Ana içeriğe atla

Troy Kartın Keşfi

İsrail mallarına boykot tam gaz devam ediyor. Okullar ve üniversiteler bile katıldı bu boykot kampanyasına.

Piyasayı anladım da okullar ve üniversitelerin boykotunu anlayabilmiş değilim. Çünkü üniversiteleri bilmem de Milli Eğitime bağlı okul kantinlerinde çoğu Türk malı ürünler bile yasak. İsrail malı diye servis edilen ürünlerin içinde Cola türü içeceklerin dışında kantinlerde diğer ürünler satılmaz. Ki kola ve türevi gazlı içeceklerin satışı yıllardır zaten yasak. Öyle ya evlerde kullanılan bu ürünlerin hangileri kantinlere girer. Kazara bir kantinci, tereklerine bu ürünleri koysa adama aklından zoru var derler. Hasılı “Okulumuzda ya da üniversitemizde İsrail malı ürünlerin satışı yasak, biz de boykotta varız” türünden açıklama ve paylaşımların bir mantığı yoktur. Sanırım birileri şov peşinde.

Şov mov, mantık var veya yok, boykot hedefine varır veya varmaz. Biz boykot piyasasını okumaya devam edelim.

Boykotçu taife, İsrail ürünlerini bir bir yayımlayarak İsrail mallarının bir güzel bedava reklamını yapsa da tüketiciyi bilinçlendiriyor. Bununla da yetinmiyor. Hani bu ürünlerin alternatifi diyenlere “İşte yerli ürünler” deyip bu sefer yerli firmaların ürünlerinin reklamını yapıyor. Yerli ürünlerin bir kısmı İsrail malları gibi kalitede kendini ispatlamış olsa da çoğu kaliteden uzak.

Diyelim ki Türkiye’de fabrikaları olan, çalışanları bizden olan, sonunda işçilerin iş kaybetme riski de olsa İsrail ürünlerinin alınmamasını tüm toplum olarak uyguladık. Hepimiz yerli ürünleri almaya yöneldik. Piyasa bizim yerli üretimcilere kalırsa, bugünkü makul fiyatları yerinde sayacak mı? Gün bugün deyip fırsatçılık yapmayacaklar mı? Bana göre fiyatlarını katlarlar. Zaten bu boykotçu düne kadar hayat pahalılığının müsebbibi olarak bu esnaf ve firmaları günah keçisi ilan etmedi mi?

Boykotçu taife, tüketiciyi bu İsrail ürünlerini almamaya, yerli ürünleri almaya dair bilinçlendirme faaliyetlerinin yanında yerinde durmuyor. Önce bak ürünleri yarı yarıya indirdiler, bedava da verseler almayın demenin ardından gözünü marketlere dikti. Koymayın şu ürünleri tereklerinize demeye başladı. Bundan sonra mağaza ve marketlerin işi de zor. Mağazalarda çekilmiş İsrail ürünlerini paylaşarak şu market İsrail ürünlerini satmaya devam ediyor diyor.

Anlayacağınız boykotçu taife ele avuca sığmıyor, yerinde duramıyor. Boykota dair başka ne yapabiliriz üzerine kafasını yoruyor. Sonunda yeni bir keşfe imzasını atıyor. Keşif diyorum, çünkü coğrafi keşifler kadar önemli yeni buluşları. Şimdi de Troy adı altında “Türkiye Ödeme Yöntemi” demek olan bir banka ve kredi kartını servis ediyorlar. Bankanızı arayıp Matercard ve Vısa istemiyorum deyip yerine Troy kart isteyeceksiniz diyorlar. Çünkü Troy kartın dışındaki kartların kullanımıyla yurtdışına yıllık 150 milyon dolar kadar komisyon ödüyormuşuz. Bu para niçin ülkede kalmasın demeye getiriyorlar.

İlk defa duyduğum Troy kartın ne olup olmadığına bakıyorum. Bu kartın kurucuları, bankalararası kart merkeziymiş. Bu kartın özelliği taksit imkanı yok. Bir de yurtdışında kullanamıyorsun. Ne zaman çıkmış? 2015 yılında. O zamandan bu yana 8 yıl geçmiş. Nedense yeni keşfediyoruz.

Merak ettiğim, 8 yıl öncesinde çıkarılmış bu kart türünü vatandaş niçin bilmiyor? Bankalar diğer kartlara madem komisyon ödüyor. Müşterilerine niçin Vısa ve Mastercard göndermeye devam etti? Müşterilerini bu konuda niçin bilinçlendirmedi? Biz bu Troy’u niçin 2023’de keşfediyoruz? Bugüne kadar bankalar biz istemeden zorla Matercard veya Vısa göndermeyi yeğlerken niçin Troy kart göndermediler? Bu kart yurtdışında işe yaramıyorsa, yurtdışına çıkacaklar Vısa, Mastercard olmadan ne yapacaklar? Madem bu kart üretilebiliyor. Bunun taksitli ve yurtdışında geçerli olanını çıkaramazlar mı?

Neyse yurtdışına çıkan biri olmadığıma göre bunu yurtdışına çıkacaklar düşünsün. Beni düşündüren, market alışverişlerinde ödeme yaparken cebimden Troy dışındaki kartı çıkarınca, arkanda sıra bekleyenler, vay hain, bak hala Mastercard kullanıyor. Vurun şuna dese, bilin ki yandığımın resmidir. Bu arada bu Troy kartın temassız özelliği var mı? Troy kartı yeni keşfeden boykotçu taifenin bundan haberi vardır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde