Apar topar emekli olduktan sonra boş duramam diye bir arkadaş ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik bir etüt merkezi açmış. Davet etti. İcabet edeyim deyip açılışa katıldım.
Açılışı yaptık. Hayırlı olsun dedik. Çaylarımızı yudumlarken mutluluğuma diyecek yoktu. Arkadaşın mutlu ve heyecanlı gününde yanında bulunmuştum.
Mutluluğum hüsrana dönüştü. Moralim bozuldu. Acaba kaç lira idi gelen ceza. Bir 2 bini gözden çıkardım.
İyi de ben açılışa toplu taşıma ile gitmiştim. Oğlan da evde olduğuna göre bu ceza neyin nesi idi. Arabayı en son bir gün önce kullanmıştım. Herhalde bir gün öncesi bu cezayı ben yedim. Ceza şimdi geldi diye düşündüm.
Neden ceza yemişim diye 51/2-A maddesine baktım. "Hız sınırlarını %10 ile %30 arasında aşan sürücülere 51/2-a trafik cezası uygulanır." yazıyordu.
Ceza tarihi ve saatine baktım. Pazar gününü gösteriyordu. Cezanın düzenlediği yere baktım. Ben dün o caddeden geçmedim dedim.
Telefonu cebine koydum. Çayımın son yudumunu içtim. Etüt merkezi sahibine tekrar hayırlı olsun diyerek ayrıldım.
Yürürken
oğlanı aradım. Babam, neredesin dedim. "Evdeyim" dedi. Arabayla az
önce dışarı çıktın mı dedim. "Evet, çıktım. Annemi aldım geldim. Ne oldu
da" dedi. Hiçbir şey yok. Ceza yemişsin hızdan dedim.
E devlet
kapısından aldığım cezanın resmini gönderdim hem oğlana hem de annesine.
Bekledim ki "Vay be! O kadar ceza gelir miymiş. Çok üzgünüz"
yazacaklarını. Hiç oralı olmadılar. Baba değil misin? İşin ne öde der gibi bir
halleri vardı. Şu var ki ana ile oğlan bir olmuşlar, benim hafta sonu tatilimi
zehir etmeye ant içmişler. Haliyle niye tüh desinler.
Etüt
merkezinin açılışından sonra çarşıya uğrayacaktım. Tadım kalmayınca doşşara
doşşara eve geldim. Güya otobüse binince bir şeyler yazacaktım. Elim yazmaya
gitmedi.
Başıma vuran
ağrıyı söylememe gerek yok. Cumartesi tatilim de zehir oldu.
Eve girince
yatağa attım kendimi. Yemek hazır oluncaya kadar biraz kestirdim. Uyanınca
başımın ağrısını dinmiş gördüm.
Yalnız ister
ağla ister sızla ister yatağa düş. Bu borç ödenecek.
Bir gün
sonrasında daha ödemediğim borcu kabullenince dut yemiş bülbüle dönen dilim
konuşmaya başladı. Oğlana TEDES'e mi yakalandın dedim. "Yok baba. Kuytu
bir yere radar atmış polis. Geçerken gördüm dedi.
Şu var ki
daha radara yakalanır yakalanmaz, cezanın tanzimini, e devlete yüklenmesini, e
devletin bir hızla e posta göndermesini görünce ağır ve hantal dediğim devletin
hızına hayran kaldım. Belki de oğlan eve varmadan baba mesaj geldi. Acı haber
tez duyulur misali; yememiş, içmemiş, bana ulaştırmış. Bu hıza şapka çıkarıyorum.
Aynı hızı diğer işleyişlerde de devletten bekliyorum.Tatilimi
zehir eden bu cezanın bir diğer sevindirici yanı, oğlan düşük hızdan ceza
yemiş. Ya bir de yüksek hızdan yeseydi, vay benim halime. Yemeden, içmeden ve
yazmadan kesilirdim. Buna da şükür. Zira beterin beteri var.
Cezanın bir
diğer sevindirici yanı, erken ödeme yaparsam yüzde 25 daha az ödeyecekmişim. Bu
demektir ki 2.167 yerine 1.625,25 TL ödeyeceğim. Gördüğünüz gibi daha bir şey
yapmadan devlet 541,75 TL kolaylık sağladı. Bu demektir ki 2000'i geçmese bari
dediğim ceza 1625'e indi.Bu arada
yüzde 25 erken ödeme indirimi ile devlet Mourinho'dan daha insaflı ve daha
merhametli. Başarısız bir sezonun ardından gönderilmesi gündeme gelince,
"Tazminatımı kuruşu kuruşuna alırım" demiş Mourinho. İyi ki devleti
Mourinho yönetmiyor. Pekala erken ödeme falan anlamam. 2167'yi bayılacaksın
diyebilirdi.
Burada aldığı
tazminatlarla maruf Mourinho pek de paracıymış. Kuruşun peşine düşmüş demeyin.
Meğer adam bozuk paraları toplayıp maça çıkaracağı on biri belirlemek için
bozuk paraları masaya atıyormuş. Masada kalanlardan takımı kuruyormuş. Bir ara
teknik direktör olursam bu tüyodan yararlanmak isterim. Zira tecrübe kokuyor
adam.Neyse bu,
Fener'in ailevi meselesi. Benim derdim bana yeter. Yeniden cezanın sevindirici
yanlarına dönersem, bu cezayla devletin bütçesine katkıda bulunmuş olacağım.
Çünkü devletin buna ihtiyacı var. Bütçe açığının önemli bir kısmı trafik
cezaları ile kapatılıyor. Nasıl ki maaşımdan her vergi kesiliyor. Harcamalarda
MTV ve KDV ödüyorsam, bunlar vatandaşlık görevi ve bu görev kutsal ise bütçeyi
kapatacak bu ceza da kutsaldır. Yani anne-oğul ve devlet el ele vermiş. Biri
oğlum, gel beni şuradan al deyip bu cezaya sebep olmuş, oğlan hızlı sürerek bu
cezaya alet olmuş, devlet de cezayı tanzim ederek son noktayı koymuş. Annesi,
oğlu, polisi, radarı, devleti peşime düşmüş. Benden gelecek paraya bel
bağlamış. Acaba kapanmayan bu deliğe katkıdan dolayı sadaka işlemiş olur muyum?
Şayet sevap işlemiş olursam, bu cezaya sebep olan anne oğul da sevaptan pay alırlar
mı?
Şu bir gerçek
ki oğlanın annesi evden arabayı çağıracağına, taksi tutup eve gelseydi, bu
indirimli ceza kadar taksi parası tutmazdı. Gel de bunu oğlanın annesine anlat.
Ne dediğinin farkında mısın demeyin. Ben ne dediğimi biliyor muyum üzüntüden.Acaba
diyorum, birkaç ay tasarruf tedbiri uygulasam bu cezayı telafi edebilir miyim
diye düşünmüyor değilim. Çünkü ne de olsa iki depo parası gitti.Hanım ve
oğlandan müteşekkil hanem, arabayı parka çeksek, benim gibi her biri yürüse ya
da gidecekleri yere toplu taşıma ile gitseler, biz bu cezayı elbirliği ile
telafi ederiz. Hepten yürürsek daha iyi olur.
Gel gör ki dün
bir bugün iki. Oğlan suçluluk psikolojisi içinde bir müddet arabaya binmez
derken, aha az önce "Baba, ben spora gidiyorum" demez mi? 1,5 km
mesafedeki salona yine arabayla gitti.Görünen o ki
rahatımızdan ve alışkanlıklarımızdan hiç taviz vermeyeceğiz. Bu demektir ki benim
tasarruf tedbirim başlamadan bitti.Yeter bu
kadar. Yazıyı bitireyim derken pazartesi sendromu öncesi evlenip evden çıkan
oğlan aradı. Biri Ereğli, diğeri de Karaman olmak üzere bir haftada iki trafik
cezası gelmiş ona da. Kendimden geçtim, oğlanı düşmeye başladım. Bir
haftada üç ceza yeter de artardı bize. Ne kadar geldiğini sormadım. Büyük bir
ihtimalle bizden fazla gelmiştir ona.
Görünen o ki
bütçe açığını kapatmak için devlet tüm oklarını Yüce ailesine çevirmiş. Burada
iyi maden var diyor devlet.
Alacağın
olsun devlet.
Siz siz olun, bizi örnek almayın. Trafik kurallarına harfiyen riayet edin. Yok, bizim de çorbada tuzumuz olsun diyorsanız, kim tutar sizi. Basın gaza. Sonrası gelir. Belki de elbirliğiyle bütçeyi düzeltiriz. Çünkü sadece Yüce ailesi ile bu mutfak kaynamaz.
Geçmiş olsun, geçenlerde kayınvalideyi feribot ile geldiği için Yalova İdo önünde araç içinde bekliyoruz, eşimle. Aracın dörtlülerini de yakmışız. Hani bütün olumsuzluklara karşı önlemlerimizi almışız. Derken aracın dikiz aynasından motorlu trafik polisini gördüm ve aracı hareket ettirmek için manevra yapmaya hazırlanırken, trafik polisi yanıma geldi ve "burada beklemeyin, ceza yazarım" şeklinde uyardı. Ben de hareket ettim ve 1 saat sonra sizde olduğu gibi e-devlet üzerinden mail yolu ile ceza geldi. Hani uyardım neden ceza yazdın, madem yazacaktin neden uyardın? Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık hâli...
YanıtlaSilSağ olasın. Trafik polisinin iyi polis, kötü polis rolü oynamasına güzel bir örnek. Güya yararak iyilik meleği kesilmiş. Ardından yüzünü göstermiş. Tek kelimeyle ayıp gerçekten. Bir devlet yetkilisi böyle ikili oyun oynamaz. Trafiğin akışını bozan bir durum olsa, tehlike saçsa yazsın. Ama öyle de değil. Size de geçmiş olsun.
SilMerhabalar Ramazan Hocam.
YanıtlaSilGeçmiş olsun hocam. Ne diyeceğimi bilemiyorum. "Doşşara" yörenize özgü bir kelime mi? Hiç duymamıştım.
1973 yılında Almanya'dan otomobille Hollanda'ya gittik. Hollanda'da seyir halinde iken yolda 64 km. hızla radara yakalanmışım. Babamla ben Hollanda'dan Almanya'ya döndüğümüz de Hollanda polisinin düzenlediği ceza ile ilgili posta çeki (20 Alman Markı) lojman kapımızın altından içeri atılmış bir halde bulduk.
Yeryüzünde tüm devletlerin en hızlı yerine getirdiği işlemlerden biri ceza tebligatıdır.
"...Tatilimi zehir eden bu cezanın bir diğer sevindirici yanı, oğlan düşük hızdan ceza yemiş...." Düşük hıza da mı ceza kesiyorlar? Peki o ceza maddesinin içeriğinde düşük ya da yüksek hız açıklaması var mı?
Sayın hocam, gerçekten üzüldüm, ama elden bir şey gelmez. Olan olmuş artık, size de cezayı ödemek kalıyor. Hollanda'da aldığım cezanın dışında başk hiçbir ceza almadan şoförlüğümü bitirdim. Almanya dönemi hariç, Türkiye'de hiç arabam olmadı. Ben hep devletin hizmet araçlarını şöför olarak kullandım. Hem memur, hem de şofördüm. Sebebine gelince. Eskiden ülkemizde ehliyet sahibi olmak öyle kolay bir şey değildi. Bir arkadaşımı kaç sefer direksiyon sınavına götürdüm getirdim, bir kez de sürekli kaybetmekten dosyası yanmıştı. Sürücü belge sahibi insan sayısı az olunca, ehliyeti olanlar çok iş düşüyordu. Araçları var, ehliyetleri yok, çok kişileri araçları ile Ankara, Kırşehir, Kayseri'ye çok götürüp getirdim.
Araban mı var, derdin var! Vergisi, sigortası, muayenesi, yakıtı, tamiri, cezası, kazası, bir de yoldaki magandalar derken bir ev horantasının en oburu diyebilirim.
İnşAllah bundan böyle bir daha ceza muamelesi ile karşılaşmazsınız. Tekerinize taş değmesin.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar Recep Kardeşim. Çok sağ olasın. Doşşara kelimesini Konya'da bazı yöreler kullanır. "Şunun neyi var. Niye böyle doşşarır" derler. Hiç kullanmadığım, anlamını da bilmediğim bu kelime kalemime döküldü. Siz deyince baktım. Üzülmek anlamına geliyormuş. Ayakta durmak, edalı bir şekilde yürümek, büyüklük taslamak anlamları da varmış. Doşatmak şeklinde de kullanılıyormuş.
YanıtlaSilSizi tebrik ederim. Bir cezanın dışında cezamız yok. Benim de pek var sayılmaz. Hastane önünde bir park cezası, bir bozuk ışıkta geçme, bir de ışığı görmeden geçmişim. Bunlardan ceza yedim. Bu ceza da oğlanın cezası.
Trafik kurallarına uymak gerek. Radar atmayı uygun bulmuyorum. Tüm trafiğe açık yollarda mobese olmalı. Kurala uymayan cezasını çekmeli. Bizde ise polisin yakalamasın ve zaman zamsn kurulan radarkara bağlı cezalar. Az önceki yemez. Siz yersiniz.
Trafik cezaları yoktan beleşe gelen bir gelir. Niye tanzim edip jet hızıyla göndermesinler. Görünen o ki gelir kapısı.
Aşırı hızı doğru bulmuyorum. Ama şehir içinde otoban gibi yol yapılmış. Hız ise 50-60 km. Olacak şey değil. Yolun durumuna göre hızla farklılık göstermeli.
Bizim çocuk hız limitini az geçmiş. 50 ise belki 58 ile geçti. Tam kaçla geçtiği yazmıyor. Ceza maddesi yüzde on ile yüzde otuz asgari hız diye yazmış. Ondan dolayı öyle yazdım.
Arabasızlık en iyisi. Bugüne kadar arabama o kadar vurdular. Kendi imkanım ile yaptırdım. Sigortadan hiç yararlanmadım. Birkaç sene önce park halindeki aracın sol çamurluğuna a vurmuşlar. Yaptırmadım, öyle duruyor. Şimdi sigorta zamanı da geldi. Yararlanmadığım sigortanın bedelini ödüyorum. Sigorta fiyatlarının yanına da varılmıyor. Hanım olmasa elden arabayı çıkarırım. Doğru dürüst kullanmıyorum zaten.
Amin, çok sağ olun. Teşekkür ediyorum.
Merhabalar Ramazan Hocam.
SilCevab-i yorumunuz için çok teşekkür ederim. "Doşşara" yı da öğrenmiş oldum.
Selam ve saygılarımla.
7 senedir araba kullanıp hiç ceza yemeyen ben 2024'te 5 kez ceza yedim. Çorbada bizim de tuzumuz olsundu diye ödedik tabi. Zaten maaşımız %10 zamlanırken ev kiramız %65 zamlandı ama olsundu yüce devletimize Allah zeval vermesin dedik. Hazine ve maliyeye anında gönderdik.
YanıtlaSilYıllardır çalışıp yükseltemeyeceğim aracıma binerim ama polis ekipleri araba almış heralde onların parası bu dedim varsın devletimin polisi modelli arabaya binsin ben tasarruf yaparım.... 😁
Yedi yılın ardından bir yılda beş ceza olacak şey değil. Belli ki ya nazara geldiniz ya da etkili ve yetkili kişiler trafik cezaların bel bağlamış. Sabahtan ayrı ayrı noktalara dükkan açan trafik memurlarına ne yapıp be edip akşama şu kadar ceza kesmeden gelmeyin deniyor. Vah yazık. Sizin yanınızda ben hiç ağzımı açmamam lazım. Çok geçmiş olsun diyeceğim ama bilirim kolay kolay geçmez. Görünen o ki 2025 yılını devlet size ayırmış. Daha mayıs ayında beş ceza ise geriye daha yedi ay var. Dikkatli olmak lazım.
YanıtlaSilBiz cezalar dan fırsat bulup tasarruf edelim. Kazanıp artırıp buralara ödeyelim. Bizim görevimiz bu. Onlar daha iyi arabalara binsinler. Çünkü devleti temsil ediyorlar. Tasarruf bize, itibar onlara.
Üstad geçmiş olsun ama üzülme hükümetimize pardon devletimize biraz katkın olmuş oldu olur böyle şey
YanıtlaSilSağ olasın. Tek tesellim devlete katkı yapmış olmam zaten. Yalnız müflis tüccarı kurtarmak mümkün değilse bizim katkımızın da çok bir katkısı olmaz.
YanıtlaSil