21 Ağustosta kaybolan 8 yaşındaki Narin, uzun bir arama sonucu 8 Eylülde bir derenin içinde cansız bedeni bulunmuştu.
Türkiye’yi 21 Ağustostan bugüne meşgul eden bu cinayet davası, nihayet 28 Aralık günü ilk mahkemenin verdiği kararla nihayete erdi.
Karara göre anneye, ağabeye ve amcaya ağırlaştırılmış müebbet verilirken, Narin’in cansız bedenini dereye gömen aile dışındaki kişiye ise 4 ay 6 ay ceza verildi.
Türkiye’yi dört aydır uğraştıran ve gündemden hiç düşmeyen bu vahşi cinayet davasının neticelenmesine sevindiğimi söylemeliyim. Her ne kadar bu davanın istinaf ve Yargıtay boyutu olsa da en azından gündemden düşecek.
Gerçek suçlular mı ceza aldı, daha başkaları da var mı, bu ilk karar İstinafta bozulup dava yeniden görülür mü, bekleyip göreceğiz.
Narin’i kendi emelleri uğruna cinayete götüren katillerin; anne, abi ve amca olması gerçekten üzücü. Çünkü annenin çocuğuna, abinin kardeşine, amcanın yeğenine bu cinayeti reva görmesini insanın akıl havsalası almıyor. Aile fertlerinin yaptığı bu kötülüğü düşman yapmaz.
Narin’in ilk kaybolması ve bulunması sürecini takip ettikten sonra yargılama sürecini takip etmedim. Buna ne yüreğim el verdi ne midem götürdü. Mahkemede zanlıların sık sık ifade değiştirmesi yargılamayı yılan hikayesine döndürdü. Çünkü olayın failleri kedinin fare ile oynaması gibi adalet mekanizmasıyla oynadı durdu.
Kararın gerekçesini bilmemekle beraber 8 yaşındaki masum bir çocuğun öldürülme gerekçesinin net bir şekilde ortaya konduğunu düşünmüyorum.
Mahkeme bu sanıklara ceza verirken cinayetin yanında adaleti yanıltma, mahkemeyi oyalama yönünden de bunlara ayrı ceza vermeliydi.
Cesedi dere içine gömüp adaleti yanılan kişiye verilen 4 yıl 6 aylık cezayı az bulduğumu söylemeliyim. Üstelik bu ceza infaz yasasına göre bu ceza, ceza bile sayılmaz. Çünkü bizde bu ceza ve infaz çok garip. Bilmem yarısını yatıyor, yattığı her gün üç gün sayılıyor. Ceza düşük olduğu için belli yılın altındaki cezalar için yatılmıyor bile.
Hoş, ne kadar ceza alsalar da bu cezalar Narin’i geri getirmeyecek. Daha çocukluğunu yaşamadan maalesef aramızdan ayrıldı gitti.
Bir de aile içindeki bu cinayet, çocuklarımızı kime emanet edip edemeyeceğimizi de göstermesi bakımından manidar. Katil; anne, abi ve amca ise ve bunlar bu cinayeti işliyorsa bu çocuklar kime emanet edilecek?
Her yaşı geleni evlendirip çoluk çocuğa kavuşturmayı da masaya yatırmamız gerek. Böyle psikopat türü kişilerin evlendirilmelerinin bile önüne geçilmesi lazım.
Ağabeyi ve amcayı geçtim. Bir anne dokuz ay karnında taşıdığı çocuğuna bunu nasıl yapar? Böyle gaddar ve merhametsiz bir anne olabilir mi? Sonra da hiçbir şey yapmamış gibi nasıl timsah gözyaşları döker?
Hasılı bu cinayet davası erken veya geç bir gün nihayete erecek ama bu gizemli cinayet belleklerden hiç silinmeyecek. Ateş düştüğü yeri yakar diyeceğim ama ateşi evin içine salanlar ailenin fertleri.
Merhabalar.
YanıtlaSilSayın hocam, asıl sorulması gereken en önemli bir soru var. Narin gibi katledilmiş nice çocuklar vardı. Neden Narin olayı bu kadar önem ve hassasiyet kazandı? Neden bu kadar Narin olayının üstüne düşüldü? Neden? Bu olayın bu kadar Türkiye'yi meşgul etmesinin altında yatan gerçek nedir?
Ve katillerinin hiçbiri itiraf etmedi. Hakim de bu üç zanlıyı da layıkıyla cezalandırdı. Kararı veren hakimi kutlarım.
Selam ve saygılarımla.
Sorulacak soru çok elbette. Karar verilmesine rağmen cinayet gizemini koruyor. Sıla bebek bu kadar gündemde kalmazken bu olayın bu kadar gündem olması düşündürücü. Belki bazı şeyleri gündemden kaçırmak için yapılmış olabilir. Çünkü bu ülke bu konuda mahir. İlk mahkemenin verdiği kararın İstinaf veya Yargıtay boyutunda değişeceğini, bozulacağını düşünüyorum. Orta yerde dört fail var. O kadar ifade değiştirdiler. Bu süreçte değişmez diye bir şey yok. Bakarsınız tüm suç 4,6 ay ceza akana bile ihale edilebilir.
YanıtlaSil