İlkokulda beşinci sınıfa geçtiğim yılın yazında, bir sıvacının yanında üç gün mü beş gün mü çalıştım. Sanırım ramazan ayı idi o yıllar.
Benim emsal bir arkadaşla sıva yapan ustaya durmadan kova içinde çamur taşımıştık.
Usta, normalde gençten birini yanında çalıştırması gerekirken onlara yevmiye vermektense bizim gibi küçükleri seçmişti. Çünkü büyükler bizim çalıştığımız paraya çalışmazdı. Haydi kuzum, koş kuzum diyen usta tatlı diliyle bizi çalıştırmıştı. Ustanın bize verdiği para bizim için bir anlam ifade etse de beş günün bitiminde her birimize verdiği para ile beş kilo şeker alınıyordu. Bunu da şuradan biliyorum. Evin şekere ihtiyacı varmış. Babam aldı geldi. Beş kilo şeker etti demişti.
Orta birin yaz döneminde dokuz gün boyunca bir inşaatta çalışmıştım. Sabahtan akşama ikinci kata kovayla harç taşımıştım. Harcı doldurduğumuz yerle inşaat alanı baya mesafeliydi. İkinci kata da merdivenden harç taşırdım. Kovanın ince telinin izi elimin içine geçerdi. Yukarıdan vuran ve yakan güneşi, vücudumdan şıpır şıpır akan teri, başımdan akan terin gözüme gelince gözümün nasıl yandığını söylememe gerek yok sanırım.
Bir ara sırtımda 50 kilo olan çimento torbası da çekmiştim. Merdivenden çıkarken ağırlığından güç bela yürürken korkuluğu olmayan derme çatma merdivenden yuvarlanma riski geçirdiğimi de hatırlarım.
Kova marifetiyle harç taşırken kovanın sapı elimi acıttığı için kovanın ince sapına sağdan soldan bulduğum kağıt türü şeyleri sararak biraz kalınlaştırırdım. Buna rağmen dokuz günün sonunda sol elim pes etti. Orta ya da yüzük parmağım anormal bir şekilde şişti. Şişi indirsin diye kuru üzüm, soğan türünden kim ne akıl verdi ise sürüp elimi sarmalamıştım. Patladıktan sonra epey bir irin akmıştı.
Hem lise hem de üniversite bitinceye kadar yaz dönemleri hep inşaatlarda çalıştım. Üniversitede iken yaz dönemini de beklemeden okul vakti zaman zaman inşaatta çalışmak zorunda kalmıştım.
İlk, orta, lise ve üniversitede inşaat tecrübem olmasına rağmen vasıfsız elemandım. Getir, götür, taşı, temizlik vs. işi yaptım ağırlıklı olarak.
Fakülte bitip uzun süre öğretmenlik yaptıktan sonra memlekete gelmek amacıyla müdürlük sınavına girerek bir müddet yöneticilik yaptım.
Yöneticilik yaparken de ufak tefek inşaat işleri beni buldu. Bir anımı da burada paylaşmak isterim.
İlk yöneticiliğim ilçede bir Anadolu lisesi idi. Ardından rotasyonla şehrin kenarında bir ilköğretimde görev yaptım. İl merkezinde olmasına rağmen okul sobalı idi. Uğraş ve didinmenin sonunda iki ayrı binada eğitim yapan okula kalorifer döşetmiştim.
İki binanın arasında bulunan kömürlüğe kalorifer kazanını koydurmuştum. Kömürlüğü kullanılır hale getirmek için kaç römork pislik çektirmiştim.
Okula başladığımda okulun hizmetlisi de yoktu. Okul aile birliği imkanlarıyla mahalleden bir kadını hizmetli çalıştırmıştım.
Kadın bir gün odama geldi. Kömürlüğün çatısı akıtıyor dedi. Kiremit var mı dedim. Var dedi. O zaman çatıya çık. Kırık kiremitlerin yerine yenisini koyuver dedim. "Ben yapamam. Çünkü bende yükseklik korkusu var. Çatıda başım döner" dedi. Merdiven var mı dedim. "Bulurum" dedi. O zaman merdiveni bul gel, biraz da yeni kiremit getir. Sonra bana haber ver dedim.
Az sonra hazır hocam dedi. Takım elbise ve kravatımla çatıya çıktım. Önce kırık kiremitleri aşağıya attım. Ardından aşağıdan uzatılan yeni kiremitleri döşeyip indim aşağıya.
Birkaç gün sonra iyi bir yağmur yağdı. Sonrasında da yağdı. Her defasında akıtıyor mu diye sordum. "Hiç akıntı yok hocam" cevabını aldım.
O kadar inşaatlarda çalışmama rağmen bu vesileyle ilk defa kiremit aktarmıştım. Gördüğünüz gibi becermişim. Birçok işi olduğu gibi bu işi de usta bulmadan, masrafsız halletmiştik.
Sizin de kiremit aktarma işiniz olursa, sağda solda usta aramayın. Bir telefon kadar yakınım. Üstelik test edilmiş, garantili iş benimkisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder