"Yolcuyuz,
feribot saatini beklerken mecburen camiye sığındık. Çocuğumuz hasta olduğu için
prizi kullanarak hava verdik, sıcaktan dolayı da klimaları kullandık. Kullanım
ücreti olarak bir miktar para bırakıyorum. Hakkınızı helal edin."
Bu
notu, ailesiyle KKTC’ye gidecek bir vatandaş, feribotun hareket saatini
beklerken Silifke'de bir camiye girip caminin klimasını bir müddet
kullanmasının ardından camiden ayrılırken yazmış ve kullandığı priz ve
çalıştırdığı klima karşılığında 200 TL bırakıp gitmiş.
Bırakılan
bu not ve para haberlere konu oldu. Ki olması da gerekir. Çünkü güzel bir
örnek. Bu örneğe ve yazılan nota da duygulanmamak mümkün değil.
Örneklerine
basında fazla rastlamasak da bu tür güzel örnekler bu ülkede oluyor. Bir ara
yakacak odunu kalmayan bir üniversite öğrencisinin ısınmak için caminin odunluğundan
aldığı odun için de bu şekil para bıraktığını okumuştuk gazetelerde.
Yine
"Çöpte bulduğu şu kadar parayı emniyete teslim etti" haberleri de
bize yabancı değil.
Tüm
bu ve daha fazlası örnekler bu toplumda oluyor. Bu örneği okuduğumuzda, bir
taraftan duygulanırken bir taraftan da küçüklüğümüzde sıkça duyduğumuz
"Askerimiz savaşa giderken girdiği bağın üzümünü yiyip yediği üzümün
karşılığını üzüm çubuklarına iliştirirdi. İşte biz böyle bir milletiz"
örneğini hatırlatıyor bize. Yine çoğu zaman anonsla ya da bir dükkanın camına
yazmak suretiyle bir miktar para bulunmuştur. Müracaat şuraya gibi örnekleri de
görüyoruz.
Evet
biz böyle bir milletiz. Yalnız hep mi böyleyiz? Keşke böyle olsak. Çünkü böyle
güzel örneklerin yanında öyle kötü örneklerini okuyoruz ki biz ne ara böyle bir
millet olduk şeklinde hayıflanıyoruz. Şu tür haberleri de çok okuruz: “Taksisine
aldığı kişi tarafından öldürüldü. Yaşlı kadının evine girip altınlarını
aldıktan sonra kadını öldürdü. ATM'den parasını çeken yaşlı, kapkaççı
tarafından soyuldu. Kadının çantasını almak için kadını sürükledi. Depremde
enkaz altında imdat çığlığı atan kadının kolundaki bileziği almak için bileği
kesildi. Caminin halısı çalındı. Caminin muslukları söküldü. Camiden tayini
çıkınca lojmanı balyozla yıktı, caminin ağaçlarını kesti.” gibi.
Maalesef
kötü örnekler çok. Bu kadar kötü örneklerin içinde az sayıdaki iyi örnekler göğsümüze
su serpiyor. Bu az sayıdaki güzel örneklik bu toplumun mayasının temiz olduğunu
gösteriyor. Aileden alınan bu güzel örnekliklerin okul, çevre, basın, etkili ve
yetkili kişilerin kötü örnekliğiyle sümen altı olduğunu düşünüyorum. Çünkü üzüm
üzüme baka baka kararır. Kötü örnekler etrafımızı o kadar sarmış ki iyi örnekleri
mumla arar olduk.
Hasılı
iyi örneklerle, kötü örnekler arasında iki zıt toplum veya insan örnekleriyle aynı
toplum içinde yaşayıp gidiyoruz.
Temennimiz
fıtrattan gelen temizliğimizin ve aile terbiyesinin ön plana çıkarılması ve iyi
örneklerin haber değeri taşımayacak kadar çoğalmasıdır.
Bunun
için bu güzel örneklerin derlenip toparlanması,
okullarda okutulan adabımuaşeret, din kültürü,
hayat bilgisi ve sosyal bilgiler gibi derslerde işlenmesi. Çocuklara biz buyuz,
daha doğrusu siz busunuz imajının verilmesi. Bize ait olmayan şeylere el uzatılmaması,
amme malına göz dikmememiz gerektiği bu şekil güzel örneklerle işlenmesi gerekir.
Gazete kupürlerinin kitaplarda yer alması sağlanmalıdır.
Buradan, her ne kadar cep telefonları şimdilerde toplansa da boşluk doğduğu zaman öğrenciler, okul idaresine cep telefonlarını teslim etmemesi konusuna gelelim. Öğrenciler teneffüs ve öğle arası cep telefonlarından oyun oynamak suretiyle telefonlarının şarjı dayanmıyor. Çoğu öğrencinin şarj aleti de yanında oluyor. Fırsatını bulduğu zaman prize takmak suretiyle telefonunu şarj ediyor. Bir öğrenciyi gördüm. Okulun son haftası üçlü ile gelmiş okula. Sınıfın prizinden oturduğu yere kadar seyyar üçlüyü uzatmış. Hem oyun oynuyor hem de telefonunun şarj ediyor. Bir şarjdan ne kadar elektrik gider diye düşünmemek lazım. İstersen bir kuruş elektrik harcasın. Böyle okul prizini kullanan öğrenci, hocam, telefonumu şarj ettim. Şu kadar parayı okula veriyorum diyebilmelidir. Pekala bu duyarlılık oluşturulabilir. Çünkü kullanılan elektrik bir kamu malıdır. Küçük şeylerde duyarlılığı kaybedersek büyük şeyleri götürürken hiç duyarlılığımız kalmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder