Ana içeriğe atla

Futboldaki Yapı

FB bu ülkenin en eski ve köklü aynı zamanda yakın zamana gelinceye kadar şampiyonlukları, zaferleri konuşulan ve belki de en fazla taraftarı olan bir kulübü idi.
Geçmiş başarılarından gittikçe uzaklaşan bu kulüp, günümüzde, başarısızlığını başka gerekçelere bağlamak suretiyle gerçekleri manipüle etmeye çalışıyor.
Başarısızlık gerekçelerini yapı ve sisteme bağlamışlar.
Oturuyorlar yapıyla, kalkıyorlar, yapı ve sistem konuşuyorlar. 
Galip gelirler. Yapıya rağmen galip geldik diyorlar. 
Mağlup olurlar, yapıya mağlup olduk diyorlar. 
Bizi şampiyon yapmazlar diye kendilerini inandırmışlar.  
Hakemlerle uğraşıyorlar, MHK ile cebelleşiyorlar, Federasyona veryansın ediyorlar. 
Kendi oynadıkları maçlardan ziyade ezeli rakiplerinin maç ve pozisyonlarını konuşuyorlar. Bak burada sarı kart var, kırmızı olmalıydı. Maçı uzattılar gibi. 
Ezeli rakiplerini yenerler. Kendilerini gerçek şampiyon ilan ediyorlar. 
Resmi olarak kabul edilmeyen yıldızlara formalarında yer veriyorlar. 
Hakemlerden dert yanarlar. Yurtdışından hakem talep ederler. 
Kendi oyunlarına ve oynadıkları oyunu değerlendirmeye bir türlü sıra gelmiyor. 
Ezeli rakibiyle uğraşmaktan vakit kalıp da bir defa olsun, biz iyi oynayamadık, rakibimiz daha iyiydi demiyorlar.  
Tek adam başkanları, as başkanları, teknik direktörleri, futbolcuları, bir kısım taraftarları ve bu takımı tutan spor yazarları ağız birliği etmişçesine kendilerini buna inandırmışlar. 
Ligi töhmet altında bırakmak, germek, şaibe bulaştırmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. 
Bu nasıl zihniyet nasıl kafa yapısı inanın anlamış değilim. 
Bu yaptıklarıyla, bir zamanların büyük kulübü sayılan FB'yi aşağıda çektiklerinin ya farkında değiller ya da bu gerekçelerle başarısızlıklarını örtbas etmeye çalışıyorlar. 
Başarısız oldukça ligi çirkinleştirmek suretiyle yetkilileri kendilerini kurtarmaya çalışıyor. Dünyaca ünlü, geçmişi başarılar ve aldığı tazminatlarla ünlü teknik direktörleri de ligi çirkinleştirmek için elinden geleni ardına koymuyor. 
FB'yi anlamak isteyen bir FB'nin geçmişine baksın, bir de Mourinho'ya baksın. Kulübün geçmişi başarılarla dolu. Mourinho'nun da geçmişi başarılarla dolu. Dişleri dökülmüş aslan gibi hem kulübün hem de teknik direktörlerinin. Günümüz futboluna dair söyleyecekleri bir şeyleri yok maalesef. Sadece rakibi üzerine oynayan, rakibiyle yatıp kalkan bir teknik direktöre bunun için çuvalla para vermelerine gerek var mıydı? 
FB'nin en büyük sorunu paralı başkanları. İşin ilginci çoğu taraftar bunun farkında değil. Bu takım kahtı rical sorunu çekiyor. Sanıyorlar ki paralı başkan olursa iyi transfer yapıp şampiyon olacağız. Koskoca camia farklı başkan adayı çıkaramıyor. 
Bilmiyorlar ki bu başkanları ve gerçeği yazmaktan kaçınan spor yazarları eliyle bu takımı küçültüyorlar. 
FB'liler aklını başına alıp sadede gelmezse bu takım gittikçe küçülecek. Bir zamanların büyük takımı idi diye anılacak. 
Şampiyonluklar kazanmak kadar takımlarını küçültmek de kendi ellerinde. Kendileri bilir. Bilirim ki bu ülkenin FB'ye ihtiyacı var. 
FB’nin en büyük sorunu FB’ye kurtarıcı aranması, FB’ye en büyük kötülüğü rakipleri değil, kendileri veriyor. 
Başkanları varken, FB’nin başarısızlığını gerekçe üreten spor yazarları varken, olup biteni algılamak istemeyen fanatik taraftarları varken, başkana uygun teknik direktör tercihi varken FB’nin başka düşmana ihtiyacı yoktur. Çünkü FB'lilerin yapı yapı dedikleri yapı kendileridir. Lütfen aynaya baksınlar. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder