Ana içeriğe atla

Eğitim ve Öğretime Dair Öneriler

Bir önceki yazımda okullarımızda eğitimin ihmal edildiğini hatta hiç yapılmadığını, öğretimin yapıldığını, bunda da istediğimiz verimi alamadığımızı, süreç odaklı eğitim ve öğretim yapmamız gerekirken sınav odaklı öğretime ağırlık verdiğimizi, bundan dolayı çocukların yarış atı gibi sınava hazırlandığını, bunun için ev, okul ve etüt merkezleri üçgeninde çocukların hapsedildiğini, bu da onları hayatın içinden kopardığını, eğitim ve öğretimin iki kanatlı kuşa benzediğini, kuşun bir kanadı eğitimse diğerinin öğretim olduğunu, öğretimin yapılıp eğitimin yapılmamasının bu kuşu uçuramayacağını, mezuniyet sonrası çocuklardan olumlu davranış beklentisine girdiğimizi yani vermediğimizi istediğimizi, çocukların davranışlarını eleştirdiğimizi işlemeye çalışmıştım.

Bu yazımda eğitim ve öğretimde ihmal ettiğimiz eğitim kısmına işaret etmeye çalışacağım. Çünkü sınav odaklı eğitim sistemimizde başarı kriteri için bilgi ölçülürken davranışın ölçülmemesi büyük bir eksikliktir. Halbuki bilgi soyut iken eğitim somuttur. Bilgi teori ise eğitim pratiktir. Bilgi ve pratik birlikte yürütülmelidir. Bu yüzden okulların her kademesinde davranış da en az bilgi kadar veya belirli bir oranda ölçülmelidir. 

Önerilere geçmeden önce pratik veya davranış dediğim eğitime açıklama getirmek isterim. Çünkü bilgi ölçülebilir iken davranış nasıl ölçülecek denebilir. Davranış tıpkı bilgi gibi geniş bir alandır. Ahlak ve etik, yerleşik ve genel geçer kuralları özümseme ve uygulama, kurallara uyma vs. kastediyorum. Bununla, önce ahlaklı ol sonra bilgili ve ağaç yaş iken eğilir sözlerinin eğitim ve öğretimde kökleşmesini istiyorum.

Eğitim ve öğretimle ilgili önerilerime gelince;

1.Anasınıfı ve ilkokulda oyun ağırlıklı davranış eğitimi verilmelidir. Çocuğun liderlik özelliği, arkadaşlarıyla uyumu, konuşması, nazik ve kibarlığı, takım oyununa katkısı, kurallara uyması; okulunu, sınıfını ve çevresini temiz tutması, yalan söylememesi gibi davranışlar. İlkokul sürecinde Türkçe ve basit matematik öğretilmelidir. Çocuğun okuma ve yazması dört yıla yayılmalıdır.

2.Okullarda öğretmenin sınav yapması kaldırılmalıdır. Sınav sadece 5.ve 9.sınıfta yapılmalıdır. 5.ve 9.sınıfın sonunda seviye belirleme sınavı yapılmalıdır. Bu sınavda alınan puana göre okullarda seviye sınıfları oluşturulmalıdır.

3.Liseye geçiş için 6.7.ve 8.sınıfların her bir döneminde, üniversiteye girmek için 10.11.12.sınıfların her bir döneminde merkezi sınav yapılmalıdır. Öğrenci, ortaokul üç yılın ortalaması ile liseye, yine üç yılın ortalaması ile üniversite tercihi yapabilmelidir. Bu üç yıllık ortalama puanlar aynı zamanda öğrencinin sınıf geçme ve diploma puanı olmalıdır. Bu yol ile liseyi bitirdikten sonra üniversiteye hazırlanmak için birikme olmayacaktır.

3.Merkezi sınavlarda sorular müfredattan sorulmalıdır. Öğretmenin görevi sadece belirlenen konuları işlemek olmalıdır.

4.Sınıf geçme, liseye devam etme, liseyi bitirme için merkezi sınavların yanında, öğrencinin okul kademesini bitirme boyunca kazanması gereken davranışlar da belirlenmeli. Belirlenen bu davranışlara öğrencinin uyup uymadığı okullarda oluşturulacak komisyonla izlenmelidir. Öğrencinin disiplin cezası alıp almaması, temizliği, sınıf, okul ve sırasını temiz tutması, arkadaşlarıyla uyumu, okula devam ve devamsızlığı, okula zamanında gelmesi ve gecikmesi, sınıf içi ve okulda davranışı, nazik ve kibarlığı, kurallara uyması gibi kriterler konabilir. Bu kriterlere belli bir puan verilebilir. Mesela yüzde 70 bilgi ise yüzde 30 davranış olabilir ya da mezun olmak için davranışa puan verilmese de başarılı/başarısız denebilir. Davranışı olumsuz olan öğrencinin puanı ne olursa olsun, bir üst sınıfa geçmemesi veya mezun olmaması şartı getirilebilir. Kısaca liseye veya üniversiteye yerleşmede davranış puanı da etkili olmalıdır. 

5.Belli bir puanın altında kalan öğrenci örgün liseye devam edememeli. Bunun yerine MESEM veya açık liseye kayıt yaptırmalıdır.

6.Ders müfredatları azaltılmalı. Birbirine benzer ve yakın dersler birleştirilmeli. Haftalık ders saati 25-30 saat olmalıdır.

7.Okullarda 09.00-16.00 saatleri arasında tam gün eğitim ve öğretim yapılmalı. Öğleye kadar teori dersi, öğleden sonra etüt, uygulama, sportif faaliyet, etkinlik olmalıdır.

8.Ortaokul ve lise kademesinde eleme usulü olmalıdır.

9.Okullara, okul türlerine, eğitim ve öğretime ideolojik yaklaşılmamalıdır.

Anlatmak istediğim okullarda davranış eğitimine en az bilgi kadar önem verilmelidir. Önce buna karar verilmeli. Ardından davranışı ölçecek objektif kriterler konmalı. Öğrenciyi izleme kriterleri diyebileceğimiz bu davranış eğitimi taviz verilmeden uygulamaya konmalıdır...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde