Ana içeriğe atla

“Müdire WC” *

Bir meslek lisemizde okul müdiresinin kendisine has bir WC tahsis etmesi ve kendini bilmez birilerinin kullanmasının önüne geçmek amacıyla WC'nin kapısına "Müdür WC" yazdırması infiale sebep olunca müdire hakkında inceleme başlatılmış. Basında yer alan haber böyle. İzninizle bu fiil, çıkan haber ve infial üzerinde duracağım. 

Bu müdür WC'sinin haber değeri var mı? Var. Çünkü bu WC uygulaması okullarda görülen rutin bir uygulama değil. Bu yüzden haber değeri taşıması kadar doğal bir şey olamaz.

Eğitimde güzel örneklere emsal olabilecek bu özel WC uygulamasının neresine soruşturma başlatılacak? İnanın, çok anlamış değilim. Bence müdire hanım, bırakın inceleme ve soruşturmayı, ödülü hak etmiştir. Çünkü 657 sayılı DMK'nin122.maddesine göre düzenlenen Yönergede ödül kriterleri belirlenmiş. Bu kriterlerin ilk maddesinde "Olağanüstü gayret ve çalışmaları ile emsallerine göre başarılı görev yapmak" yazar. Bu madde tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde hoca hanımı tarif ediyor. Çünkü emsallerine göre farklı ve olağanüstü bir başarıya imza atmış. Sorarım size, bugüne kadar gelmiş geçmiş kaç müdür kendine has tuvalet yaptırdı? Kaçının aklına böyle bir fikir geldi? Okulundaki bir tuvaleti kendine has kıldığı halde kaçı WC kapısına "Müdür WC" yazdırdı? Bildiğim kadarıyla yok. Meslektaşlarının düşünemediği, düşündü ise de uygulamaya geçiremediği bir fiili yerine getirdiği için bu müdireye ceza mı verilmeli yoksa ödül mü? Bence gecikmeden soruşturmayı kaldırmalı ve "Emsallerine göre başarılı görev yapmak" maddesinin gereği olarak bu müdireye başarı belgesi verilmeli ve kendisinden özür dilenmeli. Başarı belgesinin altında da ilgili bakanın adı olmalı, gereğini yap diye iş kaymakama bırakılmamalı. Ardından bakanlığın sayfasında "Müdür WC" başlığı altında bir sayfa açarak bu uygulamanın tüm okullara örnek olması tavsiye edilmeli. Kendi imkanları ile yapamayan okullara öncelikli olarak müdür WC ödeneği gönderilmeli. 

Burada okulların onca derdi varken "Müdür WC" öncelikli mi diye içinizden moral bozucu soru soranınız çıkacaktır. Garipsemem bu soruyu. Zira beklediğim bir sorudur. Bunlara şunu demek isterim: Bir okul, müdürüyle okul ise bir okulda müdüre ait bir WC'nin olması kadar doğal ne olabilir? Ayrıca öğretmen ve öğrencilerden ayrı olarak bu müdürlere müdür odası diye ayrı bir makam odası ayırmıyor muyuz? Hangi okula gitseniz, ilk sorduğunuz, müdür odası nerede değil mi? Müdür odası varsa, niçin müdür WC olmasın? Müdüre ayrı bir oda tahsis edip insani bir ihtiyacını gidereceği zaman herkesin kullandığı ortak WC'ye müdirenin gidip hacetini gidermeye kalkması ne derece etik ne derece ahlakidir. Bırakalım da okullarda müdürlere ait bir WC de bulunsun. Sonra ortak WC'yi kullanan bir müdürün ardından bir başka personelin aynı WC'yi kullanması, Kibar Feyzo ile Maho Ağa arasında geçen tuvalet sahnesini hatırlatmaz mı? Nasıl ki ağanın p.kunun üzerine p.k yapılamazsa, müdürünkinin de üzerine yapılamaz. Hiç tevazua gerek yok. Güç böyle bir şey. Herkes bu güce boyun eğmeli. Hatta müdürün giriş çıkışı, asansörü ve merdiveni bile ayrılmalı. Bu imkanları müdürlere özellikle bu müdüre sunmaktan kaçınmayalım.

Burada iğneyi de müdireye batırmak istiyorum. Zira müdirenin de kadı kızında olabilecek küçük hataları var. Bir defa emsallerine göre yaptığı bu olağanüstü fiilinin ardında durmalı: “Sehven oldu. Firma yanlışlıkla yazdı. Benim bundan haberim yok…” dememeli. Sonunda müdireliğinden de olacak olsa uygulamasını savunmalı. Bir diğer hatası da kendisi kadın olduğu halde WC’nin kapısına “Müdür WC” yazdırması. Halbuki doğrusu “Müdire WC” olmalıydı. Tüm itirazı da buna olmalıydı. Bu müdireye illa bir soruşturma açılacaksa bundan dolayı açılmalı.

Hasılı bu müdireye sahip çıkmalı. Onu kurda kuşa yem etmemeli. Birilerinin tenkitlerine pabuç bırakmamalı. Özellikle bu müdire, yazılı sınav olmadan mülakattan başarılı olarak atanmışsa daha fazla sahip çıkılmalı. Çünkü böyle orijinal müdüreler kolay yetişmez. Kamuoyunun gazı alınsın diye bu müdire görevinden alınacaksa, bu müdüreye ilçe milli eğitim müdürlüğü veya daire başkanlığı gibi bir görev vererek onu taltif yoluna gitmeli.

 *19/09/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde