Ana içeriğe atla

Devlet Vatandaşının Ne Kadar Yanında? *

Mutfağa girmeye korkuyorum bugünlerde. Ama elim mahkum. Yemeğimi yedikten sonra o değilden alışveriş listesi var mı diye göz atıyorum. Yoksa, şükür deyip çıkıp gidiyorum. Çünkü her yaptığım alışverişten sonra hazırlanan listenin alışverişini yapmak için aynı markete girdiğimde, alacaklarımın fiyatının değiştiğini görüyorum. Hem de öyle böyle değil, kallavi.

Kış ayının vazgeçilmezi olan tahin ihtiyacımı, en son 27,50’den almıştım. Sonraki gidişimde 32,50, bir sonrakinde 37,50 olmuş. Tahini bitirmeden bir daha gideyim, belki aynı fiyattan alırım dedim. 42,50 lira olmuş kilosu. Artık diğer gidişimde kaç olur? Bunu ne ben kestirebiliyorum ne de satıcı. Fiyat artışına bakınca her defasında 5 lira gelmiş. Nedense buçuktan hiç vazgeçmemişler.

LPG’ye gelen zam ise tahine gelen zamma rahmet okutur cinsten. Zira Ocak 2021’de 3 küsur liradan aldığım LPG, kasım ayı içerisinde 8 lira oldu. Gelen zam oranı ise yüzde 111 dolaylarında. İşin garibi, aynı zaman dilimi içerisinde benzin ve motorine gelen zam oranı ise yüzde 50-60 civarında. Yıllık enflasyonun TÜİK kayıtlarında yüzde 21 açıklandığı bugünlerde, benzin ve dizele gelen yüzde 50-60 bile anormal iken LPG’ye gelen zamlar ise katmerli mi katmerli. Maalesef bunun izahı da mümkün değil. LPG’nin gelmesinde ve tedarikinde bir sıkıntı mı var? Gördüğüm kadarıyla yok. Benzin ve motorin içeriden çıkarılsa eh diyeceğim ama bunların hepsi dışarıdan geliyor. LPG’ye gelen bu astronomik ve izahı mümkün olmayan kazık zammın, zam koyucular nezdinde mutlaka bir izahı olmalı ve açıklarlarsa çok iyi olacak. Herhangi bir açıklama olmadığına göre bu konuda ancak yorum yapabiliriz.

Nedense zam koyucular bir türlü LPG’den ellerini çekmediler. Ne zaman bütçede bir gedik olsa, bir zararı bir yerden telafi edelim dense, ilk akıllarına gelen LPG’li araçlar. Nasılsa araçların kahir ekseriyeti LPG’li. Diğerlerine zam yapılsa litre fiyatı 10 lirayı geçecek. Bu da dikkat ve tepki çekecek. Böyle yapmaktansa LPG’ye dokunalım demiş olmalılar. Aklıma başka bir izah gelmiyor. Maalesef iktidarlar LPG’li araç sahipleri ile şamar oğlanı ile oynar gibi oynayıp duruyorlar. Eskiler hatırlarlar. 2000 öncesi yine zamanın hükümeti, kapanmayan ve kapanması dahi mümkün olmayan bütçe açığını kapatmak için LPG’li araçlara 4 kat motorlu taşıtlar vergisi getirmişti. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti ama yatıranlar, üzerine bir bardak soğuk su içmekle yetindi. Çünkü Anayasa Mahkemesinde kararlar geriye doğru işlemezmiş. Bunu Anayasa Mahkemesi iptal eder deyip yatırmayanlar karlı çıktı. Devlet ise Deli Dumrul mantığıyla hareket ederek Allah bereket versin deyip aldığıyla yetindi.

Kim bu LPG’li araç sahipleri? Bu ülkenin hatırı sayılır zenginlerinden mi? Öyle olsa devlet zengine dokunuyor, fakiri koruyor diyeceğim. Bildiğim kadarıyla LPG’li araç sahiplerinin çoğunluğu, orta ve dar gelirli insanlardan oluşuyor. İnsanımız, dişinden tırnağından biriktirdiğiyle, nasılsa yakıtı hesaplı diye LPG’li bir araç almış ya da aracına LPG taktırmış. Tüm bunları yaptırırken dönüşüm parası vermiş, ruhsatına işletmiş. Her 10 yılda bir tankını değiştirmeyi ve masrafı göze almış. Gel gör ki devletin LPG’ye olan iştahını hesaba katamamış. Bir yıl dolmadan LPG’ye gelen yüzde 111’lik zam, benzinli ve dizel araçlardan daha pahalıya mal olur oldu. Gördüğüm çoğu LPG’li araç sahipleri, LPG almayıp benzin alır oldu. Çünkü şu anda benzinli arabaya binmek daha mantıklı.  Bu durumu gören bazı LPG’li araç sahipleri bir zamanlar cazip gördüğü LPG tankını söktürmeye bile başladı.

Başta LPG’li araç sahipleri olmak üzere bu ülkenin çoğu vatandaşı, devletim zor durumda diye sosyal medyada “#DevletiminYanındayım” hashtagları açtı. Vatandaş devletinin yanında olmaya devletinin yanında da devlet kimin yanında? Halihazırda devlet mi zor durumda yoksa devletin yanında yer alan vatandaş mı? Hasılı, ayıptır bu muamele ve vatandaşın bunu hak ettiğini düşünmüyorum. Zam gelecekse orantılı bir şekilde gelsin. Bedelini de bir kesim değil, herkes çeksin. Alavere, dalavere, Kürt Memet nöbete misali tüm yük LPG’li araç sahiplerine yüklenmesin. Bir de gelen zamlar yüzde 21’i geçtiğine göre Çavuşesku Termometresine benzeyen TÜİK’in açıkladığı yıllık enflasyon ne işe yarar? Bunun izahı yapılırsa vatandaş rahatlayacaktır.

*08/12/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde