Ana içeriğe atla

Yok mu Bu Feryada Kulak Verecek Olan? *

 Bugünkü yazıma, kendimden bir şey katmayacağım. Konya Kahveciler, Çay Ocakları ve Büfeciler Odası Başkanı Mehmet Adil Bey’in, üyelerinin sesini duyurmak amacıyla yazıp sosyal medyadan paylaştığı feryadına yer vereceğim. Umarım bu feryada kulak verilir.

“Tam Kapanma Böyle mi Olmalıydı?”

“Sayın Cumhurbaşkanımızın 19 Nisan 2021 tarihindeki kabine toplantısı sonrası halka sesleniş konuşmasında beklenen “Tam Kapanma” kararı açıklamasının ardından, aylardır darboğazda ola, batmış, bitmiş, psikolojik sıkıntılar yaşayan, borç yükü altında ezilen, şimdiye kadar yapmış olduğu kazanımları yok olan, bu süreçte hiç normalleşemeyen esnaflar için güzel bir iyileştirme paketi beklentimiz vardı. Maalesef yine hüsranla son buldu. 

Bir kısıtlama kararı verileceğinde ilk aklınıza gelen, ezberiniz olan bizler, (KAHVEHANECİ, KIRAATHANECİ, KANTİNCİ, İNTERNET KAFECİ, PLAYSTATİON SALONLARI, BİLARDO SALONLARI, KAFE-KAFETERYACI, ÇAYOCAKLARI, HALI SAHA İŞLETMECİLERİ ...) 14 aydır kapalıydık ve veya kısmî açıktık.

Beklentimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın tam kapanmayla birlikte genelde tüm esnaflarımıza özelde hizmet ve eğlence sektöründeki ciddi mağduriyetler yaşamış esnaflarımıza bir müjde vermesiydi.

Tabii benimki de şimdiye kadar yapılanları gördüğüm halde (hiç gündeme gelmeyen, yok sayılan, unutulan, görmezden gelinen, feryadı duyulmayan)14 aydır yapmadıkları şeyleri beklemek çok fazla iyimserlik ve saflıktı. Ama insan umutla yaşar. Belki bu sefer bizi şaşırtırlar diye düşünmüş, hayal kurmuş olabilirim.

Elbette tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de COVİT-19 salgını hayatımızı tehdit ediyor ve sağlık kurumlarımıza, sağlık çalışanlarımıza ciddi bir yük getirdiği aşikardır. Şimdiye kadar devletimizin almış olduğu tüm kısıtlama ve tedbirlere, temsilcisi olduğum esnaf grupları olarak büyük bir titizlikle uyduk. Fakat diğer sektörler faaliyetlerine devam ederlerken bizler, ihtiyaç ve öncelik sıralaması zırvasından dolayı maalesef kapalı kaldık. İşyerlerimizi açamadığımız halde ne bulaş azaldı ne de devletimizden pozitif bir ayrımcılık gördük. Hatta bizler kapalı kaldığımız dönemde bulaşın hızı, azalmadığı gibi aksine pik yaptı.

İşbu gerçekle, temsilcisi olduğum esnaflarım, büyük bir borç batağına saplandı, aileler yıkıldı, intiharlar çoğaldı, tahliyeler başladı; vergi, SGK, faturalar, el borçları, krediler...katlanarak devam etti.

İstihdam sağlayan, veren el olan, garip gurebayı kollayan esnafların, şimdi iş arar duruma geldi ve gıda yardım paketlerine mahkum edildi. Yıllardır kazanımları, birikimleri yok oldu.

Keşke bu dönemde KOBİ’lere, sanayicilere, iş insanlarına yapılan destek, küçük esnaflardan esirgenmeseydi…

Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Bakanlarımız, sayın yöneticilerimiz, sayın ülkemizin medarı iftiharı bilim kurulu üyelerimiz, Allah rızası için sizleri özeleştiri yapmaya davet ediyorum.1 ay değil, 2 ay değil, 3 ay değil, 14 aydır işyerleri kapalı, çalışamayan, para kazanamayan, bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi olan; dükkanı kira, evi kira olan bu esnafların yerine, lütfen kendinizi koyun ve vicdanınızın sesini dinleyin. Biz tavsiye ettik, biz de kapattık anlayışından vazgeçin. Tüm yükü bizlerin üzerine yıkmayın.

Sayın Cumhurbaşkanım, ülke gerçeklerinden, yaşanan tüm olumsuzluklardan sonra temsil ettiğim esnaflara, can suyu olacak bir iyileştirme, bir yardım paketi açıklamanız, ülkemizin bel kemiği, omurgası, çimentosu, gizli istihdam kaynağı olan bizler için artık bir zorunluluk olduğu kanaatindeyim. Aksi durumda Ahi kültürünü devam ettirecek, yaşatacak bir sektör kalmayacak ve yok olacak.

Şimdiye kadar bu zorlu süreçte bizlere karınca kararınca desteğini esirgemeyen, yardım yapan ve yapmaya devam eden, belediye başkanlarımıza, STK’larımıza; şahsım, yönetim kurulu arkadaşlarım ve üyelerim adına çok teşekkür eder, şükranlarımı sunarım. Elbette bizler zor günlerimizde yanımızda olanları, yapılanları ve yapılmayanları unutmayacağız.

Büyük bedeller ödeyen, hala sıkıntıları artarak devam eden fedakar esnaflarımız için hükümetimizden ve yöneticilerimizden; bıkmadan, usanmadan, tüm olumsuzluklarımızı minimize etmek adına, tekrar sorunlarımızı iletip taleplerimizi dile getireceğiz.

Bugüne kadar Hükümetimizin yapmış olduğu gelir kaybı ve kira desteğinden (her ne kadar yetersiz olsa bile )dolayı şükranlarımı sunarım. Yılsonuna kadar gelir kaybı ve kira desteğinin devam etmesini arz ve talep ederim. Ayrıca,

1- Mücbir sebep kapsamına alınarak işyerleri kiraları ile ilgili bir kanun çıkarılması,

2- Esnaflarımızın Bağ-Kur ve SGK primleri, salgın sona erene kadar devletimiz tarafından ödenmesi,

3- İstihdam ettiğimiz çalışanlarımızın sosyal yardım kapsamına alınması,

4- Gelir kaybı desteği ve kira yardımının, salgın bitene kadar devam etmesi,

5- Salgın sürecinde elektrik, su, doğalgaz vb faturaların devletimiz tarafından karşılanması,

6- Can suyu olacak bir miktar hibe verilmesi,

7- Salgın döneminde işyerlerimizin kapalı kalmasından dolayı sicili bozulmuş esnaflar için sicil affı çıkarılması,

8-İşyerleri kapalı olduğu için yapılandırma yapmayan veya yapılandırması bozulan esnaflarımız için salgın sonunda ödemeleri kaydıyla, borçlarına tekrar yapılandırma imkanı sağlanması,

9- Kredi kartı ve kredi borçları yılsonuna kadar faizsiz ertelenmesi,

10- En az 100 bin lira tutarında FAİZSİZ bir kredi imkânı sağlanması…

Sonuç olarak, 14 aydır salgını önlemek adına Hükümetimizin, işyerlerimizi kapattığını düşünürsek, devletimizden bu destekleri beklemek en doğal hakkımızdır diye düşünüyorum.

Tüm kısıtlamalara rağmen bulaşın artmasında kontrolsüz davranan her kim olursa, bizim işyerlerimizin açılmasını öteledikleri için bizleri işsiz, aşsız bıraktıklarını, borç batağına soktuklarını unutmayıp büyük vebal aldıklarını, kul hakkına girdiklerini hatırlatır, onları daha duyarlı davranmaya davet ediyorum. Çünkü bu salgın, belli bir kesimin işyerlerinin kapanmasıyla bitecek hastalık değil. O yüzden herkes sorumluluğunu bilmeli azami derecede kurallara uyarak bu virüs belasından kurtulmalıyız.

Lütfen maske, mesafe ve temizlik! 

Saygılarımla!”

                                              Mehmet Adil

Konya Kahveciler, Çay Ocakları ve Büfeciler Odası Başkanı

*30/04/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde