Yetiştiğim mahallenin
içinde iken gözüm kapalı büyümüşüm. Uymuşum kalabalığa. Asıp kesmişiz. Körler
ve sağırlar birbirimizi ağırlayıp durmuşuz.
Bunu ne zaman gördüm.
Yaşım ilerleyip farklı mahalle insanlarıyla teşriki mesai yapmaya başlayınca;
tüm yetki, sorumluluk, makam ve mevkiler bizim elimize geçince, bir şeylerin
ters gittiğini görmeye başladım. Yetiştiğim mahallenin biraz kenarına çıkıp
mahalleme bir göz atınca sorgulamaya başladım. Gördüm ki biz bize anlatılan
gibi değiliz. Derdimi içte yani mahallemde anlatmaya çalıştım. Derdimi
anlatamadığım gibi adım müzmin muhalife çıktı. Duvarlara konuştum. Duvardan ses
geldi de mahallemden çıt çıkmadı.
Gördüm ki herkes
halinden memnun. Bir ben varım memnun olmayan. Büyük kalabalık yanlışta isabet
edemeyeceğine göre öyle anlaşılıyor ki yoldan çıkan benim. Tövbe edip mahalleme
döneceğim yerde iyice şirazeden çıktım. Artık mahallem bana yabancı, ben mahalleme
yabancıyım. Çünkü aynı dilden konuşmuyoruz. Hayata ve olaylara aynı
perspektiften bakmıyoruz. Gördüm ki mahallem muradına ermiş, Nirvana'ya
ulaşmış, ben ise çıkamadım kerevetine. Kısaca Türk ve Müslüman olarak
birbirimize Fransız kaldık.
Eskiden ne olacak bu
memleketin hali derdim. Şimdi memleketten geçtim, ne olacak benim halim
diyorum.
Bu uzun girizgahtan
sonra mahallemin dini alanda üstat kabul ettikleri, sözü üzerine söz
söylemedikleri, bir cemaatin sözü geçen ileri gelenlerinden olan tanınmış bir
simasından bahsedeceğim. Ne alaka demeyin. Nasıl ve niçin yabancılaştığıma bir
örnek olsun. Başı böyle ise varın ötesini/ayaklarını siz düşünün.
Adı geçen beyefendi,
feraiz anlatırken miras anlaşılsın diye tahtaya örnekler yazarmış. Nedense
verdiği her örneğinde geride miras bırakan kişi hep "dört evli"
olur. Ardından "sapına kadar erkek" dermiş. Bunu nerede söylüyor. Çoğunluğu
erkek olan amfide dört kız öğrencinin içinde. En büyük hayali, birden fazla
evlenme olmasına rağmen garibim kayınlarından çekindiği için hanımının üzerine
kuma getiremedi. Sonradan getirdiyse bilmiyorum.
Kadın zaafını bir tarafa
bırakalım. Dini alanda bu İslamcı üstat kabul edildiğine, herkes ona fetva
sorduğuna göre biraz da fetvalarından bahsedelim.
Camilerde görev yapan
din görevlilerinin maaşını bir zamanlar devlet vermiyordu. Cami cemaati imamı
kendi bulur, görev bitimi de sergi vs. yollarla imama parasını öderlerdi. Bazı
camiler imamın parasının, en azından bir kısmını karşılamak amacıyla
hayırseverlerden gayrimenkul bağışı almak suretiyle caminin ve anlaştıkları din
görevlisinin giderlerini temin için vakıflar kurmuşlar. Gayrimenkulün gelirinin
üçte ikisiyle caminin ihtiyaçları, üçte biriyle de imamın maaşını karşılamak
için vakıf senedine yazmışlar.
Gel zaman git zaman
imamların maaşı devlet tarafından karşılanmaya başlar. Vakfiye aynı şekilde
durur. Vakfiye değişmediği için devlet memuru statüsündeki görevlinin bu
gayrimenkul gelirinden pay alıp almaması gündeme gelir. Bir bilen olarak bu
alim zatın bilgisine başvurulur. Beyefendinin verdiği cevap; maaşlı görevli, vakfiyedeki
payı almaya devam eder şeklinde olur. Nasıl beğendiniz değil mi bu fetvayı.
Keşke maaş, artı lojman, artı vakfiye
payından sonra bir de boş mezar ilavesi yapsaydı daha iyi olurdu. İmam maaşlı
olduğu için pay alamaz. Vakfiyenin geliri üçte üç camiye harcanır dese ölürdü
değil mi?
Sanki vakıf Allah’ın değiştirilemez bir kanunu. Vakıf, İslam fıkhında ortaya çıkmış fıkhi bir görüş. Fıkhi görüşler zamana, ihtiyaçlara ve şartlara göre değiştirilir. Çünkü dini bir görüştür. Vakfiyeye niçin değiştirilemez yazılıyor? İleride art niyetli birileri gelir, bu vakfiyeyi kendi emellerine hizmet etmesi için değiştirmeye kalkar endişesiyle bu kapıyı kapatıyorlar. Maaşlı bir insana hala bu vakfiyeden pay vermek, bunun için fetva vermek, vakıf yetkilisinin vermeye devam etmesi, görevlinin de bu benim hakkım diye alması, tek kelimeyle ayıptır, vebaldir, günahtır, dini bilmemektir, “Ezmanın tagayyürü ile ahkamın tagayyürü inkar olunamaz” Mecelle kaidesini uygulamamaktır, çağı okuyamamaktır, zamanın ruhuna uygun yaşamamaktır, yapılan işe dini kılıf bulmaktır. (Devam edeceğim.)
Merhabalar.
YanıtlaSilSayın hocam, milletin dini de imanı da para olmuş. Ne diyeyim. Daha fazla söyleyip de günaha girmek istemiyorum.
Selam ve saygılarımla.
Başı böyle ise millete ne denir.
YanıtlaSil