Ana içeriğe atla

Gözünü toprak doyursun devlet senin emi!


Yan tarafta doğal gaz, su, elektrik ve GSM operatörüne ait faturalar var. Bu faturaları görünce aman bize ödettirecek falan diye düşünmeyin. Fatura ödetme gibi bir niyetim yok. Kullanan ödemeyi de bilir.



O zaman derdin ne derseniz? Burada size devlet yönetmenin ciddiyetini göstermek istiyorum bu faturalar üzerinden. Bunun için tek yapmanız gereken size gelen böyle bir faturayı elinize alıp bir göz gezdirmek ona. Zira resim formatındaki benim faturalardan pek bir şey anlayamayabilirsiniz. Yok ben hala bir şey anlayamadım diyorsanız isterseniz GSM operatörümden gelen mesajlara da bir göz atalım: "01.05.2017 ile 31.05.2017 tarihleri arasinda faturasiz hattiniz uzerinden yaptiginiz internet harcamalariniza iliskin OIV iade tutariniz 1.54 TL hattiniza yuklenmistir. B001" Yine bir şey anlayamadım diyorsanız size bir başka mesaj daha: "Degerli musterimiz Haziran ayina ait mobil hattiniz icin devlete odenen 1,64 TL Telsiz Kullanim Ucreti bakiyenizden tahsil edilmistir. Ayrintili bilgi icin ...'i ucretsiz arayabilirsiniz. B001"


Siz ne anladınız, ya da anladınız mı bilmiyorum ama ben bu faturalara bakarak burada devlet ciddiyetini gördüm. Allah nazardan saklasın, devlet ayrıntının ayrıntısına girmiş.eğer detaya bakarsanız. Mesela: KDV; 4.21, ÇTV Bedeli; 4.48...gibi. Dikkatinizi çekmişse devlet kuruşu kuruşuna hesap yapıyor. Fiyatları yuvarlama yoluna gitmiyor. Ben sadece su faturasına değindim, bunun daha detaylı benzerini diğer faturalarda görebilirsiniz. Sadece faturalara bakarak devletin ne kadar ciddi bir iş yaptığı, kimsenin hakkının kimseye geçmemesi gerektiği konusunda sanırım bir fikir vermiş olmalı size. Hiç yuvarlama yoluna gitmemiş. Sadece en son ödenecek miktarda küsurat oluşmuşsa onu yuvarlama yoluna gidiyor. Onu da diğer aya devretmek suretiyle yine bir hakkı teslim ediyor. 

Devletin bu hassasiyetine hayran kaldım doğrusu. faturasını inceleyen bir vatandaşın bu hesap ve kitap işinden içinden çıkabilmesi mümkün değil. Kul hakkına büyük önem gösteriyor. Aynı zamanda çalışanlarına bu işlemleri yaptırmak suretiyle sürekli iş vermiş oluyor. 
Benim bu faturalarda gördüğüm bir başka incelik daha var. Devlet çingeneliği seviyor, rakamlarla oynamayı, buçuklara yer vermeyi iyi beceriyor. Faturasına göz atanın içinden çıkamayınca "Bırak kalsın" diyeceği cinsten. 
Yine ben bu faturaları görünce devlet demek vergi demek. vatandaştan kırpıp kırpıp nasıl para alırım hesabı yapan bir devlet aklıma geliyor. Maşallah al al bitmiyor.

Devletin niyeti ne olursa olsun, ben böyle bir devlete ancak şapka çıkarırım. Helal olsun demekten başka seçeneğim de yok anlayacağınız.

Şayet siz de işim yok, canım sıkılıyor, bir meşgale arıyorum diyorsanız alın elinize size gelen faturaları...tıpkı devletin yaptığı gibi hesap kitap yapın. Böylece hem zekanızı çalıştırmış, hem matematik işlemleri yapmış, hem de bir güzel vakit geçirmiş olursunuz. 

Dua edin devlet başımızda kalsın. Şayet devlet denen vergi göz kalmazsa bu faturaların hesaplamasını kim yapacak? İşte o zaman iyice birbirimize gireriz maazallah! 29/06/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde