Özal döneminde nüfus planlaması teşvik edildi. Az çocuk
yapın, bakabileceğiniz kadar çocuk sahibi olun bilgilendirilmesi yapıldı. Boy
boy kamu spotları yayımlandı. Sağlık ocaklarında planlama üzerine birimler
açıldı. Adeta ülke olarak bir seferberlik ilan edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu nüfus planlamasının tam aksi
yönünde açıklamalarda bulundu. Gerek katıldığı nikah törenlerinde ve başka
konuşmalarında en az üç çocuk tavsiyesinde bulundu. Hala da ortamını bulduğu
zaman bu görüşünü yineliyor.
Aslında üç çocuk öylesine söylenmiş bir temenni ve
tavsiyeden ibaret olmasa gerek. Nüfus artışının makul seviyede artması için bu
şart. Çünkü bir çocuk nüfusu eksiye götürür. İki çocuk nüfusu yerinde saydırır.
Üç çocuk ise nüfusta artı artış demektir.
Özal dönemi nüfus planlaması üzerine çalışmalar, bildiğim
kadarıyla istenildiği gibi sonuç vermedi. İyi ki böyle oldu.
Açıklanan veriler dikkate alındığında, Erdoğan’ın üç çocuk
önerisi de sonuç vermemiş görünüyor. Çünkü önceki yıllarda binde yedi olan
nüfus artış hızımız, 2023 yılında binde 1,1'e düşmüş ve 2022 yılına göre 2023
yılında nüfusumuz sadece 92 bin kişi artmış.
Bu artış çok az. Böyle giderse bir müddet sonra nüfus önce
yerinde sayar. Sonra eksiye düşmeye başlarız. Bu da bir ülke için tehlike
çanlarının çalması demektir.
Nüfus artışımız onca teşvik, temenni ve öneriye rağmen
niçin düşüyor? Bunun üzerine kafa yormamızda fayda var. Öyle görünüyor ki az çocuk
yapın, üç çocuk yapın teşvikinin vatandaş nezdinde bir karşılığı yok. Kimse sipariş
üzerine bir planlama yoluna gitmiyor. Herkes bildiğini okuyor.
Nüfus artış hızının bu derece düşmesinde elimde bilimsel
bir veri yok. Kendimce nüfus artırışının düşmesine dair görüşlerimi yazacağım.
TÜİK’e göre 2023 yılında evlilikler de bir önceki yıla oranla
1,82 azalmış. Aynı şekilde boşanmalarda da 2,01 azalma olmuş. Evlenme yaşı da erkeklerde
28,3’e çıkarken kadınlarda 25,7’e yükselmiş.
İstatistiğe göre hem evlenme oranında azalma var hem de evlenenler
daha geç yaşta evlenme yoluna gidiyor. Nüfus artışının azalmasında bu iki verinin
etkisi var.
Evlenmelerde azalmanın sebebi başka sebepler olsa da herhalde
en önemlisi ekonomik maliyet olsa gerek. Çünkü haydi deyince bugün düğüne kalkan
600 bin ila 1 milyonu gözden çıkarması gerekir. Bu maliyetin altından kaç kişi kalkabilir
ve düğün yapabilir? Evlenenlerin de daha geç yaşta evlenmesinde bu ekonomik tablonun
etkili olduğunu düşünüyorum.
Diyelim ki düğün maliyetinin altından kalkıldı ve borç harç
evlilik yapıldı. Yeni evliler haydi deyince çocuk düşünmüyor. Bunda evliliğin devam
edip etmeyeceği neden olabilirse de bunda da en önemli sebebin evlenen çiftlerin
çalışıyor olması. Çünkü günümüzde kadın da erkek gibi çalışmak zorunda. Eskiden
çalışan kadın sayısı az iken günümüzde çalışan kadın nüfus, çoğu mesleklerde erkeği
solladı. Eskiden nasılsa anne çalışmıyor, çocuğa bakacak var denirken, günümüzde
çalışan çiftler çocuk düşünürken iyi de çocuğumuza kim bakacak düşüncesi içerisine
giriyor.
Çiftler daha çocuk planlamadan ve çocuk olmadan bakıcı planlaması
yapmak zorunda kalıyorlar. Çoğu çift ilk etapta ücretli bakıcı düşünmüyor. Çünkü
bakıcı için en az bir asgari ücreti gözden çıkarmak gerekiyor. Bu da bir maliyet
çiftler için. Bu maliyetin altından kalkabilseler bile çoğu kimse ücretli bakıcıyı
tercih etmiyor. Çünkü bu şekil bakıcıya güvenemiyor. Anne ilk etapta ücretsiz izin
alsa da ücretsiz iznin de belli bir süresi var. Ki maaş alamayacağı için çoğu kimse
ücretsiz izne de ayrılamıyor. Çocuğa bakma işi de genelde büyükannelere kalıyor.
Büyükanne de kaç çocuğa bakacak? Bir ya da iki toruna bakabiliyor. O yüzden çalışan
çiftler çoğu zaman tek çocukla yetiniyor. Bu da nüfusun eksiye doğru gerilemesi
demektir.
Bir diğer husus, bir çocuğun bakımı, annenin ücretsiz izin alması
ve büyükannelerin bakmasıyla bitmiyor. Çünkü ilkokul ve ortaokul bitinceye kadar
çocuk bakıma muhtaç durumda. Bu yüzden çalışan anne-baba, anasınıfı çağına gelinceye
kadar çocuğunu kreşe vermek durumunda kalabiliyor. Kreşler de cep yakıyor maalesef.
Bu da ayrı bir maliyet.
Çocuğun bezini, mamasını, çocuk odasını, çocuk koltuğunu, oyuncağını
üst baş vs. masrafını saymaya gerek yok.
Ailelerin doğacak veya büyüyecek çocuğunun geleceğini görememe,
ileride bunları baş göz etme, iş güç sahibi yapma ve bakma endişesinin de etkili
olduğunu düşünüyorum.
Hasılı günümüzde çocuk bir maliyet. Bakımı bir dert. Büyüyünce
okuması ve istihdam durumu ayrı bir dert.
Bu durumda nüfus azalmasın da ne yapsın?
Tehlike çanları çalmaya başlamışken bu konunun ele alınıp üzerine ciddiyetle gidilmesinde yarar görüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder