Falan, bu şehre
aşık. Bu aşkını da hep dile getiriyor. Ne dersin?
Bu şehri çok
sevdiğini mi söylüyorsun?
Evet.
Acaba? Nereden
biliyorsun?
İki sözünün biri o
şehir. O şehirle yatıp o şehirle kalkıyor. O şehir için çalışıyor. Bugün o
şehre kırgın olsa da o şehirden hiç kopamadı. O şehir onu bıraktı ama o, o
şehri hiç bırakmadı.
Niçin kırgın?
İhanete uğradı. O
şehir onu yalnız bıraktı. Çünkü sevgisinin ve hizmetinin karşılığını
alamadı.
Anladım.
Sadece bu kadar mı?
Bir şeyler söyle.
Daha ne
söyleyeyim?
Haksız mıyım?
Haklı ya da
haksızsın diyemem. Ama boş ver birilerinin şehir sevgisini.
O zaman ne
konuşalım?
Bilmem ki. İstersen
kedi-ciğer ilişkisini konuşabiliriz.
Ne alaka?
Kedi de ciğeri çok
severmiş.
Sevsin. Ne zararı
var. Hele sevginin.
Hatta o kadar
severmiş ki olduğu zaman bıkıp usanmadan yermiş. Olmadığı zaman da ciğer hayali
kurarmış durmadan.
İyi de kedi ciğeri seviyormuş.
Ne var bunda? Midesi sabah akşam ciğer çekiyorsa varsın yesin. Bunu niye konu edindin?
Ne bileyim, o değilden
aklıma geldi. Kedinin ciğeri sevmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bir insan da ciğeri
sevebilir, bulduğu zaman yiyebilir. Çünkü ciğer yenmek içindir.
Kıssadan hisse?
Kimsenin sevgisini tartamam.
Bir şehri ne kadar sahiden ya da sever görünüyor? O şehre hizmet etmekten ne kadar
hoşnut oluyor bilemem. O şehri sahiden seviyorsa o ülke ve o şehir hizmete doyar.
Korkum, o şehri kedinin ciğeri sevmesi gibi severse. Ciğer nasıl yenerek yok olursa
o şehir de yene yene yok olur. Bu yüzden özden sevgi olsun. Bu sevgi, o şehre ihanete
dönüşmesin. O şehir siyasi çekişme ve rantlardan uzak bir şekilde, tarihi ve kültürel
yapısıyla elle gösterilen, dünyaya örnek ve yaşanabilir bir şehir olsun. O şehre
kedinin ciğere baktığı gibi bakılmasın. Kaybeden değil, kazanan ciğer olsun.
Anlamadım.
Pardon! O şehir olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder