Ana içeriğe atla

Ağzımın Tadı Kaçmasın İstiyorsan Al Sana Reçete! **


1.Haber izlemeyeceksin,
2.Gazete okumayacaksın,
3.Sosyal medyayı ve internet gazeteciliğini takip etmeyeceksin,
4.Whatsapp kullanmaya ara vereceksin,
5.Gündeme dair konuşan insanlardan uzak duracaksın,
6.Televizyon izlemeyeceksin, izleyeceksen ekranın altında haber vb. bilgi paylaşmayan televizyon bulup film, sinema ve belgesel izleyeceksin,
7.Radyoya kulak vermeyeceksin,
8.Zaruri ihtiyaçlar dışında alışveriş yapmayacaksın, yaparken fiyat etiketlerine bakmayacaksın,
9.Toplumdan uzak duracaksın, toplum içine çıkmak ve toplu taşımaya binmek zorunda kalırsan etraftaki konuşmaları işitmemek için kulaklık marifetiyle müzik dinleyeceksin. "Kafam götürmez, ayrıca mizacıma ters" dersen kulaklarına pamuk tıkayacaksın,
10."Ben toplum içerisine çıkmazsam rahat edemem, çatlar ölürüm, yalnızlık Allah'a mahsus" diyorsan siyaset, ekonomi gibi konuların dışında eften-püften, havadan-sudan konuşmaların yapıldığı ortamlara (eğer kaldıysa) gireceksin. Laf arasında kazara biri "Ne olacak bu memleketin hali" veya "Dolar şu kadar olmuş" diyen olursa önce "Lütfen" diyeceksin. Baktın hala devam etmeye kalkarsa "Bak arkadaş! Şurada güzel bir sohbet yapıyoruz, sohbetin içine edip ağzımızın tadını bozma" diyeceksin. Adam hala densizliğine devam ediyor, bana müsaade deyip uzaklaşacaksın, hatta izin almadan oradan kaçacaksın,
11.Hasta ziyareti yapacaksın, cenazelere katılacaksın. Biri ne var ne yok demeye kalkarsa "Burası yeri değil" diyeceksin,
12.Telefonun bile çekmediği ıssız yerlere pikniğe gideceksin,
13.Alabildiğine uzun uyuyacaksın,
14. Kendini kitap okumaya vereceksin,
15.Bol bol ibadete zaman ayıracaksın. Namazları mümkün olduğunca evde tek başına kılacaksın. "Cemaat sevabı almak istiyorum" dersen camiye erken gitmeyeceksin. Herkes namaza başladıktan sonra varıp tespihi çekmeden çıkacaksın. Seninle beraber çıkan olur da seninle konuşmaya kalkarsa "Allah kabul etsin" deyip ayrılacaksın. Baktın adam peşinden geliyor, seni lafa tutacak; kusura bakma, acelem var deyip sıvışacaksın,
16.Herhangi bir kimseye telefon açman gerekiyorsa ya da sana biri telefon açmışsa sadece meramını anlatıp “da da ne var, ne yok” (daha daha ne var ne yok) demesine fırsat vermeden telefonu kapatacaksın. İşler nasıl diye sormayacaksın,
17.Yol üzerinde tanıdık biriyle karşılaşırsan selam verip uzaklaşacaksın, hal-hatır sormasına imkan vermeyeceksin...

Bu dediklerimi her kim uygularsa kendisine huzur gelir, rahatı kaçmaz, ağzının tadı gelir, yüzde yüz mutlu olur. Bence bu günlerde denemeye değer...



** 11/08/2018 tarihinde kahtasoz.com adresinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde