2 Aralık 2017 Cumartesi

Zırcahile Hendek Atlatmak

Adam cahilin cahili, zır cahil olunca ne selam vereceksin, ne de selamını alacaksın. Karşılaşsan yolunu değiştireceksin, gerekirse çalıyı dolanacaksın. Ta uzaktan görsen bile şeytan görsün yüzünü diyeceksin. Akraban bile olsa merhaba, nasılsından öte bir diyalog içine girmeyeceksin. Gerekirse gelip gitmez, burnu havada dese de uzak duracaksın, selamı sabahı keseceksin. Zaten Rabbimiz demiyor mu, "Cahillerden yüz çevir" diye.

Cahil demişsem, sadece okumamış cahillerden bahsetmiyorum. Nice okumamış vardır, okumuşundan daha ariftir. Nice okumuşlar vardır; okumamış, mektep-medrese görmemiş cahilden daha cahildir. Okumamışın cahiliyle, okumuşun cahili birbirine rahmet okutur. Al birini, vur ötekine.

Odun desen; bizi ısıtan, her şeyimiz olan oduna hakaret olur. İnsan azmanı desen; insan ve azman kelimelerine haksızlık edilmiş olur. Mikrop desen, mikrobun da bu dünyada bir misyonu var. Ne dersen de. Hiçbirine benzemez, bu cühelâ kesiminin yediği herzeler.

Bana göre cahil kendini, haddini bilmeyendir. Ne zaman, ne diyeceğini kestiremezsin. Nerede, ne yumurtlayacağı belli olmaz. Bahtına artık. Edep bilmez, yol bilmez, yordam bilmez. Ben neyim demez. İnatçı mı inatçıdır. Kendi cahilliğine hayrandır, kimseyi beğenmez. Herkese burun kıvırır. Çekememezlik sendromu yaşar. Yalnızlaştıkça hırçınlaşır, asla bir öz eleştiri yapmaz. Kendisini -cehaletine  rağmen- görmez. Durmadan başkasını ayıplar. Demode olmuş eski adetleri yaşatmaya çalışır. Çocukluğunda, gençliğinde ne görmüşse hayatı ondan ibarettir. Yeni tek şey koymaz kafasına. Tek işini yaptıramazsın ona. Çünkü kafasındaki doğruya terstir her şey.

Gördüğün zaman ağır-azam biri sanırsın. Konuşunca tüm cehaleti ortaya çıkar. Maalesef içimizde az değildir böyleleri. Deveyi hendekten atlatırsın da bunları bir milim ileriye gitmesi için oynatamazsın. 02.12.2017 Ramazan Yüce 

Matematik Hayatın İçinde Ne Kadar Var?

Matematik kimi öğrenciler için zevkli bir ders iken kimileri için de korkulu bir rüyadır. Hafakanlar tutar, kabus üstüne kabus görür.

Sınavın yapıldığı hemen hemen her yerde matematik var. Zira sınavlar matematiksiz olmaz. Bu kadar önem verilmesine ve özen gösterilmesine rağmen matematikle aramız hiç iyi değil. Ki merkezi sınavlarda, PISA'da matematik net ortalamamız maalesef çok gerilerde. Bir türlü bu dersten başarı da gelmiyor nedense.

Öğrencilere kök söktüren, kimine zevk veren, zekayı çalıştıran ve geliştiren bu ders hayatın içinde ne kadar var? Sorgulanması gereken budur diye düşünüyorum. Çünkü hayatın içinde yer almayan bir dersten istenilen başarıyı yakalamak ve öğrenilen matematik konularının akılda kalması mümkün değildir. Yine pratiğe dökülmeyen bir konunun zihinde yer edinmesi de mümkün değildir. Geçici hafızaya giren matematik bilgisi kullanılmamaya, kullanılmamaya unutulmaya mahkumdur. Yine matematikte başarısız olmamızın bir nedeni de geniş bir alana sahip olan matematik konularının herkese öğretilmeye çalışılmasıdır. Bir konu iyice kavranılmadan ve pratiğe dökülmeden yeni konuya geçilmektedir. Çok konuya boğmak ve hazmedilmeyen bilgi doldur-boşalt demek, öğrencileri matematiğe fransız kılmaktır.

Yukarıda hayatın içinde matematik yok, herkese her konu anlatılıyor dedik. Birkaç örnek verelim. Matematik konuları, o kadar çok ki, say say bitmez. İşin garibi öğretilmeye çalışılan bu konuların hayatla hiçbir bağı yok. Sadece mantık çalıştırma ve geliştirme vardır gördüğümüz matematikte. Hangi konunun, nerede kullanıldığını da çoğumuz bilmeyiz. Kaç kişi bilir karakökün nerede kullanıldığını? Üslü sayı hangi amaçla, nerede kullanılır? Logaritma, trigonometri gündelik hayatta kaç meslek erbabını ilgilendirir? Havuz problemleri ne işe yarar? Geometri'yi derste takır takır çözen bir öğrenci, yamuk bir arazinin kaç metre olduğunu bulabilir mi? Örnekleri ve haklarındaki soruları çoğaltabiliriz. Bol bol matematik problemi çözerek, yeni farklı konular öğrenerek zekamız belki açılır ve gelişir ama bu açılan zekayı nerede, ne zaman kullanacağız?

Matematik öğrenmek istiyorsak gündelik hayatta lazım olan, hayatla iç içe olan matematik öğretelim herkese. Hayatın çoğu alanında kullanılmayan, herkesi ilgilendirmeyen, belli meslek erbabını ilgilendiren konuları sadece ilgilisi görsün. Konular azaltılsın, okulda teori olarak öğrenilen konuların pratiği nerede yapılıyorsa öğrenciler oraya kanalize edilsin. 02.12.2017 Ramazan Yüce

Şiddete Karşı Dayakçılar

Toplumda herkes dayağa ve şiddete karşı. Yeri geldiği zaman 'şiddete hayır' deriz. Bu devirde şiddet olur mu deriz. Nedense her türlü sorunumuzu şiddetle çözmeye kalkarız ve şiddet uygularız.

Kimin gücü kime yetiyorsa, Allah ne verdiyse elimizden geleni ardımıza koymayız. Öldüresiye döveriz. Yine de rahatlamayız. Aynı zamanda ortalığı velveleye veririz.

Dövmeye gücümüz yetmezse alttan alır, barış havarisi kesiliriz. Üzüntülerimizi ifade ederiz sadece. Bağrımıza taş bastırır, içimize atarız derdimizi.

Genelde gücümüz, gücümüz yettiğine yeter. Kazara bir öğretmen çocuğuna karşı elini kaldırsa sülalecek okulu basar, öğretmene had bildirmek için. Nasılsa öğretmenin arkasında kimi kimsesi yok. Kanun velinin arkasında. Basın zaten mal bulmuş mağribi kimi atlar bu tür haberlere. Toplumsal bir infiale dönüşür bu velvele. Dayağı yiyen öğretmen hakkında soruşturma başlatılır, savcılık harekete geçer. Mülki amir öğretmeni açığa alır. Öğretmene dayak atanların formalite icabı  ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılır.

Toplumun her kesimi öğretmene vurur da vurur. Dayak atanlara bir şey demez. Hatta 'eline sağlık' der. Kimse öğretmene, 'Bu iş nasıl oldu, çocuk ne yaptı, bu çocuğa sen ne kadar sabrettin' diye sormaz. Burada "Öğrenciye, çocuğa dayak atılmalı, bunda bir sakınca yok, çocuk hak etmiş" demek ve dayak atanı savunacak değilim. Ki, şiddetin savunulacak bir tarafı olamaz. Olmasını temenni etmediğimiz bu tür nahoş durumlar ortaya çıktığında yapılması gereken soğukkanlı olmak, bundan sonra bu tür durumların ortaya çıkmaması için neler yapılabilir sorusuna cevap aramak olmalıdır. Milli Eğitimin iç işleyişi geri planda işletilerek öğretmene gerekli ceza verilmelidir. Burada yangına körükle gidilmesin, uygulanan şiddete şiddetle karşılık vermenin yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü dayak kişideki öz güveni yok eder. Ayrıca geçenle, olana yapılacak bir şey yoktur.

Ne çocuğu dayak yesin, ne de büyüğü. Dayaksız bir toplum olmamız temennisiyle. 02.12.2017 Ramazan Yüce