Ana içeriğe atla

Zengin İbadeti

"2025 yılı haccı için kayıt güncelleme hakkınız olduğu halde hala kaydınızı e-Devlet üzerinden güncellemediğiniz görülmektedir. Kura hakkınızın kaybolmaması için 16 Eylül 2024 tarihine kadar kaydınızı güncellemeyi unutmayınız (Hatırlatma-8). DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI"

"2025 yılı haccı için kayıt güncellemenizi hala e-Devlet üzerinden güncellemediniz. Bu son hatırlatma olup başvurular 27.09.2024 (yarın) sona erecek ve uzatma yapılmayacaktır. Kaydınızı güncellemeyi unutmayınız. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI"

"Sayın Hacı Adayımız, Hac kayıt güncelleme işlemleri yoğun talep üzerine 7-11 Ekim 2024 tarihleri arasında e-Devlet portalı üzerinden yeniden açılmıştır. 2025 yılı hac kayıt yenileme işleminizi şu ana kadar yapmadığınız görülmektedir. Kayıt yenileme işleminizi 11.10.2024 (Cuma) günü saat 23:59'a kadar yapabilirsiniz. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI B018"

Yukarıdaki mesajlar Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından şahsıma gönderilen mesajlar.

DİB daha önceki yıllarda hac için müracaat edenler için her yıl kendisi güncelleme yaparken 2025 yılında hacca gidecekler için daha önce hac başvurusu yapanlara, 2024 yılında başvuru güncellemesini e devlet üzerinden her hacı adayının kendisinin yapmasını istedi. 

Diyanet niçin böyle bir değişikliğe gitti? Çünkü kurada hac çıkmasına rağmen mali durum yani haccın maliyetindeki artış dolayısıyla hakkından feragat edenlerin sayısında o kadar artış oldu ki Diyanet yedekleri çağırdı. Belki yedeklerden çoğu da gitmeye cesaret edemedi. 

İşte Diyanet, yedekleri çağırmaktansa mali yükün altından kalkabilecek gönüllü hacı adaylarına imkan sundu. Yukarıda kopyalayıp yapıştırdığım mesajlardan da anlaşılacağı üzere Diyanet hac güncellemeyi üçüncü defa uzattı. Daha doğrusu uzatmak zorunda kaldı. Her ne kadar 11 Ekim 2024 tarihine kadar süre verilen üçüncü uzatmada “yoğun talep üzerine” dese de gazın ayağı öyle değil. Belli ki güncelleyen hacı adayları sayısı, ülkeye verilen hac kontenjanının altında kaldı. Bunun başka bir izahı olamaz. Değilse niye üçüncü kez süre uzatımına gitsin. Üstelik ikinci süre uzatımında “başvurunuzu güncelleyin” mesajının dışında ayrıca ilçe müftülüğü tarafından hem şahsım hem de eşim telefonla aranarak güncelleme yapıp yapmayacağımız soruldu. 

Bir zamanlar insanımız hacca gitmek için yarışırken, nasılsa 8-10 sene önce sonra sıra geliyor, şimdiden başvurayım derken ve hac çıktığı zaman parası olmasa bile borç bulup hacca giderken, şimdi ne oldu da o kadar hac başvurusu olmasına rağmen insanımız başvurusunu güncellemiyor? 

Bunun tek cevabı var. Bu zamanda hacca gitmek bedel ister. Öyle önüne gelen hacca gidemez. Çünkü bir kişinin haccı 8-9 bin dolar. Fırsat bu fırsat, borç bulup gideyim devri de geçti. Çünkü pek az insanımız dışında, bu 8-9 bin dolar bir servet niteliğinde. Bugün karı koca hacca gitmeye kalksa bir 15 bin doları gözden çıkarması gerekir. 

Garibime giden bir zamanlar beheri 3000 dolar olan hac maliyeti döviz bazında nasıl bu kadar artar? TL bazında artışı anlarsın. Çünkü paramız pul, enflasyon var. Eh dersin. 

Uzatmayayım. Bir zamanlar yol bulup gidebilenlerin ibadeti olan hac, tam bir zengin ibadeti olup çıkmıştır. Fakirden, memurdan, asgari ücretliden, emekliden, memurdan, orta direkten düşmüş bir ibadettir. 

Hasılı bir zamanlar İslam’ın şartı beş. Hac, zekât zenginin. Geriye kaldı üç farz. Fakirin kelimeyi şehadeti, namazı ve orucu var denirdi. Hastalık veya başka sebeplerle oruç tutanlarda hiç olmadığı kadar azalma var. İndi İslam’ın şartı ikiye. Namaz kılanlar da aynı şekilde azaldı. Adeta camiler boşaldı. Geriye kaldı bir tek kelimeyi şehadet.

Nerede nereye...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde