Ana içeriğe atla

Turpun Büyüğü Hep Heybede

“Bugün mesai de yok ama etkisi yüzüme vuran bir üzüntü var içimde. 

Önce pazartesi sendromu pazardan başlar dedim kendi kendime. 

Az düşündüm ve kendime sordum. Bundan dolayı mı üzgünsün dedim. Dedi ki değil. 

O halde beni benden daha iyi bilirsin. Nedir bendeki bu gam dedim. Bana senin yerinde olmak istemezdim dedi. Hayırdır dedim. Söylememe gerek yok. Az sonra öğrenirsin dedi.

Aman neyse ne. Şu pazarın keyfini çıkarayım dedim. Ayaklarımı uzattım. 

Ey ahali, bu evde yiyecek, içecek bir şey yok mu? Getirin de yiyelim dedim. 

Sen misin diyen. 

Ne getirdin de yiyeceksin. Evde milli içeceğimiz çay bile suyunu çekiyor. Ne zamandır markete gitmiyorsun. Açılacak bin (Tarım Kredi) marketi beklersen daha çok beklersin ama bekleyecek takatimiz kalmadı. 

Söyle ne lazım, yürüyerek alıp geleyim dedim. 

Öyle hemencecik yürünerek alıp gelinecek bir şey değil. Önce mutfağa bir gir. Girip çıkarken günlerdir yüzüne bakmaktan kaçındığın alışveriş listesine bir bak ve arabayla gitmen gerek dendi.

Ve ben şimdi alışverişe gidiyorum dostlar. Nereye, hangi markete gideyim şimdi ben? Kaça çıkarım Marketten ayrıca? Bana bir akıl verin, ne olur.

Gidip dönmemek gelip görmemek var. Şimdiden hakkınızı helal edin.

*

Dostlarım, alışverişten geldim. 411,94+180+53,66+33,90=679,50 TL tuttu 4 marketten yaptığım alışveriş.

Ne aldın, bu kadar derseniz? Abur cubur şeyler.

Fiyatları nasıl buldunuz derseniz, savaştan çıkmış gibi olduğuma bakmayın. Fiyatlar bana çok makul geldi. Ürünler de taze idi. Öyle abartıldığı gibi değil. 

Hangi markete gittiğimi sorarsanız, eve yakın marketlere gittim.

Niçin dört market, fiyat araştırması mı yaptın derseniz, hayır efendim. Al birini vur ötekine. Her ürünü aldığım market farklı. Sebebi bu.

 Allah bundan geri koymasın”. 10.10.2021

Yukarıdaki yazıyı 10 Ekim 2021’de sosyal medyada yazıp paylaşmışım. Seneyi devriyesinde önüme düştü. Bu paylaşım blog arşivimdeki yerini almış mı diye baktım. Eklememişim.

Üç yıl önce marketten neler aldım, hatırlamıyorum. Dert yandığım rakam 679,50 TL imiş. Bileydim, onları da kalem kalem yazardım. Bugünle karşılaştırırdım. 

Bugünden bakınca bu meblağın çok makul olduğunu, bugün olsa 2-3 bin liradan aşağıya çıkamayacağıma kalıbımı basarım. Meğer turpun büyüğü 2024’de imiş. Gelen gideni (geçeni) aratır dedikleri böyle bir şey olsa gerek. 2025 ve sonrasında daha büyük turplar göreceğiz heybede. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim derdi. Borcun günü geldiğinde gerekirse b

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder