Ana içeriğe atla

Fotoğraflarla Hasan Peker

Sosyal medyanın hiçbir türünü kullanmazdı. Çünkü prensipleri arasında sosyal medya kullanma yoktu. Ne hesabı oldu ne de buna yeltendi. Arkadaşlarından biri birlikte çekindikleri fotoğrafı sosyal medyada paylaşsa ya da bu alemde ismine yer verse, paylaşımcıya ulaşır. O resmi de ismini de kaldırtırdı.
Ani ve erken vefatının ardından, ölüm haberini duyan sevenleri, buldukları resimleriyle taziye paylaşımı yapınca, Hasan Peker ilk defa sosyal medyada yer almış oldu. 
Bulabildiğim kadarıyla farklı zamanlara ait dört resmine ulaşabildim. Ağırlıklı olarak kullanılan bir resmi de öyle zannediyorum, üniversitenin resmi sayfasındaki profiline ait. Seveni ve ardından hayırla yadedeni, ölümüne üzülen sayısı da saymakla bitmez. Paylaşan paylaşana. Amma seveni varmış mübareğin. Allah herkese böyle ardından dostlar bırakmayı nasip etsin.
Bugün mezarından kalkıp gelse, başta benim paylaştığım bu resimler olmak üzere sosyal medyada yer alan tüm fotoğraflarını kaldırtırdı. Bu kadar eminim bundan. Çünkü bir şeyi prensip edinmişse, ondan asla ödün vermezdi.
WhatsApp kullandığından da emin değilim. Mart 2023'de benden birine ait numara istemişti. Whatsappı olmadığı için mesaj yoluyla göndermiştim. Telefonuna girdim son kez. WhatsAppı görünüyordu. Demek ki WhatsApp kullanması da üç beş ayla sınırlı olsa gerek.
Vefat ettiğinden aldığım cesaretle, hatırasını yaşatmak adına fotoğraflarına yer verdim. 
Teknolojiye karşı olduğundan değildi bu hassasiyeti. Buralarda vakit geçireceğine kitap okur, yeni çıkan yayınları takip eder, eş dost ziyareti yapardı. 
Mübarek garip geldi garip gitti ama dolu dolu yaşamayı bildi. Allah rahmet eylesin.

Yorumlar

  1. Ne iyi, böyle insanlar da vardı aramızda demek ki ? Toplu taşıma araçlarında herkesin duyacağı şekilde adeta hayat hikâyesini anlatan, her yerde, her boyda fotoğraf paylaşan insanlara karşın.
    Allah rahmet eylesin. Başınız sağ olsun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde