12 Haziran 2016 Pazar

Bu yaptığını sakın başka yerde anlatma!

Çölde yaşayan zengin ve muktedir bir kabile reisinin dillere destan, eşi az bulunur bir atı varmış. Günün birinde kabile reisi, çok sevdiği bu atına atlayarak çöle tek başına gezmeye çıkmış. Hayli zaman at koşturduktan sonra dönmek üzere iken uzaklarda bir kımıltı dikkatini çekmiş. Bir insan yerde yatıyor. Belli ki ölmek üzere olan yardıma muhtaç bir hasta.

Atından inerek yerdeki adama yardıma gitmiş. Hâlâ nefes aldığını görünce sevinip atının terkisinden su kırbası almak üzere iken yerdeki mecalsiz ve hasta adamı, o herkesten kıskandığı değerli atının üzerinde görünce şaşırıvermiş. Adam atı topuklayıp erişilemeyecek kadar uzaklaştıktan sonra geriye dönüp alay edercesine bakmış atın sahibine. Fakat bir gariplik var. Atın sahibi ağlamanın dışında herhangi bir tepki vermez.

“Zoruna gitti de ondan ağlıyorsun, değil mi? Sen ki bu atı kendi gözünden, evladından bile kıskanırdın ama bak, aklım ve çevikliğim sayesinde bu at şimdi benim oldu. Bu yüzden ne kadar ağlasan yeridir” demiş hırsız.

Atın sahibi ise “Ey hırsız, atımı çok sevdiğim doğrudur. Elimden alman elbette gücüme gitti. Üzülmeye üzüldüm fakat atımın elden gittiğine ağlamıyorum” deyince “Kadınlar gibi ya niye ağlıyorsun” der.

“Benim ağlamamın sebebi şudur: Bu haber yarın etrafta duyulduğunda, senin nasıl bir hile ile atımı elimden alıp kaçtığın, dilden dile dolaştığında, bundan sonra çölde hiç kimse, ölmek üzere olan gerçek bir ihtiyaç sahibine bir damla su vermeye çekinecektir. Üzüntüm bundan. Ne olur, bu yaptığını kimseye anlatma, olmaz mı?” şeklinde cevap verir. Bu cevap karşısında hırsız yaptığına pişman olur ve atı geri verir.

Ölüye çiçek koymak

Amerikalı bir adam elinde bir buket çiçek akrabalarının mezarını ziyarete gider. Mezarlıkta yürürken Çinli bir adamın akrabalarının mezarının üzerine yemek koyduğunu görür ve şaşırır. Amerikalı Çinli adama doğru yönelip 'Akrabalarının ne zaman kalkıp bu yemeği yiyeceğini düşünüyorsun?' diye sorduğunda, Çinli 'Senin akrabaların ne zaman yattıkları yerden kalkıp çiçekleri koklarlarsa benimkiler de o zaman bu yemekleri yiyecekler' diye cevap verir.           

Bir şey yerinde değerlidir


 Genç adam yöresindeki bilge ve yaşlı kişilerle ilgili olumsuz sözler söylüyordu. Bir gün Dhu Nun ona küçük bir ders vermek istedi.
Genç adamı yanına çağırdı ve parmağındaki yüzüğü eline verdi.
"Şimdi" dedi. "Pazara git ve bu yüzüğü 1 altına sat."
Genç adam bilgenin verdiği yüzüğü satmak için pazara gitti. Ama hiç kimse yüzüğe 10 gümüşten fazla vermiyordu. Sonunda umutsuzca Dhu Nun’un yanına döndü ve olanları anlattı.
Yaşlı bilge, genç adamın uzattığı yüzüğü almadı. Ona bu kez yeni bir görev verdi:
“Şimdi kuyumcuya git ve bu yüzüğün değerinin ne kadar olduğunu sor.”
Genç adam bu kez elinde yüzükle kuyumcuya gitti. Kuyumcu genç adamın gösterdiği yüzüğü inceledikten sonra "Size bu yüzük için 1.000 altın verebilirim" dedi.
Genç adam kuyumcunun verdiği rakamı duyunca şaşırdı. Hemen yaşlı bilgenin yanına giderek ona bu kez kuyumcuda olanları anlattı.
Dhu Nun genç adamı dinledikten sonra ona hiç unutamayacağı bir yaşam dersi verdi:
"Dünyadaki her varlığın gerçek değerini anlaman için çok çalışıp okuman, o işin uzmanı olman gerekir."

Bütün Dünya-Eylül 2002