Çölde
yaşayan zengin ve muktedir bir kabile reisinin dillere destan, eşi az bulunur
bir atı varmış. Günün birinde kabile reisi, çok sevdiği bu atına atlayarak çöle
tek başına gezmeye çıkmış. Hayli zaman at koşturduktan sonra dönmek üzere iken
uzaklarda bir kımıltı dikkatini çekmiş. Bir insan yerde yatıyor. Belli ki ölmek
üzere olan yardıma muhtaç bir hasta.
Atından
inerek yerdeki adama yardıma gitmiş. Hâlâ nefes aldığını görünce sevinip atının
terkisinden su kırbası almak üzere iken yerdeki mecalsiz ve hasta adamı, o
herkesten kıskandığı değerli atının üzerinde görünce şaşırıvermiş. Adam atı
topuklayıp erişilemeyecek kadar uzaklaştıktan sonra geriye dönüp alay
edercesine bakmış atın sahibine. Fakat bir gariplik var. Atın sahibi ağlamanın
dışında herhangi bir tepki vermiyor.
“Zoruna
gitti de ondan ağlıyorsun, değil mi? Sen ki bu atı kendi gözünden, evladından
bile kıskanırdın ama bak, aklım ve çevikliğim sayesinde bu at şimdi benim oldu.
Bu yüzden ne kadar ağlasan yeridir” demiş hırsız. Atın sahibi ise “Atımı çok sevdiğim doğrudur. Elimden alman
elbette gücüme gitti. Üzülmeye üzüldüm fakat atımın elden gittiğine ağlamıyorum”
deyince “Kadınlar gibi niye ağlıyorsun ya?” demiş. “Benim ağlamamın sebebi, bu haber yarın etrafta duyulduğunda, senin
nasıl bir hile ile atımı elimden alıp kaçtığın, dilden dile dolaştığında,
bundan sonra çölde hiç kimse, ölmek üzere olan gerçek bir ihtiyaç sahibine bir
damla su vermeye çekinecektir. Üzüntüm bundan. Ne olur, bu yaptığını kimseye
anlatma, olmaz mı?” şeklinde cevap vermiş. Bu cevap karşısında hırsız
yaptığına pişman olur ve atı geri verir. Belli ki insaflı bir hırsızmış.
*
Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılır. Ailesi,
aile papazını da kendilerine eşlik etmesi ve gereğinde görevini yapması için
çağrılır. Papaz ve aile fertleri yatağın etrafında beklerken Fred'in durumu
aniden kötüleşir. Yatağından doğrularak, el işareti ile yazacak bir şeyler
ister. Papaz, anlayışlı bir şekilde Fred'e kağıt ve kalem uzatır. Fred titreyen
ellerle hızlı hızlı kağıda bir şeyler yazıp kağıdı papaza uzatır ve aniden
ölür. Böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın doğru olmayacağını düşünen
papaz, kağıdı katlayıp cebine koyar. Birkaç gün sonra, Fred'in cenazesi
sırasında, Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlar. Cenazenin
gömülmesinden hemen önce, papaz ileri çıkarak: ''Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt isteyerek bir şeyler
yazdı. Zaman uygun olmadığı için o anda bakmadım ama şimdi, hepinizin önünde bu
notu okumak istiyorum'' demiş ve cebinden kağıdı çıkararak yüksek sesle
okumuş: ''LÜTFEN BİR ADIM SOLA ÇEKİL.
OKSİJEN HORTUMUNA BASIYORSUN.''
*
Kral
bir gün dondurucu kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafızın
yanına giderek “Üşümüyor musun?” diye
sorar. “Ben alışığım efendim” der
muhafız. Kral, “Olsun, ben sana, sıcak
tutan elbiseler getirmelerini emredeceğim” diyerek ayrılır.
Ancak
kısa bir süre sonra askerlerine sıcak tutan elbiseleri götürmelerini emretmeyi
unutur.
Ertesi
gün ise duvarın yanı başında soğuktan donarak ölmüş muhafızın cesedi bulunur. Muhafız
ölmeden önce duvara şunu yazar: “Kralım, ben soğukta nöbet tutmaya alışkındım.
Beni öldüren, senin sıcak elbise vaadindir”.
*11/12/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder