Ana içeriğe atla

Erken Seçim İhtiyacı

2023 Haziranında yapılacak seçimin erken yapılacağı yönünde, zaman zaman sesler çıksa da iktidar tarafı, seçimlerin zamanında yapılacağını üstüne basa basa söylüyor. Hükümet böyle söylese de kamuoyunun bir kesiminde ve muhalefette bir erken veya baskın bir seçim olacağı yönünde bir beklenti var.

Adı baskın veya erken olsun, seçimlerin öne çekilmesine prensip olarak sıcak bakmıyorum. Seçimler normal zamanında yapılmalıdır. Çünkü her seçim hem zaman kaybı hem de bütçeye ağır bir yük getirmektedir. Buna rağmen ülkemizin şartlarından mıdır, seçimlerin belirlenen tarihlerde yapıldığına pek şahit olmadım. Demek ki erken seçim şartları oluşmuş olmalı ki seçimler hep öne çekilmiştir.

Erken veya baskın seçim, istenen bir şey olmasa da bazen belirsizlikleri giderebiliyor. Buna örnek 2015, 7 Haziran seçimleri. Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce yapılan bu genel seçimde, hiçbir parti hükümet kuracak çoğunluğu elde edememiş, partiler koalisyon kurmaya yanaşmamıştı. Bu belirsizlik, alınan erken seçim kararıyla 1 Kasımda giderilmişti.

Hâlihazırda Türkiye’nin bir erken seçime ihtiyacı var mıdır? Erken seçim şartları oluşmuş mudur? İzninizle bu konuyu ele almaya çalışacağım. Bazılarına göre orta yerde bir hükümet krizi yok. Hükümet işinin başında ve iyi yönetiyor diyor. Bazılarına göre ise hemen bir erken seçime ihtiyaç var. Çünkü ekonomi yürütülemiyor, ekonomik veriler iyi değil diyor. Ben de ikinci görüşte olanlardanım. Türkiye’nin acil bir seçim kararı alması lazım. Çünkü gerçekten ekonomik veriler iyi değil. Piyasalar allak bullak. Kimse önünü göremiyor. Yarın ne olacağını kestiremiyor. Vatandaş, 19 yılın en yüksek enflasyonuyla karşı karşıya. Hiper enflasyona doğru gidiyoruz. Kimse zamdan başını alamıyor. Dövizin bu şekilde duracağına kimse inanmıyor. Kur garantili TL mevduatının bütçeye ağır yük getireceği endişesi dile getiriliyor. Kur garantili TL’ye ise yeterince rağbet olmadı. Parasını dövizde tutan mevduat sahipleri yüzdesi hala yüzde 60’lar seviyesinde. Kısaca ekonomik durumumuz bu. Bu durum bize erken seçimi gerekli kılıyor. Neden derseniz, ülkeyi erken seçime götüren etmenlerin başında ekonomi ve ekonomik krizler gelir.

Peki, erken seçim ekonomiye merhem olur mu? Piyasa erken seçime hazır mı ve olumlu tepki verir mi? Bundan emin değilim. Çünkü uygulanan ekonomik politikaya, piyasa olumlu tepki vermiyor, seçim sonrası gelmesi muhtemel partiler de umut vermiyor. Bir kısım seçmen mevcut ekonomiden dolayı iktidardan uzaklaşırken bu seçmen, iktidar alternatifi partilere de gitmiyor. Her geçen gün kararsız seçmen sayısı daha da artmaktadır. İktidarın güven kaybettiği, alternatiflerin de güven vermediği bir ortamda seçim çözüm olacak mı derseniz, acizane bir erken seçimin piyasayı rahatlatacağını düşünüyorum. Bu, hem mevcut hükümetin hem hükümet olmak isteyenlerin hem de ülkenin lehine bir durumdur.

Neden derseniz? Ekonomimizin bir güzel masaya yatırılıp ameliyat edilmesi gerekiyor. Önce sorunlar tespit edilecek, teşhis ve tedavi için yollar aranacaktır. Bunu mevcut hükümet yapamaz. Çünkü seçime bir buçuk yıl kala hiçbir hükümet radikal kararlar almaz. Geçici pansuman tedbirlerle ülkeyi seçime götürmeye çalışır. Bu da ekonomik sorunları daha da derinleştirir. Seçim kararı alınıp seçim yapıldığı takdirde hakem olan seçmen yine mevcut hükümete sandıkta geçit verebilir. Güven tazeleyen hükümet ekonomiye daha ciddi eğilir. Mevcut hükümet bir erken seçimle değişirse, piyasa ne yapıp ne edeceğini görmek için yeni hükümete belli bir süre kredi verir. Yani darda kalanın imdadına Hızır yetişir  misali, bir erken seçimin ülkenin derdine derman olacağını düşünüyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde