Ana içeriğe atla

Kırk Yaşın Ergenleri

Kız olsun, erkek olsun her birimiz çocukluk döneminden sonra ergenlik yaşarız.

Ergenlik kişide biyolojik değişim olsa da kişinin karşıt cinse ilgi duyduğu, kanının deli olduğu, isyanlara oynadığı, heyecana kapıldığı, ateşli konuşmalar yaptığı, idealist ve gözü pek olduğu dönemdir. 

Çocukluk dönemi gibi ergenlik dönemi de bir müddet sonra evlilik ve iş hayatının ardından yerini 25-30'lu yaşlara bırakır.

30'lu yıllar yavaş yavaş ayakların yere bastığı yıllardır. Yine de idealler devam eder.

40'lı yıllar ise hata ve yanlışların geride bırakıldığı, olgunluk ve tecrübenin arttığı, tarafgirliğin yerini tespitlere, ateşli savunuculuğun yerini soğukkanlılığa bıraktığı, olayların geri planının görüldüğü, hayata daha geniş perspektiften bakıldığı bir dönemdir.

Bu dönem kişinin durulduğu çağdır.

Bu dönemleri aşağı yukarı insanımız hepsi şu ya da bu şekilde yaşar.

Yaşı 40'ı geçtiği halde heyecanı kaybolmayan, ateşli konuşmalar yapmaya devam eden, parti fanatikliğini devam ettiren, yaşına rağmen hâlâ durulmayanlar var. Yaşını başını almasına rağmen bu tiplere ben ergen diyorum. Çünkü kafa yapısı olarak daha ergenlikten kurtulamamış görüyorum bunları. 

Bir savunuyorlar bir savunuyorlar. Aralarında tartışmalar yapıyorlar. Sesleri yükseliyor. Çoğu zaman birbirlerini kırıyorlar. 

Bu yaşlarına rağmen olup biteni görmüyorlar. Hayata daha geniş açıdan bakamıyorlar. Farklı fikir ve görüşlere tahammül edemiyorlar. Hâlâ sırtlarındaki yumurta küfesini atamıyorlar.

Halbuki kırk yaş olgunluk çağıdır. Tecrübedir. Birikimdir. Olup bitenle yüzleşmektir. Farklı fikirlere tahammüldür. 

Öyle görünüyor ki yaşı kırkı geçmiş bu tiplerin ergenliği, yaşlılık dönemi dahil, ölünceye kadar devam edecek. Bunların ergenliği ancak mezarda sona erer.

Siz ergenliği geride bırakanlardan mısınız yoksa yaşınıza rağmen hâlâ ergenliğe devam edenlerden misiniz? 

Bu tür ergenlik faydalı mı, zarar mı, bunun takdirini size bırakıyorum. 

Yorumlar

  1. Ne yazık, olgunluk her zaman yaşa bağlı olarak gelişmiyor. Egolar gelişmemişse olgunluk da kolay kazanılmıyor.
    Kuru gürültünün arttığı ortamlarda, dinleme ve anlama da bitiyor zaten.
    Gerçek ergenlik, zamanın ardından olumlu bir değişim ve dönüşümü de kapsar.

    YanıtlaSil
  2. Bence de öyle. Yaşın değişim ve dönüşümünü yaşamak.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder