27 Nisan 2017 Perşembe

8.sınıflar bundan sonra ne yapacak? *

Sekizinci sınıf öğrencileri Kasım ayında birinci TEOG, Nisan ayının son haftasında da ikinci TEOG sınavlarına girdiler. Öncelikle çocuklara geçmiş olsun diyelim. Bir geçmiş olsun da okullara diyelim.

Çocukları anladık da okullara niye geçmiş olsun dediğim garibinize gidebilir. Okulların kapanmasına daha 1,5 ay gibi bir zaman var. 8.sınıf öğrenciler liseye yerleşmede yüzde yetmiş etkisi olan birinci ve ikinci sınavlarını oldular. Bu çocuklar aylarca çalışıp didindiler. Bütün bildiklerini de 26 ve 27 Nisan’da ortaya döktüler. Bundan sonra derslere nasıl adapte olacaklar, nasıl okula devam edecekler, nasıl ders dinleyecekler, öğretmen bunlara nasıl ders anlatacak? Artık top ders öğretmeninde. Odaklandığı sınavlara girmiş, hedefini bitirmiş bu çocuklar okullarda hayredecekler mi?

Sınavlardan sonra derslere odaklanmak zor. Çünkü bizde eğitimden ziyade sınavlara odaklanılır. Sınav merkezlidir bizde eğitim. Sınavlardan sonra  öğrencilerin çoğunda bir boş vermişlik olacaktır. Sınıfta ders dinlemek istemeyen öğrenciye ders anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Çünkü öğrencilerin karnı bundan sonra ders dinlemeye toktur. Tok misafiri ağırlamak nasıl zorsa sınavdan sonra bu çocukları derse motive etmek de bir o kadar zordur. Allah bundan sonra bu çocukların dersine giren öğretmenlere ecir ve sabır versin.

Çoğu öğrenci okula doğru dürüst gelmeyecek, gelen de dersi işletmemek için her yolu, her kozu oynayacak. Öğretmen ise dersi anlatmak için didinip duracak. Sınavları bitirdikten sonra hedefi olmayan öğrenciye kim ne verebilir? Okula doğru dürüst gelmeyen öğrenci sağda-solda gününü gün edecek. Okula geldiğinde ise dersi dinlemeye karşı kulağını kapatacak. “Söz dinleyene göre söylenir; terzi elbiseyi adamın boyuna göre diker” der Celalettin Rumi. “Marifet iltifata tabidir.” Yine “Müşterisiz meta zayidir” denir bizde.

O zaman ne yapmalı? Öğrencileri dönem bitinceye kadar okula ve derse bağlamanın yolu ikinci TEOG sınavlarını MEB’in olabildiğince geç yapmasıdır. Mayıs’ın son haftası aslında sınav yapmak için en uygun ortamdır. Nedense MEB, dönemin ortasında yapmak suretiyle işin içinden çıkmaktadır. Sanırım Bakanlık, sınava giremeyen öğrenciler için yapılacak telafi sınavını ve sorulara yapılacak itiraz süresini de dikkate alarak Nisan ayının son haftasında yapıyor. Bakanlık bu gerekçesinde haklı olabilir. Ama sınavını bitirmiş bir öğrenciye Nisan ayından sonra yapılacak eğitim ve öğretimin verimini de düşünmelidir. 

MEB'in önceliği sınavı yapıp işi bitirmek olmamalı, okullardaki eğitim ve öğretimi de düşünmeli. Mayıs ayının son haftasında yapılacak sınavın okunması, sonuçların açıklanması, tercih süreci var denirse MEB mutlaka bir yolunu bulur. İnanın şimdi sonuçları okumak ve açıklamak fazla bir zaman almıyor. Birkaç günde okunabiliyor. Yerleşme sürecini biraz uzun tutuyor. Pekala tercih süresi kısaltılabilir. 27/04/2017

*06/05/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Okulları da özelleştirsek mi ne?

27/04/2017 günü TEOG sınavında görev yapmak üzere bir özel ortaokulda görevlendirildim. Saat 08.00’de görev yerimde oldum. Kapıda okul müdürü karşıladı. Toplantı salonuna kadar eşlik etti. Masaların üzerinde kahvaltılık ve çay hazırlanmış, ikram etmek için. Sınav komisyon başkanı sınavla ilgili dikkat edeceğimiz hususları okurken biz de önümüzdeki çayları yudumladık.

Saat 09.00’da Fen Bilimleri dersi ile birlikte 40 dakikalık ilk sınav başladı. Sınavın ilk 5 dakikasında tüm seçenekleri işaretleyen öğrenciler oldu. Sınavın ilk 20 dakikasından sonra öğrenciler çıkabiliyor olmasına rağmen salondan hiçbir öğrenci çıkmadı. Sınav boyunca döndü döndü kontrol etti öğrenciler. İlk sınavdan sonra teneffüs yapmak için bahçeye çıkan öğrencilerin arasından ihata duvarının dışına çıkmak için yöneldim. Kapısı kapalı bahçenin dışında bekleşen veliler çocuklarına el sallıyorlardı. Ne dışarıya velisinin yanına gitmeye çalışan çocuk var, ne de çocuğunu görmek için içeriye girmeye çalışan veli gördüm. Bahçenin ortasında görevli birine velileri çocuklarıyla görüştürmüyor musunuz yoksa dedim. Evet görüştürmüyoruz dedi.

İkinci sınav başladı, yine bitirenler tekrar tekrar kontrollerini yaptılar. Dışarı çıkalım diyen olmadı hiç. Üçüncü sınav olan İngilizce dersinde ise sınavını bitirip birkaç defa kontrolünü yaptıktan sonra sınavın bitmesine 20 dakika kala sınıfın yarından fazlası evrakını teslim edip çıktı. Tüm sınav süresini doldurmak için bekleyen iki öğrenciyi biz de bekledik.

Sınav esnasında sınıfı gözlemledim durmadan. Salon tertemiz, yerlerde kağıt yok. İşin garibi çöp kutusunu da göremedim. Zaruri ihtiyacını gidermek için lavaboya gidip gelen bir öğrenci elini kuruladıktan sonra kağıt peçeteyi atmak için öğretmen kürsüsünün yanına varınca çöp kovasının kürsünün yanında olduğunu gördüm. Çocuk çöp kovasının yerini hiç aramadan öğretmen kürsüsünün yanına gittiğine göre öyle zannediyorum çöp kovasının yeri her daim öğretmen kürsüsünün yanı. Sanırım öğretmen derste oturmasın diye oraya konmuş olmalı.

Sınav salonum 6.sınıf öğrencilerine ait bir sınıftı. Sınıfa yapıştırılmış bir ders programı dikkatimi çekti. 45 saat ders görünüyordu. Devlet okullarında işlenen 35 saatin yerine burada 45 saat ders işleniyordu anlaşılan. Hangi dersler var diye bir göz attım. Sabahın ilk iki saati reading ile başlıyor, Perşembe günü ilk iki saate kulüp dersi konmuş. Diğer dersleri saydım Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri, İngilizce, Sosyal Bilgiler derslerine ilaveler yapılmış gördüm. Sabah 08.50’de başlayan ders saati 16.30’ a kadar devam ediyor. Sınıfta her bir öğrenciye ait bir dolap dikkatimi çekti.
Sınav esnasında en fazla dikkatimi çeken de öğrencilerin titiz ve dikkatli olmalarıydı. Hepsinin önünde birden fazla kurşun kalem var. Hele bir tanesinin önünde 6 adet kurşun kalem gördüm. Sadece bir öğrencinin önünde silgisi yoktu. Önündeki öğrenciden silgi istedi. Sınavlarda silgi veriliyor mu diye bana sordu. Ben de verebilirsin dedim. Hemen ardındaki öğrenci kitapçığın arka tarafını göstererek sınavda öğrencilerin silgi, kalem vb alışveriş yapmaları yasaktır bölümünü gösterdi bana. Kimse kimseyi rahatsız etmedi. En arkadaki öğrenci sandalyesini hafif kaldırırken ses yapınca eliyle işaret yaparak özür diledi.

Çocukların sınava odaklanıp sınav boyunca çıkmamaları, kitapçıkta çözdüğü yerlerin yanına açıklamalarını yazmaları, yaptığı sorulara dönüp dönüp tekrar kontrol etmeleri, imza attırırken nereyi imzalıyorum dercesine ismine bakmaları hoşuma gitti. Hele bir öğrenci vardı yaptığı kontrolün haddi hesabı belli değildi. En son sınavını bitirdikten sonra birinci TEOG’taki durumunu sordum. Sadece bir Türkçe yanlışım var dedi. Helal olsun bu çocuklara dedim. Her sınav başlamadan önce okul öğretmenlerinden birinin gelip öğrencilere sınavda ne yapmaları gerektiğini hatırlattıktan sonra başarı dilemeleri takdire şayandı. Özel okula gitmeden önce kafamda: Özel okulun çocukları şımarık olur, velilerinde yeterli duyarlılık olmaz diye düşünmüştüm. Bu çocukların sınav esnasındaki takındıkları sorumlu davranışları görünce özel okullar hakkındaki kanaatimin yanlış olduğunu anladım. Özel okulda okumanın verdiği şımarıklık vardır belki bazı özel okullarda. Ama ben burada görmedim.

Sınavı bitirip okuldan ayrılırken acaba MEB’deki tüm okulları özelleştirsek mi dedim kendi kendime. Çünkü gördüğüm kadarıyla  okudukları okula bir bedel ödeyen bu çocuklar ve velileri sorumluluklarının farkında. Demek ki maddi bir bedel insanları daha duyarlı hale getirebiliyor. Darısı hiç maddi bedel ödemediği halde okulunun kıymetini bilmeyen devlet okullarındaki çocuklara…27/04/2017

26 Nisan 2017 Çarşamba

Evet oyları niçin beklentilerin altında gerçekleşti?

Referandum öncesi kamuoyunda evet oylarının yüzde 60’lar civarında olacağı şeklinde bir beklenti vardı. Sonuç, halk sistem değişikliğine yüzde 51,40 ile onay verdi. Bunun sebepleri üzerine kamuoyunda değişik yorumlar yapılmaktadır. Ben de acizane evet oylarının beklenildiği gibi olmadığının nedenleri üzerine kafa yormak istiyorum.

1.Kamuya eleman alımında, yönetici ve öğretmen atamasında sözlü mülakata yer verilmesi.
2.Halk arasında FETÖ soruşturması çerçevesinde kamuda açığa alınan ve ihraç edilenler arasında masumların olduğu kanaatinin olması, ihraç ve açığa almaların nerede duracağının kestirilememesi, kurulan komisyonlarda bazı komisyonların kraldan daha fazla kralcı kesilmesi,
3.FETÖ ile ilgili temizlik hareketinin aşağıyla sınırlı tutularak yukarıya özellikle üst bürokrasi ve siyasilere dokunulmaması.
4.Okullara görevlendirilen müdür ve yardımcılarının ağırlıklı olarak bir sendika üyeleri arasından seçilmesi,
5.Proje okul kapsamına alınan okullara öğretmen alımında objektif bir kriterin olmaması ve bu okullarda çalışan öğretmenlerin tedirgin olması,
6. Günümüz gençliğinin Türkiye’nin 2002 öncesi şartlarını bilmemesi,
7.Sistem değişikliğinin sırf Erdoğan için yapıldığı algısının oluşturulması, Erdoğan sonrasının muamma olduğunun pompalanması,
8.Ekonomik verilerin iyiye gitmemesi, piyasada bir durgunluğun olması, enflasyonun çift hanelere çıkması, gıda vb ürünlerdeki fiyat artışları,
9.Taşeron işçilere kadro sözünün yeterince yerine getirilmemesi,
10.Referandumun sistem değişikliğinden ziyade Erdoğan severler ve nefret edenler şekline dönüştürülmesi, tek adamlığa gidiliyor propagandası, bir kişiye verilen yetkilerin fazla olduğu fikrinin empoze edilmesi,
11.Yargının daha da bağımlı hale geleceği korkusu,
12.Evet kampanyasında teşkilatların yeterince ağırlığını koymaması, teşkilatlarda ve vekillerde nasılsa bizim adımıza meydanlarda Erdoğan var rehavetine kapılması,
13.Mahalli idarelerde birçok belediye başkanının yeni bir icraat ortaya koymayıp kendini tekrarlar duruma gelmesi, halkın içerisine girmemesi, kalıcı hizmetlere yönelmemesi,
14.Bazı danışmanların eyalet sistemini dillendirdiğinin iddia edilmesi,
15.Anayasa değişikliğinin referanduma götürülmesinde aktif rol alan partinin kendi teşkilatına yeterince hakim olamaması,
16.Propagandanın başlarında hayır oyu vereceklerin bölücü terör örgütlerinin ekmeğine yağ süreceği şeklindeki açıklamalar,
17.Referandum atmosferinde yapılan mitinglerde getirilen yeni sistem anlatılacağı yerde sürekli ana muhalefet liderinin eleştiri konusu yapılması,
18.Referanduma az bir zaman kala evet oylarının yüzde 60’lar civarında olacağı şeklinde açıklanan anketlerin evet oyu vereceklerde bir rehavete dönüşerek sandığa gidilmemesi,
19.Referandumda hayır oyu vereceğini açıklayan bazı kişilerin işlerini kaybettiğinin kamuoyunda dillendirilmesi,
20.Geçmişte birlikte çalışılmış yol arkadaşlarının basındaki bazı kalemşörler tarafından ciddi bir eleştiri bombardımanına tabi tutulması, yukarının bunlara sessiz kalması, 26/04/2017