Ana içeriğe atla

İz'an Nimeti

Anlayış yoksunu insanlar için yapılabilecek en güzel dua "Allah iz'an versin" duasıdır. Bazıları bu duaya içten amin derken bazıları da bende iz'an yok mu, sana versin şeklinde tepki gösterir. Önce iz'an nedir bir hatırlayalım. İz'an; anlayış, anlama yeteneği demektir.

Bir insan geri zekalı değilse her bir insanda bu iz'an az veya çok vardır. Allah her bir insana bol bol izan versin. Bunu herkes kadar herkeste olmasını kendim için de istiyorum. Çünkü konuşup anlaşması daha kolaydır. En azından deveye hendek atlatmak için uğraşmamış olurum.

Aklı kıt, anlayışı zayıf, algılaması güçlü olmayanlara, onlar adına üzülürüm ama kızmam. Çünkü kapasiteleri bu kadar derim. 

Bir şeyi anlayamayanlara da kızmam. İnsanlık hali, boşta bulunmuştur, kendini vermemiştir, anlayamaz. Gerekirse bir daha anlatırsın. Yeter ki anlama isteği olsun.

Anlattığın konu ilgisini çekmez veya seviyesinin üzerindedir. Bu dedikleriniz beni aşar, kusura bakmayın der, eyvallah dersin. Çünkü adam en azından kapasitesinin yeterli olmadığını biliyor. 

Konuşma dilinde şu ya da bu şekilde anlama sorunu olabilir. Bu değişik sebeplerle bir yere kadar anlaşılabilir. 

Yazı diline ne diyelim? Yazı derken sayfalar dolusu yazıdan veya bir paragraftan bahsetmiyorum. Normal ilkokul mezunu ya da okula gitmemiş birinin bile okur okumaz anlayabileceği basit bir cümleyi anlamaktan aciz insanlarla müşerref oluyorum. Mübarek, okuyup anlayamadıysa anlayıncaya kadar defalarca okuyabilir. Görmüyorum, belki de okuyordur. Okuyup anlayamamasını da bir yere kadar makul görebilirim. Cümle kapalı olabilir, cümlenin ya da cümlede geçen bazı kelimelerin birden fazla anlamı olabilir. O anlamlardan birini aldığı için yanlış anlayabilir. Tüm bunlara eyvallah derim.

Ama öyleleri var ki yazdığını anlamaz, anlasa da farklı çıkarımda bulunur ya da anlaşılmayacak tersi bir anlam yükler ve paylaşımının altına öyle bir yorum yapar ki okuyan, dam başında saksağan, vur beline kazmayı der. Böylelerine acınır mı, kızılır mı ya da gülünç duruma düştüğü için gülünür mü bilemedim. Bildiğim ve duam, Allah kimseyi bu hale düşürmesin. Cahil biri de okuduğunu anlamayan bir tip mi değil, mürekkep yalamış tipler. Her şeyi anladığını, bildiğini sanan tipler bunlar. Üstüne üstlük her şeye de yorum yaparlar. 

Her şeyi bildiğini sanan bu tiplerin ortak özelliği, bilmediğini bilmemeleri, anlamadığını anlamamaları.

Yanlış anlaşmalarının en büyük nedeni, yazdığın yazının her cümlesine ve her kelimesine önyargıyla bakmaları. Çünkü yazıdan önce kimin paylaşım yaptığına bakıyorlar. Seni ilk önce ha, bu şu zaten deyip seni bir güzel mimliyor. Sonra okuyor, okur okumaz sana cevabı yapıştırıyor. Cevabı da cevap olsa bari. Yorumunu okuyan, bu adam okuduğunu anlamıyor, üstelik bir de yorum yazıyor diye acıyordur mutlaka. Aklı kıt, iz’an zayıf kimseler değil bunlar, anlayışlarında sorun yok. Sorun beyinlerinde. Sana önyargılı yaklaştıkları için yazını da önyargıyla okuyorlar. Bu da makul ve basit bir cümleyi dahi yanlış anlamalarına sebebiyet veriyor. Vah yazık bunlara! Vah yazık bana! Kimlerle muhatap oluyorum. Allah kimseyi bu izan nimetinden yoksun kılmasın ve önyargılı olmasın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde