Ana içeriğe atla

Güzel ve Hikmetli Sözler (19)

353.Kuvvetine güvenenler, korkutma küçüklüğünde bulunmazlar. II. Abdülhamit

354.İnsanın yetenekleri yeraltındaki su gibidir. Ondan faydalanılması için toprağın kazılmasına ihtiyaç vardır. İsfahani

355.Nasihat, dünyanın en pahalı hazineleri kadar kıymetli olduğu halde ekseriya pek ucuza satılır. Hz.Ali

356.Bir sözü söyleyeceğin zaman düşün ve söylediğin zaman mesul olacaksan söyle. Aksi halde sus. Gazali

357.Yaşamak çoğu kimse için yiyip içerek ölümü beklemektir. C. Şehabettin

358.Dünya ve ahiret, ortak iki zevce gibidir. Birisini ne kadar hoşnut edersen, öbürünü o kadar kızdırırsın. Mevlana

359.Ben, bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan farklıyım. Sokrat

360. Doğru söz, kimin ağzından çıkarsa çıksın, kabul et.

361. Ahmak olanlar, hiddet halini cesaret, dik başlılığı metanet, gururu yükseklik, gevezeliği güzel konuşma, edepsizliği meziyet zannederler.

362.Anlayışsız insana anlatacağım diye çalışmak, mezar taşı ile uğraşmaktır.

363.İnsan, hayatında kalp kazanmalıdır. Çünkü halkın rızası Hâlık'ın rızasına sebep olur.

364.En son dua dil ile değil, el ile yapılandır.

365. Kötü fikirli ve hasetçi kimseler, hep ayıp ve hatanı araştırırlar. Akıllı ol, onların diline düşme.

366.İnsanın sözü, fazilet ve olgunluğunun delili; fikir ve kalbinin tercümanıdır.

367.Sözün güzelliği, avamın anlayacağı, havassın zevk alacağı gibi olmasıdır.

368.İlmin başı, cehaletini itiraf etmektir. Sonu da aczini.

369.Dostun iyisi  -faydasından geçtik- insana zararı dokunmayandır.

370.Bir hatayı, yalanla örtmeye çalışmak, lekeyi delerek yok etmeye benzer.

371.Dostluğun ilk şartı yük olmamaktır.

372.Yemine bakıp insana inanılmaz, insana bakıp yeminine inanılır. Aiskhylos

373.Çok yazmak, çabuk yazmak hiç de önemli değildir. Dünya, "nasıl" yazdığınıza değil, "ne" yazdığınıza bakar. G.Henry Lewes
374. Eğer insanların işine karışmazsam, onlar kendi başlarının çaresine bakarlar.

Eğer insanlara hükmetmezsem, onlar kendilerini idare ederler.

Eğer insanlara öğüt vermezsem, onlar kendilerini geliştirirler.

Eğer insanları zorlamazsam, onlar kendi kendileri olurlar. LAO-TSZE

Not: 360-371.Mehmet Tevfik Bey'in "SAADET-İ ÂİLE"adlı eserinden alınmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde