—Babacığım, bir dediğini iki etmem.
Zira sever sayarım.
—Teşekkür ederim evlat. Sadede gelirsen.
—Biliyorsun. Hedeflediğim okulları kazanıp
mezun oldum. Devlete atanmak için de iyi puan aldım. Atanma bekliyorum.
—Hayırlısıyla atanırsın evlat. Benden ne
istiyorsun?
—Biliyorsun, sınavlardan iyi puan almak
yeterli değil. Çünkü sınav tek başına hayatın kendisi değil. Göreve başlayınca
her şeyi kırıp dökmek istemiyorum. Senin tecrübelerinden faydalanmak
istiyorum.
—Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
evlat. Kendi yolunu kendin bulursun. Buna da saygı duyarım. Yalnız şu
söylediklerim de kulağına küpe olsun.
—Lütfen! Zira ihtiyacım olacak.
—Evlat, insanlar kıyafetleriyle
karşılanır, fikirleriyle uğurlanır sözünden hareketle, görevde ilk vereceğin
imaj çok önemlidir. Biliyorum, mükemmeliyetçi bir kişiliğin var. Herhangi bir
aksamaya meydan vermeden her şeyin zamanında düzgün olsun şeklinde bir duruşun
var. Zekana zaten diyecek yok. Allah vergisi. Çalışkanlığına ben şahidim.
Zira iki günü eşit tutmazsın. Mükemmeliyetçiliğine yeniden gelirsek, bu hem
avantaj hem de dezavantaj.
—Nasıl?
—Bir işi en güzel şekilde yapmak aynı
zamanda dinimizin bir emri. Bu konuda en büyük örnek peygamberimizdir.
Malumundur, peygamberimizin oğlu İbrahim küçük yaşta vefat ettiğinde, mezarını
kazanlar mezarı yamuk kazmışlar. Yamukluk, evlat acısıyla gözyaşlarına hakim
olamayan peygamberimizin dikkatini çeker. Niçin yamuk kazdınız der. Ya
Rasulallah, mezar değil mi, zaten az sonra kapatılacak der mezar kazıcıları.
Peygamberimiz, evet öyle. Ama Allah güzeldir, güzeli sever buyurur. Hasılı
evlat, işlerin düzgün, hemen ve güzel olmasını istemen güzel. Bunu sadece sen
değil, herkes ister ama bu işler istemekle bitmiyor. Pratikte mükemmelliğin
yeri yok demeyeyim ama insanın olduğu yerde mükemmellik çok zordur. Çünkü
mükemmel olsun diyenlerin bile önlerine zaman zaman başka saiklerle engeller çıkar.
Bu da aksamalara sebebiyet verir. Aksamalar da senin mükemmeliyetçi yapına ters
olduğuna göre karşındakileri kırıp geçirmenden korkuyorum. Bu da üslup
demektir. Niyetin ne kadar iyi olursa olsun, usul olmadan vusul olmaz. Ha şunu
da söyleyeyim. Atandığın yerde memur olarak kalsan, problem değil. Verilen işi
düzgün yaparsın. Olur biter. Çünkü sadece kendinden sorumlusun. Yalnız bu zeka
sende varken sen memur olarak kalmazsın. Mutlaka amir olursun. Sorun da amir
olduktan sona başlar. Çünkü amir olduktan sonra sorumluluğun artacak; emredeceksin,
rica edeceksin. Emrin altındakilerden her şeyi birden ve düzgün yapmasını
isteyeceksin. Onlar yapmayız demez ama bazen onları da aşan, işleri başkasından
bitenler olur. Bu durumda sana düşen ve yakışan sabırlı olmak iken sen
durmayacaksın. Belki de sesini yükselteceksin. Bu da personelini kırar.
Personelin hata yapmamak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın, yine hata
yapacaktır. Onları hataya sevk eden de senin tavrın. Bunu bil. Neden dersen?
İnsanoğlu bulunduğu yeri evi gibi hissetmesi lazım. Hata yaparsam, amirim
uyarır, ben de hatamı düzeltirim, bir dahakine işimi düzgün yapayım ister. Bunu
göremediği zaman çalışırken rahat edemeyecek, rahat edemeyince de hata üstüne
hata yapacak. İşlerin düzgün yapılmasını istemen güzel ama adı üzerinde
idarecisin. İdare yoluna gitmelisin. İdare derken her şeye eyvallah demeni
beklemiyorum. Zira bunu tasvip etmem. Her insan ikinci, üçüncü hatta dördüncü
kez hak verilmesini umar. İdare ediyorsa bazılarını görmezden geleceksin.
Gördüğün zaman da tatlı dil ile uyaracaksın. Şurası şöyle olmuş, böyle yapın
diyeceksin. Her hatada kıyameti koparırsan, bulunduğun yerde barış ortamı
bozulur. Bu da kurumlarda istenen bir durum değildir. Hata arama, hataları
düzeltici ol, hoşgörü en büyük silahın olsun. Makamın ne kadar yüksek olursa
olsun, tevazuu elden bırakma. Çünkü ölümün dışında her şeyin telafisi vardır.
Bir de kırıp döktüğün kalbin telafisi zordur. Ne kadar telafi edersen et,
mutlaka izi kalır. O yüzden sen sen ol, liderlik özelliğinin yanında idare
etmeyi de kendine düstur edin. Böyle yaparsam, şımarırlar diye düşünme. Çünkü
babacan tavrın özden saygıyı hak eder. Herhalde şeklen saygıyı tercih etmezsin.
Ha alçakgönüllü olmandan dolayı şımaran olursa, bu tiplere de haddini
bildirmeyi ihmal etme. Ama had bildireceğim derken söylediklerinden dolayı savunulamayacak
ve telafisi mümkün olmayacak sözler söyleme. Bir diğer husus, Her şeye
karışarak ağırlığını düşürme. Sözlerimi uzattım biliyorum. Kısaca gittiğin ve
bulunduğun her yerde varlığını hissettir. İnsanlar özellikle emrin altında
çalışanlar varlığınla kendilerini güvende hissetsinler. Ayrılırken de kubbede
hoş bir seda bırakmaya bak. Kısaca kimse senden yaka silkmesin. Gitti de
kurtulduk demesin. Bıraktığın hoş seda ile sonrasında da hayırla anılasın.
—Sağ olasın baba. Çok teşekkür ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder