Kutlamanın yeri ayrı, anmanın yeri ayrı. Mesela;
10 Kasım kutlanmaz, anılır.
18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü, içinden hem zaferi hem de şehitleri barındırdığı için hem kutlanır hem anılır.
23 Nisan, 29 Ekim, 19 Mayıs ve 30 Ağustos kutlanır.
Ramazan ve kurban bayramları kutlanır.
Ramazan bayramı kutlanırken Ramazan orucu kutlanmaz, yaşanır. Çünkü;
Bu ayda oruç tutulur.
Teravih kılınır.
İftar yapılır, sahura kalkılır.
Kur'an okunur, hatim inilir, mukabele okunur, mukabele dinlenir.
İftar davetleri yapılır.
Fitre ve fidye verilir.
İsteyen, vakti müsait olan itikafa girer. Ramazanın son 10 gününü camide geçirir.
Parası ve vakti olan ramazan umresine gider.
Ramazan paketi hazırlanır ve fakirlere dağıtılır.
Zekât genelde bu ay verilir.
Camiler dolar.
Bazı camilerin minarelerine ramazanı hatırlatan mahyalar asılır.
Yardım ve dayanışma bu ayda hız kazanır.
İftar sofraları sair günlere göre mükellef olur.
Sahur saatleri değişse de tüm aile fertleri sahur ve iftarı birlikte yapar.
Bazı özel sektör ramazan dolayısıyla esnek mesaiye geçer.
Kadir gecesi ihya edilir, kutlanmaz.
Ramazan orucuna dair verdiğim bu örneklere bakarsak, ramazan kutlanmaz, aksine yaşanır. Bu yaşama hem bedenen hem ruhen hem de zihnen olur. O yüzden yaşanan bir iklimi kutlamaya döndürmeyelim. Çünkü ramazanın kutlanacak bir yönü yoktur. Bir de kutlama çıkararak eski köye yeni adet getirmeyelim.
Yine de mübarek olsun anlamında kutlayana da bir sözümüz olmasın. Bizde "Şeker ve kurban bayramı kutlanır, Ramazan kutlanmaz" diyene de bir sözümüz olmasın.
Hele "inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" gerekçesiyle kimseyi gözaltına almayalım. Yerinde veya değil, bir işletmenin çalışanlarına yönelik e posta mesajlarından nem kapmayalım. Had bildirmek için hemen hakkında inceleme ve soruşturma başlatmayalım. En ufak bir şeyde adalet mekanizmasını insanın boynunda Demokles’in kılıcı gibi sallamayalım. İşletmelere itibar suikastı yapmayalım. Maksadını aşan, pot kıran insanımızı bir çırpıda tu kaka yapmayalım. Adalet; yerinde, zamanında ve kıvamında olursa bir anlam ifade eder. Değilse, bu işleyişi de olur olmaz kullanmak suretiyle ayaklar altına almış oluruz.
Şayet bir işletme, işini yapan çalışanının oruç ibadetini yerine getirmesini engellerse buna hep birlikte savaş açıp had bildirelim. Ötesi gereksizdir. Bırakalım da şirketin içişlerini şirket kendi içinde çözsün. Her şeye burnumuzu sokmayalım.
İnsanların yaşantısına müdahale etmeden, oruç tutana da tutmayana da, dine yakın olana da dinden uzak olana da saygı duyalım.
Unutmayalım ki şirketin/holdingin kendisi dindar olmaz, çalışanı olur. Tıpkı devletin laik ama insanının laik olmadığı gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder