Ana içeriğe atla

Gözünü Sevdiğimin 2023’ü *

—Babacığım, beni evlendirsene.

—Tamam, evlendirelim. 

—Sağ ol babam. O zaman hazırlıklara başlayayım mı ben? 

—Tamam dedimse, o kadar değil. 

—Ne zaman ya? 

—2023'de. 

—...? 

*

—Bana bir araba lazım baba. Yardımcı olur musun? 

—Elbette evlat. 

—Sen çok yaşa baba. Gidip gelirken zor oluyor. Müjdeyi arkadaşlarıma haber vereyim. 

—Acele etme. Bekle biraz. 

—Bekleyeyim de ne zamana kadar? 

—2023'e kadar. 

—…?

*

—Biraz birikmişim var. Ev alacağım ama param yetmiyor. Biraz destek olur musun? 

—Olmaz olur muyum evlat. Ben senin babanım. Sana destek olmayacağım da kime olacağım. 

—Ver elini öpeyim baba. Oyalanmayayım o halde. Hemen bir emlakçıya gideyim. 

—O kadar da değil. Acele etme hemen. 

—Ya ne yapayım? 

—Bekle biraz. 

—Mesela? 

—2023'ü. 

*

—Babacığım, kızmazsan bir şey sorabilir miyim? 

—Kızmak ne mümkün. Buyur, istediğini sor. 

—Değişik zamanlarda bir büyüğüm olarak senden beni evlendirmeni, araba almanı, alacağım eve destek çıkmanı istedim. Hep 2023 dedin. 2023'e daha var iki yıl. Ben o zamana kadar evsiz barksız ve arabasız ne yapacağım. Halbuki hepsi acil. Haydi hepsini geçtim. Yaşım ilerliyor. Evlenmem lazım. Demir bile tavında dövülür. Tutturdun bir 2023 diye. 2023'e kadar kim öle kim kala. Ne istersem 2023 diyorsun. İnan, baba acıktım, yemek yiyelim diyemiyorum. Bekle 2023'ü diyeceksin diye. Gerçekten ne var bu 2023'de? Beni oyalıyor musun yoksa 2023'de bir gömü mü bulacaksın ya da bir yerden miras falan mı gelecek? 

—Söz verdim kızmayacağım diye ama kırıldım evlat. Bugüne kadar yemedim, içmedim. Sizler için saçlarımı süpürge ettim. Hala da sizin için çırpınıyorum. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Şurada ne kaldı 2023'e? Biraz daha sabır. 

—Sabır da nereye kadar? Akranlarımın çocukları neredeyse askere gidecek. Ben hala bekar oğlu bekarım. Hala kiradayım, hala toplu taşımaya biniyorum. 

—Sabreden derviş muradına ermiş diye boşuna söylememişler. Çatlasan da patlasan da hedef ve hayallerimden ödün veremem. 2023 demişsem, o tarihi bekleyeceksin. Üstelik en yakın hedefim bu. Başka hedeflerim de var. Dua et, o tarihleri vermedim. 

—Neymiş o tarihler? 

—Bende ne hedef biter ne de tarih evlat. Mesela 2053 hedefim var, 2071 hedefim var, 2099 hedefim var. Var oğlu var. Başka babalarda böyle bir hedef bile yok. Babanla gurur duymalısın. 

—Çok sağ ol baba. Eksik olma. Olmazsa 2 sene daha sabredeyim. Şurada ne kaldı gerçekten. Maazallah hedefini bir ötelersen mesela, 2053 dersen, yandım demektir.  Bekleyeceğim beklemeye. Hoş, zaten başka seçeneğim de yok. Sahi 2023'ün sihri ne baba? Sakın 2023'de söylerim deme. Bunu bari şimdi söyle. 

—2023'de emekli olacağım evlat. Alacağım emekli ikramiyesini senin ve ailemin diğer fertlerinin ihtiyaçlarına harcayacağım. 

—...? 

—Oğlum oğlum! Ne oldu sana? Bir şeyler söylesene. Dut yemiş bülbüle döndün. 

—Bey bey, üzerine varma oğlanın. Bırak oğlanı kendi haline. Böyle kaynağı ve peşin parayı görünce ne yapsın oğlan. Bu müjde karşısında nutku tutuldu. 

*

Hasılı, günler, aylar geçti. Oğlumun yüzü gülmüyor. Halbuki verdiğim müjdelerle sevineceğini sanmıştım. Aynı evde iki yabancıyız nicedir. Bir sustu, pir sustu. Benden bir şey de istemiyor artık. Niye istesin ki. Oğlum mutlu olacak diye hedeflerimden ödün veremezdim ya. Bana evlat mı, hedef mi deseler, hedef derim. Çünkü insan prensipleriyle yaşar. Üstelik başım da çok rahat. Oğlumun bir şey istemeyeceği bu rahatlık 2023'e kadar sürecek. Sonrası ne olur bilmem. Emekli maaşım oğlumun isteklerine yeterse ne ala. Yetmezse, ne olacağını ben bile kestiremiyorum. Oğlan ağlasın, ben ağlayayım. İkimizin ağlaması yetmezse hep biz mi ağlayacağız? Biraz da anaları ağlasın. Oğlan da "Ağlarsa anam ağlar, başkası yalan ağlar" deyip dursun. 

* 22/09/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde