“Fakir bir adam Buda'ya sorar:
′Neden bu kadar fakirim?’
Buda:
′Vermeyi öğrenmiyorsun.’
Fakir adam:
′Ya verecek bir şeyim yoksa?’
Buda:
′Verecek birkaç şeyin var’:
‘Yüzün: Gülümseyebilirsin’,
‘Ağzın: Başkalarını övebilir veya
teselli edebilirsin’,
‘Kalbin: Başkalarına açılabilirsin’,
‘Gözlerin: Başkalarına iyilik
gözleriyle bakabilirsin’,
‘Vücudun: Başkalarına yardım etmek
için kullanabilirsin’.”
Buda’nın anlatmak istediği, aslında tamamen fakir değiliz. Esas
fakirlik ve yoksulluk ruhun yoksulluğudur.
Örneklere bakarsak, çok da yoksul olmadığımız ortaya çıkar.
Yeter ki vermek isteyelim yeter ki vermekten kastımızın sadece maddiyat olmadığını
bilelim.
Buda’nın bu anlattığı aslında bize yabancı değil. Bizim dinimizde
bunun adı salih ameldir, ibadettir. Yeter ki ibadeti dar anlamda namaz, oruç, hac
zekât ve kurbandan ibaret görmeyelim. Geniş anlamda ibadet, kişinin gün boyu ibadet
hali yaşaması, hep salih amel işlemesi demektir. Çünkü Allah’ın razı olduğu, insanları
memnun eden ve onların faydasına olan her türlü eylem ve davranış geniş anlamda
ibadettir İslam dinine göre. Bunu yapmak için de çok büyük efor sarf etmeye gerek
yok. Günlük hayatta insanlarla iyi ilişkiler kurmak, onlara hal hatır sormak, onları
dinlemek, onlara güler yüz göstermek, kısaca muhataba pozitif enerji vermek, onlara
güven vermek ve gönlü zengin olmak, gönle başkalarını da sığdırmak birer salih amel
ve ibadettir.
Gönlü zengin olmayan, başkasına empati yapmayan, kalpleri tamir eden değil de kırıcı olan dünya dolusu servete sahip olsa kaç yazar. O yine fakirdir, yine fakirdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder