını vatandaş iliklerine kadar yaşadı.
*Suriye’ye “Barış Pınarı Harekatı düzenlendi. Akıbeti, Türkiye’nin tam istediği gibi olmasa da Türkiye, dünyaya kararlılığını gösterdi.
 *Yeni askerlik sistemine geçildi, askerlik süresi kısaldı, bedelli askerlik hayatımıza sürekli olarak girdi.
*Geleceğe nefes olsun diye 14 milyona yakın fidan dikildi.
*2022 yılında seri üretim yapacağı açıklanan Türkiye’nin elektrikli ve yerli otomobili tanıtıldı. Halkın çoğunluğundan tam puan aldı.
*Çılgın proje olarak bilinen Kanal İstanbul tartışması 2020’ye sarkarak devam edeceğe benziyor.
*Bekleye bekleye koruk olacağız derken Konya’ya az da olsa kar yağdı ama öğrenciler sevinemedi. Zira kar yağışının ardından bir tatil çıkmadı.

Perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğu gibi 2019’da yaşadıklarımız da 2020’de yaşayacaklarımızın habercisi gibi. Ümit ediyorum ki altından kalkamayacağımız bir yıl olmaz 2020. Nice mutlu ve huzurlu yıllara…

*01/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde