Bazı insanlar prensip sahibidir. Bu prensipleri uğruna
yaşar. Başarılı olur veya olmaz ama prensiplerinden ödün vermez. Çünkü kişiliği
oturmuştur. Doğru yaptığından emindir. Gerekirse bu uğurda tek kalır,
yolculuğuna değerli yalnızlık olarak bir başına yürür.
Bazıları da vardır, kişiliği oturmamıştır. Yaşı ilerlemiş
olmasına rağmen bir daldan diğer dala atlar durur. Her gittiği yerde el üstünde
tutulur, kendisine değer verilir. Yerini, yurdunu ve yuvasını buldu sanılır.
Bir müddet işini yapar, çevresine güven verir. Sonra orada
işi bitince bir bakmışsın, çeker gider. Tüm bunlar kendi iradesi midir,
bilinmez. Ama yaptıklarına bakılırsa, kendi iradesinden ziyade birileri adına
çalışan bir misyon mensubu olduğu anlaşılıyor. Demek ki şuraya git
deniyor, oraya gidiyor, haydi oradan ayrıl deniyor ayrılıyor.
Belli ki böylelerinin omurgası önce umut vermek, umut olmak
sonra oluşan umudu yok edip hayal kırıklığına uğratmak.
Verilen bu görevi de daldan dala atladığı geçmişi gösteriyor
aslında. Bu yönüyle büyük bir tecrübe birikimine sahip.
Bu çağda böyleleri nasıl prim yapar? Kaht-ı rical sıkıntısı
çekilince prim yapıyor. Çünkü oyun kurucular bu işi hakkıyla yerine getirebilecek
birikime sahip insanları bir şekilde saha dışına itiyor. Çıkmaya kalkan olursa,
bir yol ile gözden düşürüyor. Sahaya böylelerini kurtarıcı olarak sunuyor.
Bu ülke insanına, birilerinin sahaya sürdüğünü oylamak kalıyor.
Yani kimi dayatıyorlarsa o geliyor. Kimi sevdiğinden kimi kurtarıcı gördüğünden
kimi başka alternatif olmadığından kimi başkasının korkusundan kerhen kimi de kötülerin
içerisinde iyisi demek suretiyle ehven olanı diye seçiyor. Başka da elinden bir
şey gelmiyor. Çünkü bu ülkenin insanı oyun kurucu değil. Kurulan oyunu da bozacak
ne gücü var ne de çapı. Maalesef bu ülkenin çaresizliği de budur. Devran bu şekilde
dönüyor. Olgular değil, algılar hakimdir. Algılar kazandırır veya kaybettirir.
Hangisi gelirse ki hangisi gelirse diye bir şey yok. Kurulan
ve oynanan oyun gereği kimin gelmesi isteniyorsa, sonuç o şekilde çıkar. Halk da
her daim öpülür. Öpülmeye de alıştı nasılsa. Zira hangisi gelirse gelsin, oyun kuruculara
çalışıyor. Her gelen vuruyor, sırada bekleyen gelse o da vuruyor.
Halk her defasında bu oyuna nasıl geliyor? Çünkü oyun kurucular sahaya birden fazla kişiyi haydin yarışın diye sunuyor. Bunlar, arkalarına taktıklarıyla yarışa dursunlar. Rakip görünenler de verilen bu rolü oynarken oyun kurucunun kazanması istediğine çalışıyor. Halkın farkına varamadığı da bu. Bunun adına da demokrasi diyoruz. Yesinler bu demokrasiyi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder