11 Ağustos 2018 Cumartesi

Ağzımın Tadı Kaçmasın İstiyorsan Al Sana Reçete! **

1.Haber izlemeyeceksin,
2.Gazete okumayacaksın,
3.Sosyal medyayı ve internet gazeteciliğini takip etmeyeceksin,
4.Whatsapp kullanmaya ara vereceksin,
5.Gündeme dair konuşan insanlardan uzak duracaksın,
6.Televizyon izlemeyeceksin, izleyeceksen ekranın altında haber vb. bilgi paylaşmayan televizyon bulup film, sinema ve belgesel izleyeceksin,
7.Radyoya kulak vermeyeceksin,
8.Zaruri ihtiyaçlar dışında alışveriş yapmayacaksın, yaparken fiyat etiketlerine bakmayacaksın,
9.Toplumdan uzak duracaksın, toplum içine çıkmak ve toplu taşımaya binmek zorunda kalırsan etraftaki konuşmaları işitmemek için kulaklık marifetiyle müzik dinleyeceksin. "Kafam götürmez, ayrıca mizacıma ters" dersen kulaklarına pamuk tıkayacaksın,
10."Ben toplum içerisine çıkmazsam rahat edemem, çatlar ölürüm, yalnızlık Allah'a mahsus" diyorsan siyaset, ekonomi gibi konuların dışında eften-püften, havadan-sudan konuşmaların yapıldığı ortamlara (eğer kaldıysa) gireceksin. Laf arasında kazara biri "Ne olacak bu memleketin hali" veya "Dolar şu kadar olmuş" diyen olursa önce "Lütfen" diyeceksin. Baktın hala devam etmeye kalkarsa "Bak arkadaş! Şurada güzel bir sohbet yapıyoruz, sohbetin içine edip ağzımızın tadını bozma" diyeceksin. Adam hala densizliğine devam ediyor, bana müsaade deyip uzaklaşacaksın, hatta izin almadan oradan kaçacaksın,
11.Hasta ziyareti yapacaksın, cenazelere katılacaksın. Biri ne var ne yok demeye kalkarsa "Burası yeri değil" diyeceksin,
12.Telefonun bile çekmediği ıssız yerlere pikniğe gideceksin,
13.Alabildiğine uzun uyuyacaksın,
14. Kendini kitap okumaya vereceksin,
15.Bol bol ibadete zaman ayıracaksın. Namazları mümkün olduğunca evde tek başına kılacaksın. "Cemaat sevabı almak istiyorum" dersen camiye erken gitmeyeceksin. Herkes namaza başladıktan sonra varıp tespihi çekmeden çıkacaksın. Seninle beraber çıkan olur da seninle konuşmaya kalkarsa "Allah kabul etsin" deyip ayrılacaksın. Baktın adam peşinden geliyor, seni lafa tutacak; kusura bakma, acelem var deyip sıvışacaksın,
16.Herhangi bir kimseye telefon açman gerekiyorsa ya da sana biri telefon açmışsa sadece meramını anlatıp “da da ne var, ne yok” (daha daha ne var ne yok) demesine fırsat vermeden telefonu kapatacaksın. İşler nasıl diye sormayacaksın,
17.Yol üzerinde tanıdık biriyle karşılaşırsan selam verip uzaklaşacaksın, hal-hatır sormasına imkan vermeyeceksin...

Bu dediklerimi her kim uygularsa kendisine huzur gelir, rahatı kaçmaz, ağzının tadı gelir, yüzde yüz mutlu olur. Bence bu günlerde denemeye değer...

** 11/08/2018 tarihinde kahtasoz.com adresinde yayımlanmıştır.

10 Ağustos 2018 Cuma

Beni Getirecekler Ekonominin Başına...*


Ülkemiz bugüne kadar görülmemiş bir ekonomik krizle karşı karşıya. Buna 15 Temmuz'un devamı bir savaş da denebilir. Bir yerde duracak mı? ABD, "Yeter bu kadar" der mi? Sanmam. 


Herkes "Ne olacak bu paramızın durumu" derken fırsatçı olan ben, bu krizi ganimet bildim. Bu ülkeyi ekonomik krizden olsa olsa ancak ben düzeltirim dedim. Gördüğünüz gibi çıktım meydana. Yeter ki halk beni yetkilendirsin, ya da halkın yetki verdiği kişi yetki versin. Ekonomide sen tek yetkilisin desin. Neyse böyle bir şey yok. Ama yine de ben kendimi tanıtayım. Olmaz olmaz demeyin. Şayet ben olamasam da bakarsınız bakan olan yapacaklarımı uygular. Önemli olan ekonominin düzelmesi değil mi? Ha ben, ha başkası!


Neler mi yapacağım? Neler yapmayacağım ki! Cari açığı sıfırlayıp ithalat-ihracat dengesini kuruncaya kadar yapacaklarım:

-Üretmeden tüketilmeyecek, 

-Milli ekonomiye geçilecek,

-Bir ürün/mal ülkede varsa ithalata izin verilmeyecek,

-Petrol ürünlerinin ithalatına sınır getirilecek, zorunlu yerlerde kullanılacak,

-Halk toplu taşımaya zorunlu teşvik edilecek, "Ben toplu taşımaya binmem" diyene bisiklete binmesi önerilecek ya da yürüyerek gidip gelmesi kendisine tavsiye edilecek,

-Makam aracı tahsisi ve makam şoförü uygulaması Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, bakanlar, Genel Kurmay Başkanı, vali, kaymakam, belediye başkanı, emniyet müdürleri vb ile sınırlandırılacak, diğer amirler iş saatleri içerisinde toplantı vb yerlere giderken “Resmi hizmete mahsus” aracını kullanacaktır,

-Başta belediyeler olmak üzere kamuya ait kurumlar yabancı sefir ve misafirler dışında -ramazan dahil- yemek vb organizasyon yapamayacak,

-Belediyelerde sıkı bir mali disiplin uygulanacak, belediyeler masraf gerektiren hiçbir etkinlikte görev almayacak ve sponsor olmayacak, her belediye ayağını yorganına uzatacak şekilde kendi kendine yetecek bir bütçe disiplinine geçecek, "Nereye harcadın" denilecek,

-Siyasi partilere bütçeden verilen paraya son verilecek, ayrıca seçimlerde yardım yapılmayacak, 

-Siyasi partilerin miting yapmasının önüne geçilecek, isteyen propagandasını TV'den yapabilecektir,

-Maaşı veya geliri 4 bin liranın üzerindeki kişilerin maaş veya gelirlerinden yüzde beş kesintiye gidilecek. Yapılan kesinti kriz atlatıldıktan sonra kesinti yapanın lehine olacak şekilde geri iade edilecek,
-Devlet veya özel sektör asla dışarıdan kredi/borç alamayacak, bunun yerine parası olan zenginler kar-zarar ortaklığına dayalı olarak devlete borç verecektir,

-Kazanılmış hak çerçevesinde eski görev maaşını aldığı halde herhangi bir yerde istihdam edilmeyen bankamatik memuru denilen devlet memurlarına iş seçeneği sunulacak ya da emeklilikleri istenecek,

-Vekillerin imkanları sadece maaşıyla sınırlandırılacak. Vekiller harcırah, telefon vb giderini kendi cebinden karşılayacaktır,

-Cep telefonu vb teknolojik ürünlerin ithalatına izin verilmeyecek, İletişim için sabit telefonlar yaygınlaştırılacaktır…

Başlangıç aşamasında yapacaklarım şimdilik bu kadar. Eğer icraatlarımın arkasını merak ediyorsanız biraz bekleyeceksiniz. Bu daha benim gülen yüzüm, esas yüzümü göreve geldikten sonra görecek ve eski bakanlar bundan daha iyiydi diyeceksiniz. Aklın yolu birdir. Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Demedi demeyin.



* 15/08/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.





Paramızın Erimesinde ABD'nin Uyguladığı Yaptırımların Etkisi Büyük. Ama...

Önce 17-25, ardından 15 Temmuz hain ve kanlı darbesinde hedefine ulaşamayan ABD, son kozunu oynuyor: Bir ekonomik savaşla karşı karşıyayız. Evet bunun adı bir savaş. İçinde silah olmayan bir savaş. ABD'nin tek taraflı dayatmalarına karşı bu savaşı ya kazanacağız, ya kazanacağız. Aksini düşünmek bile istemiyorum.

Paramızın döviz kuru karşısında özellikle dolar cinsinden un ufak olmasında ABD'nin ülkemize uyguladığı yaptırımların etkisi büyük. ABD'nin isteklerine boyun eğmeyen Türkiye "stratejik ortağımız" tarafından cezalandırılıyor. Ülkeyi içeriden silahla satın alamayan ABD, bu sefer kansız silahına başvuruyor. Bu tespitte öyle zannediyorum hem fikiriz. Bu kısım çuvaldız kısmı.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. İşin iğne kısmına gelelim. Yani iğneyi kendimize batıralım. Ekonominin mevcut durumundan, paramızın sürekli erimesinden bizim hiç mi suçumuz yok?  Olmaz olur mu? Belki de suçun büyüğü bizde. Her ne kadar ABD bizim için stratejik ortak, müttefikimiz dese de ne zamandır cami duvarına işemenin de ötesine geçip pislemeye başlamıştı. Aklı sıra bizi terbiye edecek ve bu yüzden son kozu olan ekonomik savaşı başlattı. Pekiyi biz bu savaşa hazırlıklı mıydık? Görünen hazırlıklı olmadığımız ortaya çıktı. Bize savaş açan ABD ise savaşa çok iyi hazırlanmış, zayıf noktalarımız, gediklerimiz neresi iyi etüt etmiş. Biz ise düşmanın bile bildiği deliklerimizi kapatma ve tedbir alma yoluna gitmemişiz. Hiç ABD'ye falan kızmayalım. Bu bir savaşsa düşman, senin zayıf noktandan vuracak. Cari açığa çözüm bulmamışız, ihracat ve ithalat dengesini sağlayamamışız, üstelik bazı gıda ürünlerini bile ithal etmeye başlamışız, kendi kendimize yeten değil, dışa açık ve onlara muhtaç yaşamaya alışmışız, tüketimden üretime geçememişiz, sıcak paraya dayalı ekonomi ile işi döndürebileceğimizi düşünmüşüz, ülkemizde paradan para kazanan sıcak parayı tutamamışız, kriz ben geliyorum demesine rağmen kamuda tasarruf tedbirleri almaya başvurmamışız, rahatımızdan hiç ödün vermeden israf ekonomisinin ekmeğine yağ sürmeye devam etmişiz, devletler arası ilişkilerde kazan kazan politikası izleyerek ve diplomatik bir dil kullanarak masada işi bitirmeye çalışmaktan ziyade meydanlarda restleşme yoluna gitmişiz, meydan okumuşuz ve ABD savaşı başlatmış, arka arkaya yaptırım kararı almış; ekonomimizde sorun yok, güçlü bir bankacılık sistemimiz var diyen yetkililer, kurun tepetaklak olması karşısında acziyet içerisinde oldukları imajını verdi ve piyasayı rahatlatmak için ellerinde fazla bir seçeneğin olmadığı ortaya çıktı. Ne de olsa "stratejik ortağımız" gidip görüşelim diye gönderdiğimiz heyet eli boş döndü. Hükümetin bir şey yapmayacağını veya yapamayacağını anlayan piyasa, ekonominin geleceğine dair güven duymadığı için TL, dolar karşısında nakavt olmuş durumda. Merkez Bankası faiz artırıyor; olmuyor, dolar ihtiyacını karşılamak için piyasaya dolar sürüyor; olmuyor, Ekonomi Bakanı paket açıklaması yapıyor; olmuyor, olmuyor oğlu olmuyor. Çünkü ekonomimizdeki delikler su almaya devam ediyor. 

Şimdi soralım kendi kendimize. Esas suçlu kim? Bu savaşta maalesef suçumuz büyük. Yapmamız gerekenleri zamanında yapmadık. Su uyur, düşman uyumaz sözünü çabuk unuttuk, bizim bizden başka dostumuz yok sözü sadece dilimizde kaldı. Rakibe sahamızda top çevirecek alan vermeyecektik. Eceli gelen köpek, ne yapacağını bilemez durumda sağa-sola saldırır. ABD'nin yaptığı da budur. Kızıp köpürmede ABD'ye kızarken daha fazla kendimize kızalım. Kızarken de soğukkanlılığı elden bırakmayalım, kalıcı tedbirler alalım. Özellikle devlet israf ekonomisinin önüne geçmeli, önce kendisi uymalı buna. Borç batağında olmasına rağmen üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokan, para harcamada hesap-kitap yapmayan, israf ekonomisinin zirvesini yaşayan, durmadan yap-boz, tekrar boz-yap mantığıyla ne yaptığını kendisi de bilmeyen belediyelerin kulaklarını çekmesi gerekir. Mali disiplinden ödün vermeden öncelikli olmayan yatırımlar için frene basmalıdır. Hükümetin bize operasyon çekiliyor demeyi bir tarafa bırakıp herkes gibi seyretmemesi, karar almada acziyet göstermemesi gerekir. 

Ekonomimizde cereyan tüm olumsuzluklar canlı yayında olup biterken biri hariç muhalefetin hükümetin yanında olduğunu açıklaması, vatandaşın soğukkanlılığını devam ettirmesi, birlik ve beraberlik mesajı vermesi içimizi rahatlatan iyi yönlerimizdir. Vatandaşın ekseriyeti bu hükümete 16 yıldır iktidar imkanı sundu. Vatandaş siyasi istikrarı sağladı, hükümet de ekonomik istikrarını önce sağlamalı, ardından sürdürmelidir.