Astronomik haberleşme faturası dolayısıyla Türkiye gündemine oturan divan üyesi vekilin görevinden istifa etmesini istedi Genel Başkanları. İlgili vekil de gereğini yapacağını ifade etmiş. Bunlar basına yansıyan haberler.
Öncelikle vekilin yaptığı harcama mevzuata uygun. Çünkü Meclis divan üyelerine haberleşme giderleri için herhangi bir sınır konmamış. Ama her şeyin kitabına uygun olması kişiyi kurtarmaz. Toplumsal kurallar dediğimiz ahlak ve etik, olmazsa olmaz kurallarımızdandır. Açıklamasına göre bu vekil, bir milyon seçmeninin her birine ayrı ayrı iki defa "Teröre hayır" mektubu göndermiş, faturanın yüksek olmasının sebebi de bu imiş. Her şeyde bir hayır vardır denir ya. Bunu da hayra yormak gerekir. Bu vesileyle divan üyelerine sınırsız, diğer vekillere ise aralık maaşlarının iki katı haberleşme sınırı gibi ucube bir mevzuatın kaldırılması gündeme gelebilir. Ki gelmelidir. Kimse milletin sırtından millete vatanseverlik ve siyaset yapmaya kalkmasın. Zannedersem bir vekilin çıplak maaşı 17 bin lira civarındadır. Bu millet rüyasında bile göremeyeceği bir maaşı vekiline takdir etmiştir. Vekiller karın tokluğuna orada görev yapmıyorlar. Devletin hangi kurumunda devlet memurunun iletişim, haberleşme giderleri devlet tarafından karşılamaktadır. Bir defa vekillerin Meclis'in sırtından seçmenlerine mesaj verecek siyasi propaganda yapmaları uygun değildir. Bu hak değildir. Bu hakkı onlara kim vermişse derhal kaldırılmalıdır. Kimse milletin parasını başkasının emrine bonkörce harcama yapma yetkisi verme hakkına sahip değildir. Devletin malı deniz hiç değildir.
Bir vekil seçmenlerine mesaj mı verecek. Tüm TV kanalları onların emrinde. Gazeteciler haber peşinde durmadan. Basın toplantısı düzenleyebilir. Bu çağda mektup aracılığıyla haberleşme dönemi demode oldu artık. Bugün Anadolu'nun en ücra köşesinde ikamet eden vatandaşımızın cebinde akıllı telefon var, internet var. Aynı anda whatsapp aracılığıyla siyasetçimiz seçmenlerine mesaj verebilir. Üstelik ücretsiz. Whatsapp kullanmayan az sayıdaki insanımız da bu mesajdan mahrum kalsın.
Bugünkü mevzuata göre divan üyesi bir vekilin sınırsız haberleşme hakkı yasal olmasına rağmen fahiş harcama yapan vekilini Ana Muhalefet Başkanının istifaya çağırması hoş bir durumdur. Takdir edilmelidir. Vekil de istifasını vermeli, bu şekilde savurgan harcayan diğer vekiller varsa onlara da ibret ve örnek olmalıdır bu durum. Ana Muhalefet Lideri bu şık hareketini daha güzel bir hareketle taçlandırmalıdır. Vekilinin bu harcamasını partisinin ödemesini sağlamalı, ya da vekiline ödetme yoluna gitmelidir. Bununla da yetinmeyip Meclis'e tez elden bir kanun teklifi vermelidir. "Vekiller haberleşme giderlerini kendileri karşılar" şeklinde. Bu öneri 550 vekilin oy birliği ile Meclis'ten geçmelidir.
Yok arkadaş durum bildiğin gibi değil. Vekillerin maaşları kendilerine yetmiyor denirse bunun da yolu var. Bizde çare tükenmez. Camilerimiz ne güne duruyor. Hemen hemen her hafta toplanan yardım kampanyamıza birini daha ekleyelim. Cuma namazlarından sonra cami çıkışında "Vekillerimize yardım" şeklinde bir sergi açalım. 04/02/2017
4 Şubat 2017 Cumartesi
Bodrum katlarından lüks otellere
Bu konuyu bir kaç defa konu edindim. “Kellim kellik la
yenfeu” misali maalesef aynı durum hız kesmeden devam ediyor. İşin garibi pek
rahatsız olan da görmedim. MEB tarafından düzenlenmiş seminerlerden
bahsediyorum. İşin içinde olanlar bilir. Seminerler merkezi ve mahalli olarak
düzenlenir.
Merkezi olanlar ilk başlarda değişik illerin pansiyonu olan
okullarda yapılırdı, sonradan MEB'e ait hizmet içi eğitim enstitülerinde
yapılmaya başlandı. Şimdilerde ise şehir dışında, sahil kenarlarında beş
yıldızlı lüks otellerde yapılır oldu.
Mahalli yapılan seminerler ise genelde il merkezinde
bulunan merkezi okulların konferans, çok amaçlı vb salonlarında yapılırdı.
Salonlar ya bodrum katta ya da çatı katında olurdu. Karanlık dehliz dense
yeridir. Işık yakmadan oturulmazdı. Burnu koku alanlar bodrum katın nem ve
rutubetinden nasibini alırdı. Ya ses düzeni olmaz, olsa da ya bozulur, ya
elektrikler gider, ya da ses düzeninin cayırtısından meram düzgün bir
şekilde anlatılamazdı. Gerekli-gereksiz sürekli yapılan bu toplantılardan
merkezi okullarda görev yapan yöneticiler bezmiş, neredeyse illallah
dedirtmişti onlara. Çünkü buradaki yöneticiler salonu hazırlamak ve gelen üst
düzey yöneticilere teşrifatçılık yapmaktan asli görevlerine zaman
ayıramıyorlardı. Katılımcının sayısına göre zaman zaman bu tür konferans,
seminer, kurs vb. etkinlikler belediyelere ait kültür merkezlerinde bazen de
resmi ya da yarı resmi kurum ve kuruluşların salonlarında yapılır oldu.
Birçok bakanlığın personelinden daha fazla personele sahip
MEB’in çalışanlarını bilgilendirmek, eğitmek amaçlı hizmet içi
seminer/kurs/çalıştay yapması eksik olmuyor. Bu demektir ki yetkililer sürekli
salona ihtiyaç duymaktadır. Nasıl ki taşıma su ile değirmen dönmüyorsa bir
başkasına ait salonları emaneten kullanmak da her zaman mümkün olmuyor. Sürekli
salon ayarlama durumunda kalan yöneticilerin de bu durumdan çok memnun
olduklarını sanmıyorum. Özellikle büyükşehirlerde her türlü toplantı amaçlı
kullanılabilecek kültür merkezi, eğitim enstitüsü, sosyal tesise ihtiyaç
vardır. Bu tür yapılacak tesislerde zümre toplantıları dahil her türlü eğitim
ve bilgilendirme yapılabilmelidir. İhtiyaç olmadığı zamanlarda gelir getirmek
amacıyla nişan, kına ve düğünlere kiraya verilebilmelidir. İlin üst
yöneticileri böyle bir şeyi dert edinirse öyle zannediyorum Bakanlık bina
yapımında gereken desteği verecektir. Yöneticilerimiz akşam-sabah protokol
takılmanın yanında bu meseleye de mutlaka kafa yormalıdır.
Sayın yetkililerimiz böyle bir tesisi ihtiyaç olarak
görmüyorlarsa yapılacak seminer/kurs/çalıştay için lüks otel tercihi
yapmamalıdırlar. İsterse bir başka kurum sponsor olsun. Mesele üzüm yemekse
eğer bu tür faaliyetler yerelde yapılmalı, ücretsiz veya ekonomik yerler seçilmelidir. Her ilden
katılımcı olacaksa bu tür toplantılar devlete ait enstitülerde yapılmalıdır.
Eğitim amaçlı çalıştayların lüks otellerde yapılması nefsime hoş gelmekle
beraber vicdanen doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Amaç eğitim mi yoksa
otel mi? Personelini otele götürmekse amaç adını çalıştay, seminer koymayalım.
Bir ödül olarak Bakanlık görevlilerini böylesi yerlerde konaklatabilir, tatil
yaptırabilir. Yok eğer amaç eğitimin bir sorununu çözmek ise bunun çözüm yeri
problemin olduğu yerdir. Lüks otellerde kamunun parası harcanarak problem
çözülmez. Bu, eşyasını karanlık bir yerde kaybeden Nasrettin Hoca'nın yitiğini aydınlık yerde aramasına benzer. Kimse kamu malıyla cömertlik yapmasın. Bir yöneticimiz kendi
parasıyla sponsor oluyorsa eyvallah. Ağanın eli tutulmaz. Ama kimse devletin
parasıyla ağalık yapmasın. Bu paralarda tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır.
Beytül maldır, yetim malıdır.
Yöneticilerimiz kamu harcamalarında yoğurdu üfleyerek
yemeyi bilmeli; makam, para ve şöhretin altında ezilmemeli. Kendini kaybetmemelidir.
Milletin emaneti en iyi şekilde kullanılmalıdır. Kamu malını bu şekilde
kullanarak bazı hassasiyetler zedelenmemeli, bu konuda dedikoduya mahal verilmemeli.
Makamdayken insanlar para ile imtihan olduklarını hiç akıldan çıkarmamalıdır. İfrat
ve tefritten kaçınılmalıdır. Dünkü sağlıksız bodrum katlarındaki salonlar da
anormaldir, bugünkü lüks otellerde. Bunun ortası bulunmalı. Savurganlıktan,
gereksiz harcamadan uzak durulmalıdır.
Lüks otelleri finanse edenler, aracılık yapanlar, organize
edenlerin iyi niyetinden şüphe etmiyorum. Bir işin en iyisini yapmak
istiyorlar. Unutmayalım ki “Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla doludur.”
Sap ile samanı karıştırmak istemem. Ama bu yapılanı israf olarak görmekteyim.
Sözümü sözlerin en güzeli olan Kur’an’dan bir ayetle bitirelim: “Şüphesiz saçıp savuranlar, şeytanın
kardeşleridir. Şüphesiz şeytan Rabbine karşı çok nankördür. (İsra 27) Ben
bu konuyu bir kaç yazımda mesele edindim. Umarım yanlış anlaşılmam. Umarım
yanılan ben olurum. 04/02/2017
3 Şubat 2017 Cuma
Problemi dışarıda ararken içeride buldum -III-
Çalışanların arasında uyum önemli, özellikle yönetim kadrosunda. Aynı fikirde olmaları şart değil. Her şeyden önce çalışma, düzen, tertip, disiplin ortak noktaları olmalı.
Fi tarihinde geçici görevlendirme plan müdür yardımcısı ile çalışıyorum. Normalde mesai saatleri içerisinde zorunlu olmadıkça kurum dışına pek çıkmam. Bir gün toplantı dolayısıyla yardımcının yanına vardım. Ben toplantıya gidiyorum dedim. "Tamam müdür bey, siz gidin, ben buradayım. Ben de bir hastaneye gideceğim" dedi. Keşke ben burada iken hastaneye varıp gelseydin" sözüme sessiz kaldı.
Toplantı dönüşü okula doğru yöneldim. Derste olması gereken öğrencilerden bir sınıfın bahçede olduğunu, kiminin bahçe dışına çıkarak bisiklet sürdüğünü gördüm. Acaba derse gelmeyen bir öğretmenim mi var diye düşünürken bisiklet süren bir öğrenci beni görünce durakladı. Niye dışardasınız, dersiniz ne dedim. Dersin adını söyledi, müdür yardımcısı çıkardı dedi. Biraz daha ileriye baktım. Yardımcımız kapı önünde efkarlı efkarlı sigarasını içiyordu. Yanına varıp selam verdim. Hocam bu çocukların dersi ne, niye dışarıdalar dediğimde yüzüme baktı. O anda dışarı zili çaldı. "Müdür bey! Zil çaldı" dedi. Ders maalesef yardımcımın dersi idi.
Aklınıza adam zaten hastaneye gitti, belki de hastadır, ders işleyecek durumu yoktur gelebilir. Şeker hastalığı olan arkadaşımızın hastaneye gidip gelmesi biten ilacını yazdırmasından ibaret.
Yine bir başka zaman kendisine hocam, işin var mı yok dedi. O zaman şu işi yapabilir misin dedim. Tamam dedi. Az sonra dışarı çıktığımda yine bahçede öğrenciler var. Ders malum. Bizim yardımcının dersi. Yanına vardım. Hocam senin dersin mi vardı dedim. Evet dedi. Bana işim yok demiştin dediğimde evet yok dediniz. Ders iş değil mi hocam. Bir okulda öncelik derstir. Yazının aciliyeti yok dedim. Ama siz bana görev verdiniz dedi. Sayın hocam bu çocuklar bize emanet, önce ders dolacak, dersinizin olduğunu söyleseydiniz o yapılacak işi ben yapardım. Bir şeyi yaparken bir başka şeyi yıkmayalım. Boş ders öğrenciyi okuldan, dersten uzaklaştırır dedim. Sessiz kaldı ama hoşuna gitmedi. Adım nasılsa titize çıkmıştı. Çıksın bakalım, ne diyelim.
Bir okulda yöneticinin derse girmeye gözü olmazsa yarın bu işi öğretmen yapsa ne denir? 03/02/2017
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)