30 Haziran 2017 Cuma

Anlaşıldı. Bu yaz yanacağız **

2016-2017 sezonu kışında son yılların en şiddetli kışını yaşadık, görmediğimiz kadar kar gördük. Yağan kar erimeden üstüne bir daha bir daha kış örtüsü geldi, aylarca karımız kalkmadı yerden. Hava şartlarından okullarımız istemediği kadar tatil yaptı. Gecesinde sıfırın altını gösteren termometreler gündüzünde de eksilerde dolaştı durdu. İliklerimize kadar üşüdük. Doğal gaz faturalarımız cep yaktı.

Kış gitti gidiyor, eli kulağında derken ramazana girdik. Yılın bu uzun ve sıcak günlerinde nasıl oruç tutacağız derken Rabbimizin bir keremi olarak kış, ilkbaharı da içine aldı. Günler uzundu uzun olmaya. Fakat sıcak yüzü görmedik. Çoğumuz mayısta ve haziranın ilk haftalarında kaloriferleri yakmaya devam etti. Balkonlara çıkılmadı, çünkü üşüdük. Dışarı çıktığımız zaman çoğu zaman utanmasak kışlık pardesüleri giyecektik neredeyse. Ramazanın son gününe kadar devam etti yarı soğuk yarı serinlik. Bu yüzden oruç dokunmadı hiç. Son günün sıcağını görünce şükrü unutan bizler bir kez daha teşekkür ettik Rabbül alemine. Çünkü yazın kış orucu tuttuk.  Milletin oruç tutma azmine Rabbim kolaylık üstüne kolaylık verdi. Siz yeter ki tutun, ben yanınızdayım dedi.

Bayram öncesi başlayan çöl sıcakları kendini iyice hissettirmeye başladı. Her geçen gün kavurucu sıcaklar gelmeye devam ediyor. Bu sıcakları görünce orucu serin ve soğuk geçiren Rabbimin dinine ve emrettiği orucun hak olduğuna olan inancım bir kat daha pekişti.

Acizliğini ve zaafını her zaman ortaya koyan biz insanoğlu hikmetinden sual etmesek de dün soğuklardan dert yandık, şimdi ise sıcaklara öf, püf demeye başladık. Şikayetçi miyiz? Asla! Keremine ve verdiğine şükür! Mutlaka bir bildiği vardır. Sebze ve meyvelerin erip olgunlaşması, ekin ve harmanın kaldırılması için bu sıcaklara da ihtiyaç var. Biz her şeyden dertlensek de, bu ne ya deyip ah, vah etsek de Rabbim olması gerekeni olduruyor, vermesi gerekeni veriyor. Biz günlük meşgale ile onu çoğu zaman unutsak da o bizi her daim düşünüyor. Bu kavurucu çöl sıcakları da geçecek elbet. Çünkü Rabbim, her daim mevsimleri döndürüp duruyor.

Bu sıcaklarda dışarıda elinin emeği ile geçinenlere; tarla, bağ-çubuk, ekin-harman demeden çalışacak olanlara, inşaatlarda iş tutanlara Rabbim çalışma azmi, bol kazanç versin, kolaylık versin, sağlık versin. Bizi bizden fazla düşünen Rabbim, altından kalkamayacağımız yük vermesin, belâ ve afetlerden bizi korusun. 30.06.2017

** 07/07/2017 günü kahta.soz' de yayımlanmıştır.



29 Haziran 2017 Perşembe

Gözünü toprak doyursun devlet senin emi!

Yan tarafta doğal gaz, su, elektrik ve GSM operatörüne ait faturalar var. Bu faturaları görünce aman bize ödettirecek falan diye düşünmeyin. Fatura ödetme gibi bir niyetim yok. Kullanan ödemeyi de bilir.



O zaman derdin ne derseniz? Burada size devlet yönetmenin ciddiyetini göstermek istiyorum bu faturalar üzerinden. Bunun için tek yapmanız gereken size gelen böyle bir faturayı elinize alıp bir göz gezdirmek ona. Zira resim formatındaki benim faturalardan pek bir şey anlayamayabilirsiniz. Yok ben hala bir şey anlayamadım diyorsanız isterseniz GSM operatörümden gelen mesajlara da bir göz atalım: "01.05.2017 ile 31.05.2017 tarihleri arasinda faturasiz hattiniz uzerinden yaptiginiz internet harcamalariniza iliskin OIV iade tutariniz 1.54 TL hattiniza yuklenmistir. B001" Yine bir şey anlayamadım diyorsanız size bir başka mesaj daha: "Degerli musterimiz Haziran ayina ait mobil hattiniz icin devlete odenen 1,64 TL Telsiz Kullanim Ucreti bakiyenizden tahsil edilmistir. Ayrintili bilgi icin ...'i ucretsiz arayabilirsiniz. B001"


Siz ne anladınız, ya da anladınız mı bilmiyorum ama ben bu faturalara bakarak burada devlet ciddiyetini gördüm. Allah nazardan saklasın, devlet ayrıntının ayrıntısına girmiş.eğer detaya bakarsanız. Mesela: KDV; 4.21, ÇTV Bedeli; 4.48...gibi. Dikkatinizi çekmişse devlet kuruşu kuruşuna hesap yapıyor. Fiyatları yuvarlama yoluna gitmiyor. Ben sadece su faturasına değindim, bunun daha detaylı benzerini diğer faturalarda görebilirsiniz. Sadece faturalara bakarak devletin ne kadar ciddi bir iş yaptığı, kimsenin hakkının kimseye geçmemesi gerektiği konusunda sanırım bir fikir vermiş olmalı size. Hiç yuvarlama yoluna gitmemiş. Sadece en son ödenecek miktarda küsurat oluşmuşsa onu yuvarlama yoluna gidiyor. Onu da diğer aya devretmek suretiyle yine bir hakkı teslim ediyor. 

Devletin bu hassasiyetine hayran kaldım doğrusu. faturasını inceleyen bir vatandaşın bu hesap ve kitap işinden içinden çıkabilmesi mümkün değil. Kul hakkına büyük önem gösteriyor. Aynı zamanda çalışanlarına bu işlemleri yaptırmak suretiyle sürekli iş vermiş oluyor. 
Benim bu faturalarda gördüğüm bir başka incelik daha var. Devlet çingeneliği seviyor, rakamlarla oynamayı, buçuklara yer vermeyi iyi beceriyor. Faturasına göz atanın içinden çıkamayınca "Bırak kalsın" diyeceği cinsten. 
Yine ben bu faturaları görünce devlet demek vergi demek. vatandaştan kırpıp kırpıp nasıl para alırım hesabı yapan bir devlet aklıma geliyor. Maşallah al al bitmiyor.

Devletin niyeti ne olursa olsun, ben böyle bir devlete ancak şapka çıkarırım. Helal olsun demekten başka seçeneğim de yok anlayacağınız.

Şayet siz de işim yok, canım sıkılıyor, bir meşgale arıyorum diyorsanız alın elinize size gelen faturaları...tıpkı devletin yaptığı gibi hesap kitap yapın. Böylece hem zekanızı çalıştırmış, hem matematik işlemleri yapmış, hem de bir güzel vakit geçirmiş olursunuz. 

Dua edin devlet başımızda kalsın. Şayet devlet denen vergi göz kalmazsa bu faturaların hesaplamasını kim yapacak? İşte o zaman iyice birbirimize gireriz maazallah! 29/06/2017

15 Temmuz'un seneyi devriyesinde *

Bugün günlerden 15 Temmuz. Bu tarih bir taraftan hatırlamak istemediğimiz menfur bir gün, diğer yönüyle göğsümüzü gere gere konuşacağımız bir milletin şanlı direniş günüdür. İçimizdeki hainler gerçek yüzünü bugün gösterdi, uyur sandıkları bir millet de bugün gözünü açıp kendini gösterdi, ölümüne savundu ülkesini.

Hainlerin çoğu arkasına bakmadan kaçarken uğruna yüzlerce şehit ve binlerce gazi verdiğimiz bir gün bu gün. Verilmiş sadakamızın olduğu gün yani. Zira pişmiş tavuğun başına gelmeyen günü yaşadı bu millet bu günün akşamında.

Birinci yıl dönümünü yaşadığımız bugünden geriye dönüp baktığımız zaman ülkemiz hâlâ normalleşmedi, OHAL devam ediyor, ülke hem içeriden hem de dışarıdan kıskaç halinde, açığa alma ve ihraçlar devam ediyor, ihraç edilenler içerisinden mağdur ve masumları ayırt etmek için kurulan OHAL komisyonu hâlâ görevine başlayamadı, darbeye kalkışanların yargılamaları devam ediyor, ne kadar süreceği bilinmiyor. Esas hain tabakası denilen lider kadro dışarıya kaçtı, dışarıda Batılıların şemsiyesi altına girerek ülke aleyhine propaganda yapmaya devam ediyorlar. Yakalanıp içeriye atılanlar doğruyu söylemiyor, ucu kime dokunacağı belli değil.

Gözümüzün önünde cereyan eden menfur 15 Temmuz kalkışmasının gerçekliği konusunda bu milletin kahir ekseriyetinin bir şüphesi yokken  içimizden bazıları bir yıldır sulandırmaya çalışıyor. Yurt dışı, özellikle Batı ve FETÖ ağzıyla konuşmaya devam ediyor. Batı’nın düşmanca tavrı yetmediği gibi başını Suudi Arabistan’ın çektiği Körfez ülkeleri Katar üzerinden vurmaya çalışıyor.

Güneydoğu’muz durulmadı hala. Devlet tüm imkanlarıyla terörü bitirmek için operasyon üzerine operasyon düzenlemesine rağmen terör günlük canlarımızı almaya/yakmaya devam ediyor. İçimizde üç milyonu geçmiş Suriyeli mültecilerin durumu ne olacak, belli değil.

Hasılı, dünya karşımızda. Ülke olarak sendelememizi bekliyorlar, fırsat kolluyorlar. Düşüversek üzerimize akbabalar gibi çullanacaklar. Sonunda “Türkiye'nin Türkiye'den başka dostu yoktur” noktasına geldik. Gidişatımız nereye…nerede durulacak bu günler…hepsi bir muamma. İşin garibi içimiz de karışık.

Ne yapmamız lazım? Dışarıyla diplomatik ilişkileri devam ettirirken içeriyi sağlama almak lazım. İçeride çürüklük olmazsa dışarı hiçbir şey yapamaz. Zira sinek veya kurt yara olmayan yere gelmez/gelemez. Bizde yara varsa sinekler gelmeye devam eder. Bu yüzden aramızda birlik ve beraberliği sağlamak için önce yaralarımızı sarıp toplumsal barışı sağlamamız lazım. Yoksa bizim bu parçalanmışlık halimizden birileri faydalanma yoluna gider. Safları sık tutmalıyız. Fikrimiz, zikrimiz, düşüncemiz ne olursa olsun birbirimize karşı güven vermeliyiz, adaleti tesis etmeliyiz. 

Mehmet Akif'in "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!" dediği gibi Allah bu millete bir daha 15 Temmuzlar yaşatmasın; birlik, dirlik ve huzurumuzu bozmak isteyenlere fırsat vermesin, uyanık olmayı nasip etsin bize inşallah! Ülke olarak 15 Temmuz kulağımıza küpe olsun hepimizin. 29/06/2017

* 15/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.