Ana içeriğe atla

Küçük İşletmelerdeki Nakit Sevgisi

Alışverişlerde kredi kartı kullanmak hayatın bir parçası oldu. Çoğu kimse birden fazla kredi kartı kullanıyor. Kart olunca çoğunluk cebinde nakit de bulundurmaz oldu.

Bir zamanlar bir ay daha ötelemek, borcu döndürmek ve asgarisini ödeyerek günü ve ayı kurtarmak için kullanılan kredi kartı, şimdilerde nakit yerine kullanılıyor.

Her alışverişe cepte para olmaksızın giden çoğu kimse, alışveriş yaptığı yerden İban isteyerek aynı anda nakit EFT yapıyor. Yani hesabında nakit olmasına rağmen adeta nakitsiz yaşıyor insanımız. (Esnaf İbana yönelince, Maliye Bakanlığı İbanları incelemeye alacağını açıklayınca, ödemeyi İban ile yapmada daha dikkat edilir oldu.)

Kartlı hayat yaygınlaştıkça küçük bakkal dükkanlarında ve bazı pazarcı esnafında bile post makinesi var.

Bir zamanlar kartı uzatınca bozuk çalan esnaf, açık hesaba yazmaktansa kredi kartına çekmeyi daha ehven bulur oldu. Bir ara post makinesini göstermemek için bazı esnaf, cihazı havlunun altına gizlerdi. Bazısı da nakde ayrı, kredi kartına farklı fiyat çekerdi.

Şimdilerde başta büyük mağaza ve işletmeler olmak üzere hemen hemen her alışveriş yapılan yerde kredi kartı özümsendi. Hatta temassız özelliğiyle birlikte karttan ödeme daha hızlı ve pratik oldu. Kartlı ödemelerde kasa sırası hızla ilerlerken zaman zaman nakit ödemeye kalkan, kasada herkesi bekletir duruma geldi. Hele verilen nakitler küçük banknot olursa say say bitmiyor. Kasiyer için nakitte açık verme durumu da var.

Kredi karı ile alışverişlerde kayıt dışı alışverişin de önüne bir nebze geçilir oldu.

Kredi kartı ile yapılan alışverişlerde ihtiyaçtan öte harcama yapılsa da kredi kartları bugün hayatın bir parçası.

Buna rağmen bu çağa ayak uyduramayan ve küçük kalmaya devam eden esnaf da aramızda az değil. Bu tip yerlerden alışveriş yapınca, ardından kredi kartını uzatınca kart mı diye bozuk çalmaya devam ediyor.

Böyle bir yerden 150 liralık alışveriş yaptım. Kartı uzattım. Yüz hattı değişti hemen. Benim alavereyi çekmeye çalışırken, başka biri aynı yerden alışveriş yaptı. Nakit uzattı. Nakdi aldı. Allah bereket versin dedi. Benimkini de karttan alındı. Ama bana bereket versin demedi.

Anladım ki bereket versin duası nakit uzatınca oluyor. Kartı uzatınca ise herhalde içinden beddua ediyordur. Sattığımın hayrını görme diyordur.

Hasılı böyle hesap yapan küçük esnafın morali bozuluyor diye kredi kartı ile alışverişten vazgeçecek değilim. Ekmek, çay parası gibi küçük harcamalar ve pazar alışverişi dışında kartı uzatmaya devam edeceğim. Bu tür esnaf isterse bereket versin duası yapsın isterse bozuk çalsın. Hoş, onun bereket versin duasıyla bereket bulacak değilim. Gönülsüz karta çekince de bereketten mahrum kalacak değilim. Çağın gittiği yere doğru kendini geliştirmeyen esnaf da bu sektörlerden kaybolup gitsin. Onun keyfi için cebimi kabartacak şekilde çuvalla para taşıyacak değilim.

Çuvalla veya cebim kabarık para taşıma sözümü de abartı görmeyin. Geçen gün bir on bin çektim. Hepsi yüzlük idi. Yazlık pantolonumun cebine koymaya çalıştım. Olmadı. Elimde bir poşet olsaydı bari derken yanımdaki arkadaş, yarısını bana ver, evin orada veririm dedi de cebim para dolu dolaşmaktan kurtuldum.

Bir diğer husus, kurban parasını İbana göndermeyeyim. Kurban günü elden vereyim dedim. Üç gün boyunca para çektim ATM’den. Bayram öncesi çoğu ATM’de para yoktu. Buna karşın sıra bekleyen çoktu. Millet o ATM’den diğerine mekik dokudu. Biri gelip yüklü miktarda para yatırmasa arife günü para çekemeyecektim. Sonunda tamamladım deyip kurban hissemi nakit verdim. O kadar saymama rağmen 600 eksik vermişim.

Hasılı devir nakit devri değil, kart ve İban devri. Küçük hesap yapan esnafımız bu çağa ayak uydurma iyi olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde