—Babacığım,
Allah vergisi olsa gerek, mükemmel bir yapım var. Sevip sayanım da çok. Yoktur
da yine de ben sorayım. Var mı bende bir eksiklik ve yanlışlık?
—Bu soruda ciddi misin evlat?
—Ciddi olmasam niye
söyleyeyim?
—Yani beni eleştir diyorsun?
—Evet.
—Hayret! Hiç beklemiyordum senden
bunu?
—Niye ki?
—Hem Allah vergisi hem mükemmelim
hem yoktur eksikliğim diyorsun. Diğer taraftan da var mı diyorsun? Sanırım laf
olsun diye soruyorsun. Çünkü bu kafayla senden hata sadır olur mu? Sanırım
sütten çıkmış ak kaşıksın ve bulunmaz Hint kumaşısın dememi bekliyorsun.
—Öyle değil miyim?
—Bırak oğlum bu kafayı.
—Tamam, eleştir.
—Bak sonra kızmak, alınmak ve
darılmak yok.
—Yok baba.
—Söz mü?
—Söz.
—Hiç eğip bükmeden değil mi?
—Evet.
—O zaman günah benden gitti.
—Lütfen!
Bir defa çok konuşuyorsun. Bu da saygınlığını yok ediyor.
Az konuş ki gören ağır azam bilsin. Her şeye karışıyorsun. Bu, her şeye
maydanoz olman demektir. Maydanozun kıymetini bil biraz evlat. Her şeyi en iyi
kendinin yaptığına kendini inandırmışsın. Yok böyle bir dünya. Kendini
vazgeçilmez sanıyorsun. Ben olmazsam tufan demeye getiriyorsun. Bil ki
kimse vazgeçilmez değildir. Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla
dolu. En son söyleyeceğini en başta söylüyorsun, kırıp geçiriyor, kükrüyor,
herkese meydan okuyorsun. Kırmızı çizgim budur diyorsun. Bunun sonucunda kaç
Basra'yı birden harap ediyorsun. Yıllar geçtikten sonra bir bakmışsın 180
derece dönmüşsün. Geçmişin bu şekil u dönüşlerinle dolu. Dün ak dediklerine
bugün kara dediklerin hakkında kitap yazılsa kaç ciltli kitap olur. Ne omurgan kaldı
ne de duruşun. Herkese laf yetiştiriyorsun. Bu neyin kafası evlat böyle?
İstişareyi bırakalı çok oldu zaten. Çünkü ben bilirim hem de en iyisi
psikolojisine kapılmışsın. Sen böyle değildin. Ne ara böyle oldun. Yanında
kimse kalmadı. Niye böyle oldu diyeceğine hep suçlu arıyorsun. Dün düşman
bellediklerinle dost, dost bildiklerinle düşman olup çıkıveriyorsun. Gidenlerin
yerine yenilerini koyarak yola devam edeceğini sanıyorsun. Bil ki yaptığın iş
bir takım oyunudur. Takım oyunu da bugünden yarına oynanacak bir oyun değil,
uzun zaman gerekir. Seni sevenler, hep yanındakilerden diyerek sana toz
kondurmuyorlar ve senin bu olup bitenlerden haberinin olmadığını söylüyorlar. Tüm
bunlara rağmen çok seviliyorsun. Sevenlerin etrafını sevgi duvarıyla örmüş
durumdalar. Bence kafanı bu sevgi duvarından çıkarıp dışarıya bir bak. Kafanı
da kumdan çıkar. Sevenlerinin yanında nefret derecesinde sevmeyenlerin de çok.
Bence bunlara açıl. Beni niye sevmiyorlar diye bir güzel araştır. Bil ki
yaşadığın hayat sana gösterildiği gibi toz pembe değil. Bu duvarı aşamadığın ve
güvenilir insanlardan sağlıklı bilgi almadığın müddetçe eriyip gideceksin. Tüm
bunların farkında olmalısın. Değilsen bu daha vahimdir.
—Bu söylediklerine bakılırsa eksik yönlerim çok. Hiç
beklemiyordum. Açıkçası beni övmeni bekliyordum.
—Övgüler geçmişte kaldı evlat. Bugün hala seviliyorsan
geçmiş müktesebatın sayesindedir. Dikkat et, bu müktesebatı bitiriyorsun. Dost
acı söyler misali baban olarak sana bunları söylüyorum. Sevenlerinin
alkışlarından ziyade dostane eleştirilerde bulunanlara kulak ver. Sana
gerçekleri söylemeyenlerden uzak dur. Zira onlar iyi gün dostudur. Tercihin
kara gün dostu olsun.
—Aslında birçok şeyin farkındayım. Zaten hırçınlığım da
bundan. Bu aşamada nereden başlayabilirim?
—Önce bir güzel tatil yap. Burada kafanı dinlendir. Dinlenirken de kendinle, yaptıklarınla ve yapamadıklarınla yüzleş. Çünkü her tatil her dinlenme ve her uyku her yüzleşme yeni bir başlangıçtır. Sonra hatalarını telafiye başla. Hatalarının hepsini telafi edemesen de telafi edebileceğin iradesini göster önce. Arkası gelecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder