Ana içeriğe atla

Tersi Çıkma Garantili Sözler

"Bu can bu tende durduğu müddetçe..." denmişse, bilin ki o papaz çıkarılmıştır. 

"Nass var nass. Nass varsa, bize ne düşer", denmişse, bilin ki bu nass bir süre  kullanılıp sonra askıya asılmış ve faizler yükseltilmiştir. 

"Memur, işçi ve emekliyi enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyeceğiz", denmişse, bilin ki bordro mahkumları enflasyona ezdirilmiştir ve ezdirilmeye devam edecektir. 

"Zam yok" denmişse, bilin ki zam gelmiştir. 

"Faiz sebep, enflasyon sonuç" denip faiz peyderpey indirildikten sonra enflasyon uçmuşsa, bilin ki faizler yükseltilmiştir. 

"Dindar nesil yetiştireceğiz" denmişse, bilin ki dine mesafeli, dinle sorunu olan nesil yetişmiş ve yetişiyor demektir. 

"Verin bu kardeşinize yetkiyi. Dövizle ve enflasyonla nasıl mücadele edeceğini göreceksiniz" denmişse, bilin ki döviz fırlamış, enflasyon düşmediği gibi uçmuştur. 

"Bunlar terörist, teröristle iş yapıyor" denerek birileri töhmet altında bırakılmışsa, bilin ki o yollardan bunu diyenler de geçmiştir. 

Rabia işareti yapanlar, bunu bir süre kullananlar tıpkı nasta olduğu gibi rabia işaretini de unutmuşlardır. 

"Şununla görüşmem. Bununla görüşmem" deyip tüm ipleri koparanlar ve bunun sonucunda telafisi mümkün olmayan zarara yol açanlar, durumda hiçbir şey değişmemiş olmasına rağmen hiçbir şey olmamış gibi görüşüp aynı fotoğraf karesinde yer almada hiç beis görmemişlerdir. 

Birbirine kurşun atacak şekilde söz ve eylemde bulunanlar, birbirinin yüzüne bakamayacak sözleri söyleyenler, sonra bir bakmışsın can ciğer kardeş olmuşlar. 

"Seçim kaybetsek dahi EYT'ye geçit vermeyiz" sözünün ardından sözün mürekkebi kurumadan EYT çıkarıldı. 

Bedelli askerlik şehit annelerine saygısızlık türünden açıklamanın ardından bedelli askerlik çıktığı gibi kalıcı hale geldi. 

Hasılı hepimizin gözünün önünde cereyan eden bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ki daha fazlasına da gerek yoktur. Tüm bu örneklerden şu çıkarımlarda bulunmak mümkün:

Önü, arkası ve sonucu düşünülmeyen, günü kurtarmak için söylenen sözlerdir. 

Yüce ve ulvi değerler kullanılmak için vardır. Bir hedefe ulaşmak için bunları kullanıp sonra atmak bu uğurda mubahtır. 

Toplumun gazını almak için yapılmaktadır. 

Bir devlet yönetiminden ziyade üç beş oy uğruna ortada devlet kültürü adına bir şey bırakmamaktır.

Sandığı her şey kabul eden, sandıktan çıktıktan sonra istediğim her şeyi yaparım anlayışıdır.

Tüm bunları yapandan ziyade yapılan her zıt hareketi alkışlayanların bu duruma gelinmesinde, çelişkilerin yaşanmasında payı ve vebali büyüktür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde