Bir zamanlar bu ülkenin kırsalda yaşayan nüfusu, şehir merkezlerine oranla
daha fazla iken her geçen yıl kırsaldan şehre göç olduğu için kırsalda yaşayan
nüfus, gittikçe azalıyor. 2019 yılında il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların
oranı 92,8’e çıkarken köy ve kasabalarda yaşayanların oranı 7,2’ye kadar
gerilemiştir. Sebebini söylemeye gerek yok. Göçün en büyük sebebi işsizlik ve istihdam
sorunudur. Bu sorunu çözemezsek köy, kasaba hatta kırsaldaki ilçeler iyice
boşalacak ve bu yerleşim yerleri hayalet köye dönüşecektir.
Kırsaldan şehre taşınma, başka sorunları da beraberinde getiriyor:
Şehirlerimiz yanlamasına ve dikine genişleyerek beton yığını haline geliyor.
Belediyeler kentsel dönüşüm ve yeni yerleşim yerleri açmak için planlarında
değişiklik yapıyor. İş bulamayanlara sosyal yardım adı altında yardımlar
yapılıyor. Yeni okul binalarına ihtiyaç duyuluyor. Çünkü sınıf mevcutları
köylerde düşerken şehir merkezinde artıyor. MEB de sürekli öğretmen normunu
öğrenci sayısına göre güncellemek zorunda kalıyor ve bazı köy okullarını
kapatarak taşımalı eğitime geçiyor. Büyük şehirler nüfus yoğunluğuna paralel
olarak sorunlarla boğuşurken kırsal nüfus azalmasına rağmen devlet, buralara da
hizmet götürmeye çalışıyor. Çünkü sayı düşse de buralarda yaşayanlar var.
Hasılı, tüm sorunlarına ve hava kirliliğine rağmen çoğunluk, şehirde yaşamayı
seçiyor ve yerleşiyor.
Diyelim ki istihdam sorunu ve çocuğunu okutma gibi nedenlerle insanlar
şehir merkezlerinde toplanmayı yeğliyor ve gülü seven dikenine katlanıyor. Bir
kesim daha var ki şehirde yaşıyor ama kırsala mesaiye gidip geliyor. Bunlar da
şehirde yaşamayı seçiyor ama kırsaldan kurtulamıyorlar. Bunların sayısı da
azımsanamayacak kadar çoktur. Sabahın köründe şehir merkezinden çıkıyorlar,
mesaiden sonra akşamın karanlığında geri dönüyorlar. Üstelik bu şekil günlük
gidilip gelinen yerler, yakın yerler falan değil. Konya için örnek verirsek,
Konya merkezde oturduğu halde Çumra, Akören, Güneysınır, Bozkır, Sarayönü,
Kadınhanı, Ilgın, Karapınar, Ereğli, Altınekin, Cihanbeyli, Kulu vs ilçe merkezlerine
ve köylerine günlük gidiş geliş yapıyorlar. Konya’dan Karaman’a gidip gelenler
bile var. İçlerinde daire amirleri, memurlar, işçiler, öğretmenler,
yöneticiler, hizmetliler, doktorlar, hemşireler hatta esnaf bile var. Çoğu
ilçeler, ilçelerinde görev yapan bu şekil gidiş geliş yapanlar için servis gibi
araç bile koyuyor. Kimi bu şekil servis, otobüs ve dolmuşla gidip gelirken kimi
de birkaç kişi bir araya gelerek özel arabalarıyla gidip geliyorlar.
Konya merkezde ikamet ettiği halde kırsala bu şekil gidiş geliş yapanların
işine ben, mobil mesai diyorum. Mobil, “taşınabilir olan, devinen ve devingen”
demektir zaten. Bu şekil mesai yapanların yaptığı da budur. Sabah bir yerden
bir yere, akşam bir yerden bir yere taşınıp duruyorlar. Bazıları bu şekil git-gel
mesaiden çabuk kurtuluyor ama bazılarının git-gel yapması yıllar yılı devam
ediyor. Geçen gün birisini gördüm, 14 yıldır il merkezinden ilçe merkezine
git-gel yapıyormuş.
Mobil mesai garibimize gitse de bu şekil bir mesai ve çalışma, Türkiye’nin
bir gerçeği maalesef. İşin garibi git-gel yapmak zorunda olan da bu yolu
seçiyor, hiçbir mazeret ve gerekçesi olmadığı halde kırsalda sosyal hayat yok
diye bu yolu tercih edenler de var. İnsanımız bir ev kirası kadar parayı yol
parası olarak veriyor veya harcıyor. Bu işin kaza riski de var. Yazı var, kışı
var. Araçlarının yıpranması da işin bir başka yönüdür. Diyelim ki giden para
kendilerinin, yıpranan araba kendilerinin. Herkes sonucuna katlanır. Burada
sormak lazım: Bu şekil mesai verimli mi? Bana göre verimli değil. Çünkü git-gel
yapanlar, diğer mesai arkadaşlarına göre işe yorgun başlarlar. Neden derseniz,
diğer mesai arkadaşlarına göre en az bir saat yol gidiyorlar. Haydi, bu yolu
seçenler yorulmak nedir bilmiyorlar. Git-gel yapanların ne yaşadıkları yere ne
de çalıştıkları yere yeterince katkısı olur. Parayı bir yerde kazanıyorlar,
harcamayı bir başka yere yapıyorlar. İşe de tam kendilerini veremezler.
Çalıştıkları yerle de pek alakaları olmaz. Kolay kolay bir çevre edinemezler.
Çünkü kalıcı değildir hiçbiri.
Sonuç olarak, insanımızın istihdam ve çocuğunu daha iyi ortamlarda okutmak
amacıyla kırsaldan şehre göçünü anlayabiliyorum. Çünkü mücadele ede ede bir
müddet sonra şehrin bir ferdi, bir sakini oluyorlar. Çocuğu iyi bir okulda
okuyan ya da başka nedenlerle mobil mesai yapanları da anlayabilirim ama şehirde
evi olmayan, çocuğu olmayan ve evli bile olmayan kişilerin git-gel yapmasını
maalesef anlayamıyorum. Yine de kendileri bilir. Zira hayat onların.
*27.03.2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder